Kızıldeniz'de yaşanan Husi saldırıları, küresel tahıl ticareti üzerindeki etkileri sebebiyle endişeye yol açıyor. Dünya buğday ticaretinin beşte birinin geçtiği Kızıldeniz rotasının sekteye uğraması, nakliye maliyetlerinin artmasına, teslimatta gecikmelere ve dünya gıda güvenliği üzerinde olumsuz etkilere sebep oluyor. Değirmenci dergisine konuşan Uluslararası Tahıl Konseyi Genel Direktörü Arnaud Petit, dünya gıda güvencesi açısından Kızıldeniz rotasının açık tutulmasının kritik önemde olduğunu söyledi.
Husilerin Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Babülmendep Boğazı'nda ticarî gemilere yönelik saldırıları, küresel tedarik zincirinde ve uluslararası ticarette şok etkisi yaptı. Husilerin kasım ayından bu yana İsrail'in Gazze'ye yönelik bombardımanına karşılık olarak düzenlediği saldırılar, dünyanın en büyük nakliye şirketlerini gemilerinin rotalarını değiştirmeye zorlayarak küresel ticarete ciddi bir darbe vuruyor. Petrol fiyatlarındaki son artışlar da doğrudan bu saldırılarla bağlantılı.
Diğer taraftan, Panama Kanalı'nda yaşanan aksaklık, Kızıldeniz krizini daha da derinleştiriyor. Kuraklık sebebiyle kanaldaki gemi trafiği önemli ölçüde yavaşladı. Bazı şirketler, Avrupa-Asya sevkiyatları için Süveyş Kanalı'na yönelmişti. Süveyş ve Panama kanallarının daha önce hiç eş zamanlı kapanmadığına dikkat çeken uzmanlar, durumun bir ilk niteliği taşıdığına vurgu yapıyor.
KIZILDENİZ GERİLİMİ, TİCARET ROTALARINI YENİDEN ŞEKİLLENDİRİYOR
Dünyanın en büyük beş konteyner taşımacılığı şirketinden dördü - CMA CGM, Hapag-Lloyd, Maersk ve MSC - global konteyner trafiğinin yaklaşık yüzde 30'unun geçtiği Babülmendep Boğazı'ndan geçişleri durdurdu. Küresel konteyner ticaretinin yüzde 53'ünü gerçekleştiren bu dört şirket, şu anda gemilerini Ümit Burnu üzerinden geçen rotaya yönlendiriyor. Aralarında Zim, Evergreen, Yang Ming, Cosco, OOCL, HMM, ONE, Frontline ve Euronav'ın da bulunduğu diğer önemli oyuncular da Kızıldeniz geçişlerini durdurdu. Küresel petrol devi BP de Kızıldeniz üzerinden yapılan tüm sevkiyatlara son verdi. Asya-Avrupa ticaretinin yüzde 40'ının Süveyş'ten geçtiği düşünüldüğünde, bu tıkanıklık büyük bir ekonomik etkiye yol açma potansiyeline sahip. Uzmanlar bunu, "son yıllarda küresel deniz taşımacılığına yönelik en ciddi tehdit" olarak tanımlıyor.
Kargo şirketleri, Husi saldırıları sebebiyle gemilerini Kızıldeniz yerine Ümit Burnu’na yönlendiriyor. Bu rota değişikliği, Asya'dan Avrupa'ya bir gemi yolculuğuna yaklaşık 6.000 deniz mili ekleyerek, teslim sürelerini üç hafta kadar uzatıyor.
Süveyş Kanalı, 192 kilometrelik uzunluğuyla Asya ve Avrupa arasındaki en hızlı deniz yolu olarak hizmet veriyor. Süveyş Kanalı'nın uzun süre kapalı kalması dünya ekonomisi için ticaret yollarının uzaması ve yüksek sigorta primlerine bağlı olarak daha yüksek maliyetler anlamına geliyor. Gerçekleşen rota değişikliği, Asya'dan Avrupa'ya ortalama bir yolculuğa yaklaşık 6.000 deniz mili ekleyerek, ürün teslim sürelerini üç veya dört hafta uzatıyor.
Husi saldırılarından bu yana Kızıldeniz'i kullanan gemiler için sigorta bedelleri ikiye katlandı. İsrail bağlantılı gemiler için maliyetlerin % 250 oranında arttığı ve bazı sigorta şirketlerinin artık İsrail bağlantılı gemilere sigorta yapmak istemediği bildiriliyor.
2023 yılında Süveyş Kanalı'ndan geçen yaklaşık 24 bin gemi, hacim olarak dünya deniz ticaretinin yaklaşık yüzde 10'unu temsil etti. Küresel konteyner taşımacılığının %21'i, rafine ürün taşımacılığının %12'si, LNG'nin %11'i, sıvılaştırılmış petrol gazının (LPG) %8'i, ham petrolün %8'i ve kuru yükün %5'i, Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşiyor. Özellikle Irak ve Suudi Arabistan gibi Basra Körfezi ülkelerinden gelen petrol tankerleri Avrupa'daki destinasyonlarına ulaşmak için Süveyş Kanalı'nı kullanıyor.
TAHIL TİCARETİNDE DOMİNO ETKİSİ
Nakliye maliyetlerindeki artışın hemen her ürün için zincirleme bir etki doğurması kaçınılmaz. Bu ürünler arasında, küresel gıda güvenliği açısından büyük önem taşıyan tahıllar da bulunuyor. Bu bakımdan, dünyanın en hayati ticaret yollarından birinin kapanması, hem küresel gıda güvenliği hem de uluslararası tahıl ticareti üzerindeki etkileri bağlamında önemli endişelere yol açıyor.
Uluslararası Tahıl Konseyi (IGC) Direktörü Arnaud Petit ile bu çok önemli konuyu ele aldık. Değirmenci dergisine konuşan Petit, artan saldırılarda tahıl taşıyan kuru yük gemilerinin doğrudan hedef alınmadığı bilgisini verirken; gemicilik sigortası, tedarik zincirleri, tahıl fiyatları ve küresel gıda güvenliği üzerindeki etkilerin ise her şeye rağmen kritik önem taşıdığını belirtti.
IGC Direktörü Petit, saldırılara rağmen tahıl taşıyan kuru yük gemilerinin rotalarını Kızıldeniz'den başka bir yöne çevirmediklerini söyledi. Bununla birlikte, gemicilik sigorta şirketleri birliği, Aden Körfezi'nden geçen gemiler için risk seviyesini (CESAM seviye 7) yükseltti. Kuru yük gemilerinin geçişleri yasaklanmamış olsa da, savaş riski primi uygulaması 22 Aralık 2023 tarihinden itibaren denizcilik şirketleri için zorunlu hale geldi. Petit, bu uygulamanın nakliye şirketleri için gönüllülük esasına dayansa da, yeni ticari maliyet endişelerini beraberinde getirdiğini vurgulayarak, “Alınmadığı takdirde, sadece olağan riskler teminat altında kalacak ve kaybın bir savaş eylemi veya bir savaş eyleminin tali hasarı sonucu olmaması gerekecek.” dedi. Savaş riski primleri için sigorta şirketleriyle devam eden denetim ve müzakerelere de dikkat çekerek, "Bu, net tahıl ithalatçısı ülkeler için potansiyel olarak yeni bir ticaret maliyeti artışı." ifadesini kullandı.
KIZILDENİZ’İN DÜNYA BUĞDAY TİCARETİNDEKİ ROLÜ
Kızıldeniz rotasının küresel tahıl ticaretindeki kritik rolüne dikkat çeken Petit, Karadeniz bölgesi ve AB'den Doğu Afrika ve Asya'ya yılda yaklaşık 42 milyon ton buğdayın Kızıldeniz üzerinden taşındığına vurgu yaptı. “Bu miktar küresel buğday ticaretinin beşte birine tekabül ediyor.” diyen Petit, piyasa şoklarından kaçınmak için Kızıldeniz'in açık tutulmasının kritik olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Doğu Afrika ülkeleri Kızıldeniz trafiğine karşı çok hassas, zira bu ülkelerin ithal ettiği buğdayın yarısı Kızıldeniz'den geçiyor. Buğday FOB fiyatları açısından Karadeniz ve AB menşelerinin şu anda en rekabetçi menşeler olması, Doğu Afrika ülkelerinde herhangi bir iç piyasa şokunu önlemek için Kızıldeniz'in açık tutulması ihtiyacını daha da zorunlu kılıyor. Yakın Doğu Asya da (Pakistan, Bangladeş...) Karadeniz bölgesinden gelen buğdaya büyük ölçüde bağımlı bir bölge olmaya devam ediyor.”
DÜNYA TAHIL PİYASALARI İÇİN POTANSİYEL SONUÇLAR
IGC Direktörü Arnaud Petit, bu sezon küresel buğday ticaretinin dinamik olduğunu, stokların yenilenmesinin de zamanlama açısından esneklik sağlayabileceğini kaydetti. Ancak gecikmelerin ve artan nakliye maliyetlerinin tahıl ihracatçılarını etkileyebileceği uyarısında bulunan Petit, “Artan nakliye maliyeti ve/veya teslimatta yaşanacak gecikmeler, Güney Amerika'daki yeni hasat ve Kuzey Amerika ihracat sezonunun sunduğu alternatiflerle rekabet edebilmek için FOB fiyatları üzerinde daha fazla baskı yaratacak. Yüksek üretim maliyetine kıyasla fiyatların daha uzun süre düşük kalması, çiftçileri mısır ya da yağlı tohumlar gibi diğer bahar mahsullerine kaydırmaya teşvik edebilir." diye konuştu.
Petit ayrıca zayıf döviz kurlarının net tahıl ithalatçısı ülkeler üzerinde yarattığı mali baskıya da değindi. Nakliye maliyetlerindeki herhangi bir artışın, gıda ithalat faturalarını daha da şişireceğini ve mevcut sorunları büyütebileceğini belirtti.
TAHIL TİCARETİNDE ROTA DEĞİŞİKLİĞİNİN ZORLUKLARI
Petit, Kızıldeniz'de tam bir kesinti olması durumunda, AB ve Karadeniz bölgesinden gelen tahılların Ümit Burnu üzerinden yeniden yönlendirilmesi ihtimalini değerlendirdi. IGC'nin tahminlerine göre, bu alternatif, daha uzun sefer sürelerine, deniz taşımacılığı maliyetlerinin artmasına ve Karadeniz'den Asya'ya nakliye maliyetinde tahmini %15 ila %24'lük bir artışa yol açacak. Petit, “Bu durumda, her bir gemi için sefer günü sayısı 2 ila 3 hafta artacağından bu bölgelere yapılan toplam ticaret hacmi azalacak. Daha uzun yolculuklar sebebiyle deniz taşımacılığının maliyeti de daha yüksek olacak.” değerlendirmesini yaptı.
ABD DONANMASI HUSİ HEDEFLERİNİ VURUYOR
ABD, Babülmendep'te güvenliği sağlamak amacıyla Refah Muhafızı Operasyonu adında yeni bir deniz gücü kurdu. Kızıldeniz'deki ticari gemileri korumaya yönelik bu ortak askeri operasyonun 10 ortağı bulunuyor: ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, İtalya, İspanya, Hollanda, Norveç, Bahreyn ve Seyşeller. ABD, kasım ve aralık aylarında Husileri doğrudan hedef almadı. Ancak ocak ayında Husi hedeflerine yönelik onlarca hava saldırısı gerçekleştirildi.