BLOG

Lisanslı depoculuk, küresel gıda güvencesinin teminatıdır

03 Mart 202512 dk okuma

Röportaj: Namık Kemal Parlak


ABD Tarım Bakanlığı (USDA) Lisanslı Depoculuk ve Emtia Yönetimi Bölümü Eski Direktörü Ned Bergman, Değirmenci Dergisi’ne verdiği röportajda, gıda güvenliği, piyasa istikrarı ve küresel ticaretin giderek daha fazla iç içe geçtiği günümüzde, lisanslı depoculuğun, gıda sistemlerinin korunmasında kritik bir unsur haline geldiğini vurguladı. Güvenli tahıl depolamanın yalnızca fiziksel ürünleri korumaktan ibaret olmadığını, aynı zamanda tarım sektörünün geleceğini güvence altına almak anlamına geldiğini kaydeden Bergman, lisanslı depo sistemindeki zorlukların aşılması konusunda önemli tavsiyelerde bulundu. 

Tarımsal piyasalardaki dalgalanmanın arttığı ve küresel gıda güvenliğinin kritik bir mesele olmaya devam ettiği günümüzde, lisanslı depoculuğun rolü her zamankinden daha önemli hale geliyor. Küresel gıda sistemlerinin temelini oluşturan tahıllar, kısa bir hasat döneminde üretilse de yıl boyunca tüketiliyor. Bu nedenle, etkin ve güvenilir depolama sistemleri, arz zincirinde istikrarın sağlanması, risklerin yönetilmesi ve hem üreticilerin hem de tüketicilerin korunması açısından hayati önem taşıyor.

Ned Bergman, lisanslı depoculuğun tarım sektöründeki kritik rolünü en iyi bilen isimlerden biri. ABD Depoculuk Yasası’nın (U.S. Warehouse Act) uygulanmasını uzun yıllar boyunca denetleyen Bergman, dünyanın en büyük tarım ekonomilerinden biri olan ABD’de tahıl depolama politikalarının ve standartlarının şekillendirilmesinde önemli bir rol oynadı. Bu değerli uzman, USDA’nın Ankara Ofisi katkılarıyla, yakın zaman önce düzenlenen LİDAŞDER Konferansı için Türkiye’yi ziyaret etti. Değirmenci Dergisi olarak, konferans sırasında kendisiyle özel bir röportaj yapma fırsatı bulduk. ABD’de lisanslı depoculuğun gelişimi, günümüz depolama tesislerinin karşılaştığı zorluklar ve teknolojinin sektöre etkisi gibi konuları ele aldığımız bu söyleşide, Bergman tarım sektörünün başarısı için güçlü bir depolama sisteminin kaçınılmaz olduğunun altını çizdi.

Ned Bergman (USDA Lisanslı Depoculuk ve Emtia Yönetimi Bölümü Eski Direktörü)

ABD’de Depoculuk Yasası, 1916 yılında yürürlüğe girdi ve bundan üç yıl sonra da ilk lisanslı depo kuruldu. Yıllar içinde gelişerek standart operasyon süreçleri oluşturma, ticareti kolaylaştırma ve depolanan emtiaların etkin kullanımını sağlama gibi birçok alanda iyileştirmeler getiren bu sistem, bugün dünya genelinde lisanslı depoculuk için önemli bir model niteliğinde.

Ned Bergman’ın röportajda vurguladığı üzere, güçlü bir lisanslı depoculuk sistemi her tarımsal ekonomide gıda güvenliği ve ekonomik istikrarın temel taşını oluşturuyor. İşte söyleşimizden öne çıkanlar:

Sayın Bergman, lisanslı depoculuğun gıda güvenliğinin sağlanması, piyasa istikrarının korunması ve küresel tarım ürünleri ticaretinin desteklenmesi açısından neden kritik önemli?

Tahılların hasat dönemi genellikle kısa olduğundan (genellikle iki ila dört hafta arasında), ancak tüketim tüm yıl boyunca gerçekleştiğinden, depolama bu sürecin olmazsa olmazlarından biri haline geliyor. Gıda, yaşamın sürdürülmesi için kritik öneme sahiptir ve tahılın tüketim ve işleme için ihtiyaç duyulana kadar güvenli bir şekilde depolanması için yapılandırılmış bir sistem mevcut olmalıdır.

Depoda olduğu süre boyunca emtianın sahibi olan bir merci olmalıdır. Bu bir çiftçi, bir tüccar veya hatta bir devlet kurumu olabilir. Bu mülkiyet, risk yönetimi ve risk azaltma stratejileri gerektiren riski de beraberinde getirir. Bunu başarmanın en etkili yolu, finansal istikrarı sağlayan ve depolama tesisleri için standartlaştırılmış işletme prosedürleri ve politikaları oluşturan bir kamu lisanslı depoculuk sistemidir.

Bu noktada bankacılık sektörü ile faydalı bir analoji kurulabilir. İnsanlar paralarını bankalara yatırırlar çünkü bankaların güvenli ve emin olduğuna inanırlar. Birçok kırsal ve tarımsal kesimde, yerel depolarda saklanan tahılın değeri genellikle yerel bankalarda tutulan para miktarından fazladır. Bu önemli değer göz önüne alındığında, depoları korumak, güvenliği sağlamak ve riski en aza indirmek için kamu depo lisanslarına, sertifikalara, standardizasyona ve yasal gözetime sahip olmak çok önemlidir.

LİSANSLI DEPOCULUĞUN DOĞUŞU

ABD’de lisanslı depoculuğun tarihsel gelişimine ilişkin bilgi verebilir misiniz? Tarihsel gelişimindeki bazı önemli dönüm noktaları nelerdi?

Benim idaresini üstlendiğim program, 1916 yılında Kongre tarafından kabul edilen ABD Depoculuk Yasası’ydı. Bu yasa kapsamında ilk depoya 1919 yılında lisans verildi. İlk on yıl, hem bankacılık hem de tarım alanında kamu altyapısı ve yasal gözetim sistemlerinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemdi. Başlıca hedefler standardizasyon, depolanan ürünlerin sermayeye dönüştürülmesinin sağlanması, operatörlerin tek bir sistem altında toplanması ve özellikle tahıl sektöründe ticaretin kolaylaştırılmasıydı.

ABD’de lisanslı depoculuk sisteminin bugünkü durumu ve kapasitesi hakkında da bilgi verir misiniz?

Size genel bir çerçeve sunabilirim. Amerika Birleşik Devletleri’nde hem federal hem de eyalet hükümetleri, kamu depolarının ruhsatlandırılmasında rol oynamaktadır. Federal hükümet, ABD Depoculuk Yasası’nı denetlerken, eyaletlerin de kamu depolama tesislerini ruhsatlandırmak için programları vardır. Federal ABD Depoculuk Yasası kapsamında, yaklaşık 163 milyon metrik tona denk gelen yaklaşık 6 milyar kile (bushel) tahıl depolama kapasitesi bulunmaktadır. Federal lisanslı bu depolama kapasitesi, ticari depolama hacminin yaklaşık %55’ini oluşturmaktadır. Eyalet lisanslı depolama tesisleri de ticari depolamanın %40’ını oluşturmaktadır ve bu da yaklaşık 120 milyon metrik tona tekabül etmektedir. Ticari depolamanın geri kalan %5’i özel olarak işletilmekte ve kamu lisansı gerektirmemektedir.

Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri’nde tahıl depolama kapasitesinin %50’si çiftlik içi depolama olarak sınıflandırılmaktadır, yani doğrudan çiftçiler tarafından yönetilmektedir. Bu grupta 160 milyon metrik ton daha depolama kapasitesi bulunmakta ve çiftçiler ilgili tüm riskleri üstlenmektedir. 

ABD yılda yaklaşık 20 milyar kile tahıl üretmektedir. Gerçekte, üretilen her kile için neredeyse bir kile tahıl depolama alanına ihtiyacınız vardır. Bununla birlikte, depolama alanının belirli bir derecede kullanım döngüsü vardır. Örneğin, buğday yaz aylarında depolanabilir ve sonbahar hasadından önce sevk edilerek aynı depolama tesislerinin tekrar kullanılmasına izin verilmiş olur. 

LİSANSLI DEPOCULUKTA KARŞILAŞILAN ZORLUKLAR

Günümüzde lisanslı depoların hem operasyonel hem de mevzuat açısından karşılaştığı en önemli zorluklar nelerdir?

Pek çok zorluk var. En önemlilerinden biri işletme sermayesine erişimdir. Depolama tesislerini etkin bir şekilde yönetmek için genellikle bankalardan işletme kredileri gerektiren önemli miktarda finansmana ihtiyacınız vardır. Bir diğer büyük zorluk ise özellikle sigorta ve güvenlik gibi alanlarda yasal gereklilikleri yerine getirmektir. Sigorta şirketleri teminatı tahılın piyasa değerine göre belirlediğinden, tahıl fiyatları dalgalandıkça sigorta teminat limitlerinin de ayarlanması gerekir.

Ayrıca yangın, deprem ve hortum gibi doğal afetler de önemli riskler oluşturmaktadır. Böyle bir ortamda sigorta ihtiyaçlarını yönetmek sürekli bir zorluktur. Bunun ötesinde, piyasadaki dalgalanmalar önemli bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. ABD’de, depolama ve ticaret arasında daha net bir ayrımın olduğu Türkiye’nin aksine, kamu depolarının büyük çoğunluğu aynı zamanda tüccar olarak da faaliyet göstermektedir. Bu nedenle, ABD’deki depolar kârlılıklarını korurken ve piyasa taleplerini karşılarken, piyasa dalgalanmalarını da yönetmek zorundadır.

Nakliye de bir diğer kritik konudur. ABD tahıl endüstrisi, ihracat veya işleme için iç bölgelerden limanlara büyük miktarlarda hububat taşımaktadır. Bu durum, her ikisi de kendi karmaşıklıkları ve lojistik engelleri olan demiryolu ve nehir taşımacılığına büyük bir bağımlılık getirmektedir.

İşgücü bulunabilirliği de giderek artan bir endişe kaynağıdır. Kırsal bölgelerde depolama tesislerini düzgün bir şekilde işletecek vasıflı işçi bulmak giderek zorlaşmaktadır. Güvenlik de her zaman bir önceliktir ve depolama altyapısına sürekli yatırım yapılmasını sağlamak verimli bir sistemin sürdürülmesi için elzemdir.

ABD’DE LİSANSLI DEPOCULUĞUN DÖNÜŞÜMÜ

Lisanslı depoculuk sistemindeki değişiklikleri nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD’de lisanslı depoculuk sektörünü daha da dönüştürebilecek yeni teknolojiler veya trendler gözlemliyor musunuz? 

Amerika Birleşik Devletleri’nde yıllar boyunca önemli piyasa konsolidasyonlarına ve birleşmelerine tanık olduk. Örneğin Kuzey Dakota’yı ele alalım - belki çok bilinen bir eyalet değil ama iyi bir örnek. Yüz yıl önce, eyalet genelinde çoğu küçük, bağımsız tesislerden oluşan yaklaşık 900 tahıl deposu vardı. Bugün bu sayı yaklaşık 200 adet büyük depoya düşmüş durumda. Yerel depolar boyut olarak büyüyor ve birleşiyor. Bu sektöre 50 yıl önce başladığımda, küçük bir kasabayı ziyaret ettiğimde dört farklı tahıl deposu işletmecisinin faaliyet gösterdiğini görebilirdim. Bugün bu sayı sadece bire düşmüş durumda. Artık tahıl hacmi için daha az rekabet olsa da, kalan depo genellikle çok daha büyük bir holdingin parçası.

ABD’de ülke genelinde faaliyet gösteren elevatörler veya yerel tahıl elevatörleri artık ağırlıklı olarak çiftçi kooperatifleri tarafından işletiliyor - yani çiftçilerin sahip olduğu ve yönettiği şirketler. Bu da örneğin bir bölgede kalan tek bir deponun aslında 70 farklı yerde 70 farklı elevatör ve depo işleten bir şirketin parçası olabileceği anlamına geliyor.

TÜRKİYE’DE LİSANSLI DEPOCULUK GÜÇLÜ BİR YAPISAL TEMELE SAHİP

Peki, Türkiye’deki lisanslı depoculuk sistemi hakkındaki gözlemlerini neler? Türkiye’deki sistemin etkinliğini ve tarım sektörüne katkısını daha da artırmak için ne gibi önerilerde bulunursunuz?

Nelerin geliştirilebileceğine dair detaylı bir değerlendirme yapmak için yeterli tecrübeye sahip olduğumu sanmıyorum, ancak ABD’de Türk heyetleriyle çalışma deneyimime ve Türkiye’ye yaptığım ziyaretlere dayanarak izlenimlerimi paylaşabilirim. Türkiye’de gördüğüm lisanslı depolar oldukça gelişmiş durumda. Ziyaret ettiğim tesisler yeni inşa edilmiş, iyi yapılandırılmış ve yüksek derecede profesyonellikle işletilen tesislerdi. Tahıl kalitesini korumak için modern teknolojiyi etkin bir şekilde kullanıyorlar ve depoya giren ürünün aynı yüksek standartta korunmasını ve teslim edilmesini sağlıyorlar. Bu sistemler üzerinde çok fazla kafa yorulduğu açıkça görülüyor. 

Geçtiğimiz iki gün boyunca konferans sunumlarına katıldıktan sonra, Türkiye’nin lisanslı depoculuk sisteminin güçlü bir yapısal temele sahip olduğunu söyleyebilirim. Başarılı bir depolama ve lisanslama yapısı için gerekli tüm kilit paydaşlar yerinde görünüyor.

Asıl zorluklar, dünya çapında tarım ve tahıl sektörlerine has zorluklardır. Bu sektör hava durumu, piyasa dalgalanmaları ve siyasi olaylar gibi öngörülemeyen faktörlerden etkilenen oldukça değişken bir sektördür. Başarının anahtarı esnekliktir. Bu belirsizlikleri etkili bir şekilde yönetmek için öngörü ve uyum yeteneğine sahip olmak gerekir.

Gözlemlediğim kadarıyla Türk hükümeti tarımsal altyapının geliştirilmesinde çok önemli bir rol oynadı. İlk kez geldiğim 1999 yılından bugüne kadar kaydedilen ilerleme dikkate değer. O dönemde Türkiye büyük ölçüde yatay depolamaya dayanıyordu ve dikey depolamanın çoğu eskimişti ve yeterince kullanılmıyordu. Ancak son 25 yılda, ülke genelinde inşa edilen yeni ve modern tesislerle birlikte önemli bir dönüşüm yaşandı. Bu tür bir gelişim sermaye ve yatırım gerektirmektedir ve Türk hükümetinin sektörün büyümesi için sağlam bir zemin sağladığı görülmektedir. 

GIDA GÜVENLİĞİ İÇİN TEMEL DİNAMİKLER

50 yıldır bu sektördesiniz. Bugünün politika yapıcılarına veya depo işletmecilerine tavsiyelerde bulunuyor olsaydınız, gıda güvenliğini sağlamak ve geliştirmek için hangi stratejileri veya politikaları önerirdiniz?

Şunu söylememe izin verin: güçlü ve dirençli bir gıda sistemini sürdürmek sürekli çaba gerektirir. Bu asla hafife alınabilecek bir şey değil. Bu sektörde başarı, tedarik zincirinin tamamındaki tüm paydaşların işbirliğine bağlıdır.

Verimli topraklara ihtiyacınız var, bu da toprak bilimcilere ihtiyacınız olduğu anlamına geliyor. Gelişmiş tohum genetiğine ihtiyacınız var, bu da genetikçilerin uzmanlığını gerektiriyor. Çiftçiler tarım yapmaya istekli olmalı ve geçimlerini sağlamak için sürdürülebilir bir gelir elde etmelidirler. Üretimin yanı sıra sağlam bir altyapı da şart. Buna tahıl kalitesini koruyacak uzmanlığa sahip lisanslı depolar da dahildir. Tüccarlara, fümigasyon sistemlerine, verimli ulaşım ağlarına ve güvenilir destek hizmetlerine ihtiyacınız var. Tarım sektörünü anlaması ve sermaye ihtiyaçlarını tanıması gereken güçlü bir bankacılık sektörü de çok önemlidir.

Finansal istikrarı yönetmenin en iyi yollarından biri, depolanmış tahılı krediler için teminat olarak kullanmaktır. Bu, bankalara güvence sağlar ve tarım sektörüne kredi verirken risklerini azaltır. Buna ek olarak, hükümetler mali düzenlemeleri belirleyerek ve uygulayarak, adil rekabeti sağlayarak ve açık sertifikasyon standartlarını koruyarak aktif bir rol oynamalıdır. Sistemdeki her katılımcı, eşit bir oyun alanı oluşturmak için aynı kurallara uymalıdır.

Bir diğer kritik faktör de verimli bir nakliye sistemidir. Gıda tedarik zincirlerinde istikrarın sağlanması için çiftlikten depolamaya ve dağıtıma kadar tüm sürecin işlemesi gerekir.

Sektörde geçirdiğim yıllar boyunca depo incelemeleri, denetimleri ve uygunluk konularıyla yoğun bir şekilde ilgilendim. Bu, gıda güvenliğini sağlamanın çok önemli bir yönüydü. Depolanan tahılın istenen miktar ve kalitede olduğunu kontrol etmek için lisanslı depolarda denetimler gerçekleştirdik. Doğruluk ve güvenilirliği sağlamak için stok kayıt sistemlerini kontrol ettik.

Tahıl depolarının da doğru ekipmana ihtiyacı vardır. Tahıl sınıflandırma araçları, silo izleme sistemleri ve hassas tartım terazileri gibi… Kemirgenleri ve böcekleri önlemek için alınan sıkı önlemlerle birlikte uygun hijyen de bir diğer kilit faktördür.

Çok fazla dile getirmediğimiz bir diğer konu da tarımsal terörizm. Bu giderek artan bir endişe kaynağı haline geliyor. Tarımsal terörizm derken neyi kastediyorum? Eğer birileri halk arasında korku ve panik yaratmak istiyorsa, bunun en etkili yollarından biri halkın temel ihtiyaçlarını, özellikle de gıda tedarikini hedef almaktır. Gıda, ulusal güvenlik açısından en hassas alanlardan biridir. Amerika Birleşik Devletleri’nde gıda tedarik zincirindeki terörizm risklerinin değerlendirilmesi ve azaltılması konusunda kapsamlı araştırmalar yürüttük. Bu konunun Türkiye’de derinlemesine incelenip incelenmediğinden emin değilim, ancak dikkate alınması gereken önemli bir konudur. 

TAHIL DEPOLAMADA SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

İncelemeden bahsetmişken, bazı un değirmencileriyle konuştuğumuzda, lisanslı depolardan aldıkları tahılın kalitesinin iyi olmadığından şikayet ediyorlar. Depoların tahılı düzgün bir şekilde korumadığını ve taahhütlerini yerine getirmediğini söylüyorlar.

Denetim sistemi, kalitenin yüksek bir standartta tutulmasını sağlamalıdır. Bu muazzam bir görevdir. Herhangi bir tahıl elevatörüne veya silosuna bakarsanız, tahılla dolu birden fazla silo görürsünüz. Ancak bu tahıl muhtemelen yüzlerce farklı çiftlikten temin edilmiştir. Depoda birbirine karışan bir emtia söz konusudur. Bu kadar çok üreticiden tahıl aldığınızda, buğday kalitesi doğal olarak belirli bir aralıkta değişecektir. Zorluklardan biri, tahıl depolandığında operatörlerin benzer kalitedeki buğdayı aynı siloya koymaya çalışmasıdır. Diğer bir zorluk ise benzer protein seviyelerinin bir arada depolanmasını sağlamaktır. Örneğin, protein içeriğine göre gruplandırıyorlar. Bu oran %16’dan %10’a kadar değişebiliyor.  Ancak teslimat zamanı geldiğinde tahıl silonun en altından çekiliyor, yani değirmenci o anda o bölümde ne varsa onu alıyor. Değirmenci belirli kalite spesifikasyonlarına sahip depo teslim makbuzu alır, ancak tahıl birçok farklı kaynaktan karıştırıldığı için teslim edilen ürünün bu spesifikasyonlara uygun olmasını sağlamak zor olabilir.

Bu, depo işletmecileri için en büyük zorluklardan biridir. Dolayısıyla analiz doğru olmalıdır. Bu dünya çapında bir sorundur ve biz de Amerika Birleşik Devletleri’nde aynı sorunla karşı karşıyayız. Depolar tahılı böcek ve ısı hasarından koruyarak kalitesini koruyabilir, ancak teslim edilen tahılın orijinal kalite özelliklerine uygun olmasını sağlamak her zaman bir zorluktur.

ABD’de büyük tahıl depoları büyük ölçüde harmanlamadan faydalanır. Bir alıcı sipariş verdiğinde, depo test ağırlığı, hasar limitleri, yabancı madde ve protein içeriğini belirten bir teslimat talebi alır. ABD’deki büyük buğday depolarının çoğu somut depolama sistemlerine sahiptir ve bu sayede birden fazla depodan (bazen tek seferde sekiz veya on depodan) tahıl çekip harmanlayarak sözleşme şartlarını karşılayabilirler.

Gözlemlediğim kadarıyla Türkiye’de harmanlama olanakları daha sınırlı. Eğer bir tesiste 16 ya da 20 ambar varsa, etkili bir harmanlama yapmak çok daha zor. Konferansta sorduğum sorulardan biri de buydu. Farklı tahıl partilerini ne kadar iyi harmanlayabiliyorlar? Öyle görünüyor ki güçlü harmanlama yetenekleri yok.

Sonuç olarak alıcı, silonun en altından yüklenen tahılı alır. Bu bir zorluktur çünkü tek gerçek seçenek ya sevkiyatı reddedip baştan başlamak ya da bazı durumlarda daha düşük kaliteli tahıl için indirimi kabul etmektir.

ABD’de sözleşmeler genellikle kalite şartnamelerini içerir ve teslim edilen buğday gerekli standartları karşılamazsa fiyat buna göre ayarlanır. Ancak bu, düşük kaliteli buğdayı işlemek ve öğütmek zorunda olan değirmencinin sorununu çözmüyor. Dolayısıyla, sorunu tamamen anlıyorum, ancak ne yazık ki, depolama yönetimini ve kalite kontrolünü geliştirmeye devam etmek dışında mükemmel bir çözüm önerim bulunmuyor.

Son olarak, sektör paydaşlarına iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Türk tahıl endüstrisinin kalitesi ve profesyonelliğinden gerçekten etkilendiğimi söyleyebilirim. Sadece bu konferansa katılarak bile sektörün tam potansiyeline ulaşması için muazzam bir ilgi ve çaba olduğunu görebiliyorum. Herkesin kendi düşüncesi var. Bazıları işe yarayabilir, bazıları yaramayabilir ama ilgi ve adanmışlık açıkça ortada. Bir kez daha, Türk tahıl endüstrisinin mevcut durumundan çok etkilendiğimi belirtmek isterim.

Röportaj Kategorisindeki Yazılar