Akıllı değirmencilik için otomasyonun ardından atılacak ilk makul adım dijitalleşme olmalıdır. Bugün dijitalleşme tarafından sağlanan imkanlar sistematik olarak kullanıldığında; değirmenlerde verim optimize edilebilir ve ürün kalitesi önemli ölçüde artırılabilir, takip edilebilirlik geliştirilebilir, enerji tüketimi azaltılabilir ve tesisin genel etkililiği kesinlikle yükseltilebilir. Birkaç yıldır bu konu üzerine odaklanıyoruz. Şu anda tam gaz ilerlediğimizi söyleyebilirim.”
Peter Striegl
Buğday ve Çavdar İş Geliştirme Müdürü
Bühler AG Uzwil / İsviçre
Dijitalleşme, küresel ölçekte büyük bir hızla devam ediyor. Uzmanlar, 2020 yılı itibariyle dünya genelinde 4 milyar insanın birbirleriyle dijital olarak bağlanacağını, 25 milyon aplikasyonun kullanımda olacağını, üretim operasyonlarındaki süreçlerin 25 milyar sensör tarafından takip edileceğini ve toplam 50.000 milyar GB’lık verinin depolanmış durumda olacağını tahmin ediyor.
Peki, dijitalleşmenin değirmencilik sektöründeki rolü nedir? Modern değirmenleri tamamen dijital hale getirmek için ilk adım, dijital servisleri gerçekleştirmek. Bühler’in Buğday ve Çavdar İş Geliştirme Müdürü Peter Striegl ve ekibi, değirmenleri akıllı hale getirme adına dijital dönüşümü yönetiyor. Striegl’e değirmencilik sektöründeki dijitalleşme adımlarını sorduk.
Sayın Striegl, dijital çağ acaba değirmencilik sektörüne de ulaştı mı?
Hem evet hem de hayır. Modern değirmenler, şimdiden otomatik hale geldi aslında. Yani, merkezi bir sistem tarafından kontrol ediliyor. Süreçlerin büyük çoğunluğu da otomatik olarak çalışıyor. Ancak bunlar başlı başına dijitalleşmeyle pek de ilgili değil.
Öyleyse ‘dijitalleşme’ nedir?
Otomatik kontrol sistemlerine ek olarak, modern değirmenlerde çeşitli sensörler de var ve bunlar çok çeşitli spesifik verileri alarak merkezi bir kontrol sistemine aktarıyor. Dijitalleşmenin devreye girdiği yer tam da burası. Depolanan veriler sinyallere dönüştürülerek yeniden işleniyor.
Peki, bu anlamda değirmenlerin dijitalleştiğini söylememiz mümkün mü?
Birçok değirmen, dijitalleşme adımını atmak için gerekli donanıma sahip olsa da topladıkları verileri fiilen değerlendiren ve bunları süreçlerle bire bir ilişkilendiren değirmenlerin sayısı çok da fazla değil. Toplanan verilerin yüzde 95’inin değerlendirmeye alınmadığını tahmin ediyoruz. Akıllı değirmencilik için otomasyonun ardından atılacak ilk makul adım dijitalleşme olmalıdır. Fakat değirmencilik sektöründe dijitalleşmenin henüz başlarında olduğumuzu söyleyebiliriz.
Sizce bunun ardında yatan sebepler neler?
Dijitalleşme konusunun henüz çok başındayız. Bu, hem çok karmaşık hem de soyut bir konu. Birçok değirmenci, bu konuyu kafalarında tam olarak şekillendiremiyor ya da dijitalleşmeyle ilgili sınırlı bir bakış açısına sahipler. Bunun yanında, değirmencilik kapsamındaki iş süreçlerini tek tek ele aldığımızda, dijitalleşmenin avantajlarını hemen fark etmek mümkün olamayabiliyor. Bilişim şirketi Cisco Systems tarafından 17 farklı sektörde gerçekleştirilen bir araştırmada, dijital servisler kullanıldığında durma zamanının %48, hataların %49 ve enerji tüketiminin %18 oranında azaldığı tespit edilmiştir. Aynı şekilde, tesisin genel etkililiği de %16 artmıştır.
Değirmencilik açısından baktığımızda bunun anlamı nedir?
Yani, bugün dijitalleşme tarafından sağlanan imkanlar uygulandığında; değirmenlerde verim optimize edilebilir ve ürün kalitesi önemli ölçüde artırılabilir, takip edilebilirlik geliştirilebilir, enerji tüketimi azaltılabilir ve tesisin genel etkililiği kesinlikle yükseltilebilir. Bunlar, gelecek vaat eden bakış açıları!
Peki dijitalleşme tüm bunları nasıl sağlayabiliyor?
Sensörlerin daha yoğun bir şekilde kullanılması, toplanan tüm verilerin sistematik olarak değerlendirilebileceği ve elde edilen bulgulara göre gereken uygulamaların yapılabileceği anlamına geliyor.
Kolay bir iş gibi gözüküyor...
Aslında hiç de kolay değil. Değirmenlerde tam dijitalleşmeye ulaşmak için önümüzde daha çok yol var. Ayrıca, gıda sektörünün de önümüzdeki yıllarda yeni iş modelleri geliştireceğini tahmin ediyoruz. Bu süreci de yakından takip etmeye çalışıyoruz.
Bühler bunu şimdiden yapmaya başladı mı?
Birkaç yıldır bu konu üzerine odaklanıyoruz. Ama şu anda tam gaz ilerlediğimizi söyleyebilirim. Yani, müşterilerimizle tüm alanlarda optimizasyon seçenekleri geliştirmeli ve dijital uygulamalar üzerinde birlikte çalışmalıyız. Bu sürece, üç farklı düzeyde yaklaşıyoruz. İlk düzey, imalat süreciyle ilgili. Bu düzeyde, tek tek makineler ile sensörleri ve kontrol sistemleri söz konusu. İkinci düzey, gereken sonuçların çıkarılması adına; değirmenin lojistik, kalite kontrolü, denetleme gibi diğer faaliyet alanlarından gelen verilerin toplanması, dijitalleştirilmesi ve analiz edilmesiyle ilgili. Görevimiz, değirmen işletmecilerine gereken araçları sunmak ve bunun bilincindeyiz. Onlar da değirmenin genel etkililiğini artırmak için şeffaflık oluşturabilmeliler.
Ya üçüncü düzey?
Burada, dijitalleşmenin tahıl işleme alanında katma değer zincirinde yeni iş modellerine kapılar açıp açmayacağını değerlendiriyoruz. Ancak bunu ancak uzak gelecekte yapabileceğiz.
Peki Bühler bugün dijitalleşme yoluna girmeleri için değirmenlere hangi spesifik araçları sunabiliyor?
Daha önce de belirtildiği gibi, dijitalleştirme “akıllı” ekipman, proses ve son teknoloji otomasyon sistemleri gerektirir. Mercury MES (Mercury Üretim Uygulama Sistemi) ile bu yönde büyük bir adım attık. Mercury MES, üretim sürecinde yer alan sistemler arasında kesintisiz bilgi alışverişine imkan sağlıoyor. Veri erişebilirliği ve gerçek zamanlı geri bildirim, akıllı karar vermenize imkan sağlıyor ve öğütme performansınızı ve verimliliğinizi artırıyor. Mercury MES, web tabanlı bir sistem olduğundan herhangi bir cihaza uyarlanabilir ve erişilebilir. Ayrıca yeni ve daha iyi bir kavrayış sayesinde kârlılığınızı artıran dijital hizmetlerin bel kemiğidir.
Bununla kalmayıp son birkaç ayda piyasaya çok sayıda dijital servis çıkardık. Örneğin, kompakt ve taşınabilir GrainiGo™ sistemimiz, yeni hasat edilmiş mısırın basit, hızlı ve doğru analizini gerçekleştirebiliyor. Tüm bu dijital servislerin ortak bir özelliği var: Müşterilerin işi takip etme yükünü omuzlarından alıyor ve değirmeni optimize etmelerinde onlara yardımcı oluyor.
Yani Bühler dijitalleşme yoluna girdi, diyebiliriz. Peki her şey yolunda gidiyor mu?
Çoğunlukla evet. Bu konu üzerinde çalıştıkça dijitalleşmenin getirebileceği yeni fırsatların da farkına varıyoruz. Tabii ki engellerle de karşılaştığımız oluyor. Örneğin, IT güvenliğini sağlamak önemli bir zorluk. Verilerin değerlendirilmesinden en büyük faydayı sağlamak için tüm değirmenlerden ve makinelerden gelen değerlerin birbirleriyle kıyaslanması gerekiyor. Geliştirdiğimiz konsepte göre, bunu Bühler müşterilerinin verilerini bir araya getiren Bühler bulut teknolojisinde yapmalıyız. Verilerin uluslararası güvenlik standartlarına göre ve ticari sırlar tehlikeye atılmadan anonim şekilde bir araya getirilmesinden tüm Bühler müşterileri fayda sağlayacaktır. Bu konuda piyasanın lideri olan Microsoft ile hem teknik hem de güvenlik anlamında birlikte çalışıyoruz.
Değirmencilikte dijital teknolojinin geleceği nasıl görünüyor?
Amacımız, akıllı değirmene ulaşmak. Toplanan ve değerlendirilen verilere göre belirlenen eylemlerin otomatik olarak gerçekleştirilmesi sebebiyle bu sürecin akıllı olduğunu söylüyoruz. Akıllı değirmen, sürekli olarak kendini optimize eder ve sürekli bir şeyler öğrenir.
Değirmenler kendi kendilerini yönettiğinde baş değirmenciye hâlâ ihtiyaç olacak mı?
Kesinlikle... Süreç konusunda bilgi birikimine sahip değirmenci olmadan bu sistem çalışmaz. Onun ‘hislerine’ 20 yıl sonra bile ihtiyaç duyuyor olacağız. Ama günlük rutin değişecek. Değirmenin dijitalleşmesi, değirmencinin daha hızlı karar almasını sağlayacak.