“İklim değişikliği, gıda ve gıda dışı besin ürünlerinin yetiştirildiği alanların yer değiştirmesine de yol açmaktadır. Acil ve sürdürülebilir tedbirler alınmadığı sürece, iklim değişikliği, tehdide açık bölgeler ve popülasyonlar başta olmak üzere, zirai eko sistemler üzerinde baskı oluşturmaya devam edecektir.”
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)

Gıda üretimi, gıda güvenliği ve iklim değişikliği doğaları gereği birbirleriyle bağlantılıdır. İster kuraklık, sel, tayfun isterse toprak asitleşmesi şeklinde olsun; iklim değişikliği, gıda üretiminin her aşamasını etkilemekte ve neticede gıdaların ücret kararlılığı1, mağdur yetiştirici toplulukları da bundan etkilenmektedir.
Etkisi, ürünler ve bölgelere göre değişiklik sergilese de; iklim değişikliği, küresel gıda güvenliğini daha da fazla risk altına sokmakta ve zayıf bölgelerde eksik beslenme tehlikesini arttırmaktadır2. İklim değişikliği aynı zamanda, dünyada gıda ve gıda dışı mahsul üretimi yapılan alanların yer değiştirmesine de neden olmaktadır. Acil ve sürdürülebilir tedbirler alınmadığı sürece, iklim değişikliği, tehdide açık bölgeler ve popülasyonlar başta olmak üzere, zirai eko sistemler üzerinde baskı oluşturmaya devam edecektir.
DAYANIKLILIĞIN ARTTIRILMASI
Tarımsal üretimde bakliyatın kullanılmaya başlanması, iklim değişikliğine karşı dayanımın arttırılmasında önemli bir rol oynayabilir. Diğer mahsulle birlikte aynı anda yetiştirilebilen güvercin bezelyesi gibi bakliyat ürünlerini içeren tarımsal ormancılık sistemler, çiftçilere gelir kaynaklarını çeşitlendirmelerine yardımcı olmak suretiyle, gıda güvenliklerini sürdürebilmelerine yardımcı olmaktadır. Tarımsal ormancılık sistemleri, zorlu iklim koşullarına daha fazla dayanıklıdırlar, zira bakliyat ürünleri çoğu mahsule nazaran daha serttir ve toprağı besleyici özelliğe sahiptir. Yetiştiriciler, bir sonraki ürün verimine olumlu etki sağlayacak şekilde, ürün verimliliğinde bir artış gözlemlemektedir. Adaptasyona ek olarak, ağaçların ve dolayısıyla tarımsal hayvancılık sistemlerinin, tarla ürünlerinin tek başlarına çektiklerinden daha fazla karbon tuttukları unutulmamalıdır3. Bakliyat ürünleri, iklim değişikliğine adapte olurken ve aynı zamanda da bunun etkilerini hafifletilmesine katı sağladıklarından, iklime karşı dayanıklıdırlar.
DAHA İYİ TÜRLER
Bakliyat ürünleri, gelişmiş türlerin elde edilip yetiştirilebildiği oldukça geniş bir genetik çeşitliliğe sahiptir. Bu çeşitlilik, özellikle önemli bir özelliktir, çünkü iklime daha fazla dayanıklı türler geliştirilebilmektedir. Örneğin, Uluslararası Tropik Tarım Merkezinde görevli bilim adamları şu an ürünlerin normal şartlarda rahatlıkla yetişebildikleri ısıların üzerinde yetiştirilebilecek bakliyat türleri üzerinde çalışmaktadırlar. İklim uzmanları, sıcaklık stresinin, önümüzdeki on yıllarda fasulye üretimini tehdit edecek en önemli unsur olacağını ileri sürdüklerinden; iyileştirilmiş bu bakliyat türleri, özellikle düşük girdili tarımsal üretim sistemleri için kritik önem taşımaktadır4.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ADAPTASYONU İÇİN GEN BANKALARININ ÖNEMİ
Uluslararası Tarımsal Araştırmalar merkezleri Danışma Grubunun gen bankalarında ve ulusal ve uluslararası gen bankalarında korunan bakliyat ürünlerinin ve yabani akrabalarının genetik malzemesi, iklim değişikliğine adaptasyon konusunda olumlu bir yatırım olarak görülmektedir. Bu gen bankalarında saklanan genetik kaynaklar, Gıda ve Tarıma yönelik Bitki Genetik Kaynaklarıyla ilgili Uluslararası Anlaşma gereği varılan mutabakat ile FAO gözetimi altında tutulmaktadır. Bu kaynaklara, gıda ve tarım alanında araştırma, yetiştirme ve eğitim amaçlı olarak ücretsiz bir şekilde erişilebilmektedir. Diğer bir deyişle, gelecekteki iklim senaryolarına adaptasyon amacıyla ihtiyaç duyulan özellikler, gen bankları ağında korunan gene havuzundan temin edilebilmektedir.
EKOLOJİK AYAK İZİ
Daha etkili olan tarımsal uygulamalar, sera gazı emisyonlarını ve bunun neticesinde de gübreleme ihtiyacını ciddi ölçüde düşürebilmektedir. Bakliyat ürünleri bu anlamda önemli bir rol oynamaktadır. Entegre besin öğelerinin yönetimi dahil, gübrelerin daha iyi yönetilmesinin, gübrelemenin zamanının daha iyi bir şekilde belirlenmesi ve hassas tarım yapılmasının yanı sıra; bakliyat ürünleri iklim değişikliği etkilerinin azaltılması anlamında önemli bir rol oynamaktadır. Ürün rotasyonlarına dahil edilen bakliyat ürünleri, verimi arttırmak için bir sonraki mahsule kısmen aktarılan azotu dengelemek amaçlı simbiyotik mikropları kullanmaktadır. Hayvan yemi bakliyatı/ot karışımlarında, azot bakliyattan ota aktarılır ve mera gelişimi desteklenir. Hayvan yemine eklendiğinde, bakliyat ürünlerinin yüksek protein içeriği, besin dönüşüm oranının artmasına katkı sağlarken geviş getiren hayvanlardan açığa çıkan metan emisyonlarını düşürür ve aynı zamanda sera gazı emisyonlarını azaltır.
DAHA FAZLA SÜRDÜRÜLEBİLİR EKO SİSTEMLERE YÖNELİK POLİTİKALAR
Günümüzde politikacıların ve tarım uzmanların karşı karşıya olduğu açmaz durum şudur; doğal kaynakları daha da fazla bozmadan ve iklim değişikliğine katkı sağlayarak gelişen bir nüfus için yeterli besinleri nasıl üreteceğiz. Tarımsal politikaların, ayrı olarak değil sosyal ve ekonomik politikalarla hep birlikte geliştirilmesi gerekir. Açlığın ortadan kaldırılması ve geçim kaynaklarının geliştirilmesi amacıyla, üreticiler, hayvancılar, balıkçılar ve tüketicilerin bu politikaların merkezinde yer alması gerekir.
ÖNEMLİ GERÇEKLER
•Global olarak yaklaşık 190 milyon hektarlık bakliyat ürününün, toprakta beş-yedi milyon ton azota katkı sağladığı tahmin edilmektedir. Baklagiller, kendi azotlarını ayarlayabildiğinden, organik ve sentetik daha az gübreye ihtiyaç duyarlar bu şekilde sera gazı emisyonlarının azaltılmasında rol oynarlar.
• Bakliyat ürünlerinin mahsul rotasyonlarına dahil edilmesi, toprak erozyonu ve fakirleşme risklerini azaltır.
• Karışık ekim yöntemi veya bakliyat ürünleriyle mahsul rotasyonu yapılması gibi çoklu mahsul sistemleri, tekli mahsul sistemlerine kıyasla daha yüksek toprak karbon tutma potansiyeline sahiptir.
• Global bakliyat üretimi, 1968 yılında yaklaşık beş milyon hektarken 2007 yılında 3.9 milyona düşmüştür.