İsmail KEMALOĞLU
İK Tarımüssü Uluslararası Danışmanlık
“Önümüzdeki süreçte, koronavirüs salgını etkisine bağlı olarak dış piyasalardaki oynaklıklar devam edecektir. Fiyatların seyrini dış ticarette alınan önlemlerin seyri belirleyecek. Ülkeler daha fazla stok tutmayı tercih edecek. Tarımda teknoloji ve makineleşme daha fazla öne çıkacak. Un, makarna, pirinç, bulgur ve bakliyat gibi temel ürünlere talep artacak.”
Bütün dünyayı saran ve pandemik bir hastalık olarak hayatı durduran Covid-19, tarım ve gıda sektörünü de derinden etkiledi. Bu etki, bir yandan gıda güvenliği ve güvenilirliği kavramlarının önemini artırarak tarım sektörüne daha fazla duyarlılık sağlarken, bir yandan da fiziki kısıtlamalar, yasaklar ve bunlara bağlı piyasa beklentilerindeki bozulmanın etkisiyle fiyat hareketlerinin yaşanması, gıdaya erişim, talep, açlık ve yoksulluğu daha derinden etkiler oldu.
Bu kapsamda, tarım ve gıda sektörünü nasıl değerlendirmeliyiz?
Birincisi; tarım ve gıdanın öneminin artıyor olması, insanlığın çevre, toprak ve doğaya bakışının yeniden sorgulanması, iklim değişikliği ve küresel riskler açısından insanın doğaya üstünlüğünün hesaba çekilmesi önemlidir. İtalya devletinin sınırlarını kapsayacak alanı ifade eden 12 milyon hektarlık tarım alanının her yıl kentleşme, erozyon, sanayileşme gibi sebeplerle tarım dışına çıkmasını insanlığın geleceği açısından daha fazla sorgulamanın vakti geçiyor. Söz konusu alan Türkiye’deki ekili tarım alanının %80’ini ifade ediyor.
Hep vurguladığımız gibi dünyada normalde tarımsal arazilerin insanlığı besleyebilmesinde fiziki sıkıntı görülmemektedir. Zira dünya toplam karasal alanı 13,2 milyar hektar iken, potansiyel tarım alanı 4,2 milyar hektardır. Bugün için dünya, potansiyel tarım alanının %38’ine denk gelen 1,6 milyar hektarlık alanı aktif kullanmaktadır. Daha potansiyel mevcuttur. Ancak; toprağa, tarıma, çevreye gerekli değer verilmez ise gelecek insanlık için çok aydınlık görülmemektedir. Bu açıdan hayatı çok ciddi derecede olumsuz etkileyen Covid-19 sürecinde tarımın, gıdanın öneminin bir kez daha öne çıkması önemlidir.
İkincisi; tarımsal üretim açısından baktığımızda özellikle temel besin kaynağı olan stratejik tarım ürünlerinin ekiliş, üretim ve hasat sürecinde fiziki bir sıkıntı görülmemektedir. Zira buğday, mısır, pirinç, bakliyat, yağ bitkileri gibi ürünlerin geneli makinalı tarımın yoğun yapıldığı, teknolojinin çok kullanıldığı, insan gücüne az ihtiyaç duyan tarımsal faaliyetlerdir. Bu açıdan önümüzdeki süreçte bu ürün gruplarında virüs etkisine bağlı bir üretim aksaması beklenmemektedir.
Ancak; sebze ve meyve üretiminde yoğun işgücü, mevsimlik işçi çalıştırılması bu ürün grupları için bazı sıkıntılar doğurabilmektedir. Polonya’ya Ukrayna’dan giden mevsimlik tarım işçilerinin hareketinin kısıtlanması, Türkiye’de her yıl çay toplamak için Gürcistan ve Azerbaycan’dan gelen tarım işçilerinin engellenmesi, hatta ülkemizde çay üreticisi olup başka şehirlerde yaşayan nüfusun hareketinin kısıtlanması gibi.. Bu konularda da ülkelerin, yerel yönetimlerin bir çeşit önlem ve çözüm üretmeye çalıştıklarını görmekteyiz.
Üçüncüsü; virüs dolayısı ile tarım ve gıda sektörünün en derin hissedeceği sorun, üretim kaynaklı arz ve talep dengesinden ziyade beklentilerin olumsuz etkisi ile dengelerin bozulma riskidir. Dünya hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar üretiminde artış öngörülürken kısıtlama, yasaklama kararları dolayısı ile fiyatlar artış eğilimindedir. Küresel buğday stokları tarihi zirvede olup 180 milyon tonları geçmiştir.
Hububat ekilişleri 2018-19 sezonunda 545 milyon hektar iken, 2020-21 yılında 558 milyon hektara çıkmış olup üretimin de 2.142 milyar tondan 2.222 milyar tona ulaşacağı öngörülmektedir. Soya fasulyesi ekilişleri aynı dönemde 126 milyon hektardan 128 milyon hektara ulaşmış, üretim beklentisi de 362 milyon tondan 366 milyon tona çıkmıştır.
PEKİ BU SÜREÇTE YAŞANAN RİSKLER VE FIRSATLAR NELERDİR?
Dünya genelinde 88 ülke, ticarete konu olan çeşitli ürünlerde ihracat yasaklamaları getirdi. 30 civarında ülkede tarım ve gıda ürünlerinin ihracatının kısıtlanması ya da ithalatının kolaylaştırılmasına yönelik tedbirler alındı. Ukrayna, Mısır ihracatını durduracağını açıkladı, ancak arz sıkıntısı olmadığı gerekçesi ile kararını geri çekti. Rusya, geçtiğimiz hafta sonu itibarı ile daha önceden duyurduğu 7 milyon tonluk ihracat kotasının dolduğu gerekçesi ile 1 Temmuz tarihine kadar hububat ihracat yasağı getirdi. Sırbistan, Kazakistan, Ukrayna, Mısır, Tayland dahil 30 ülkede; soğan, sarımsak, pirinç, bitkisel yağlar, tahıllar, karabuğday ve işlenmiş tarım ürünleri, şeker, tavuk gibi çok sayıda ürüne çeşitli yasaklar getirildi.
Bu ülkelerdeki kısıtlamalar önemlidir. Zira sadece Rusya ve Ukrayna toplamda, dünya buğday ihracatının %20’sini yapmaktadır. Buna karşılık, Dünya Ticaret Örgütü dahil FAO gibi uluslararası kuruluşlar ticareti kısıtlamaya, gıdaya erişimi engelleyecek önlemlere başvurulmaması yönünde yoğun uyarılarda bulundu. DTÖ’ye tabi olan ABD, Avustralya, Ukrayna, Romanya dahil 24 ülke ortak bir açıklama yaparak tarım ve gıda ürünlerinde yasak ve kısıtlamalara gidilmemesini istedi. Halen dünya genelinde 44 ülke gıda desteğine ihtiyaç duymaktadır.
Önümüzdeki süreçte, virüs etkisine bağlı olarak dış piyasalardaki oynaklıklar devam edecektir. Ayrıca;
• Fiyatların seyrini dış ticarette alınan önlemlerin seyri belirleyecek,
• Ülkeler daha fazla stok tutmayı tercih edecek,
• Tarımda teknoloji, makineleşme daha fazla öne çıkacak,
• Teknoloji ve dijitalleşme daha fazla gündem olacak,
• Tarım ve gıdada e- ticaretin önemi artacak,
• Süs bitkisi, çiçekçilik, et sektörü, sebze-meyve, ev dışı tüketim kalemlerinde düşüş eğilimi görülecek,
• Un, makarna, pirinç, bulgur, bakliyat gibi temel ürünlere talep artacak,
• Tarım toprakları daha kıymetli olacak.
• Bölgesel lojistik üslerin önemi artacak,
• Ülkelerarası ikili anlaşmalar ve tarımsal işbirlikleri önem kazanacak,
• Tarımın finansmanı en kritik konulardan biri olacaktır.
Türkiye açısından gelişmeleri nasıl değerlendirebiliriz?
Türkiye, temel tarım ürünlerinin çoğunun anavatanıdır. Hububat ve Bakliyat gibi ürünlerde üstünlükleri mevcuttur. Dünyanın 1’nci un ihracatçısı, 2’nci Makarna ihracatçısı ve toplamda un, makarna, bulgur, irmik dahil hububata dayalı mamul ürünlerinde ilk 3 ihracatçı ülkeden biridir. 2019 yılında bu ürün gruplarında toplam 5,5 milyon tona yakın ihracatı söz konusudur. Covid-19 sürecinde marketlerde hiçbir gıda sorunu yaşanmadığı gibi bir ay içinde başlayacak yeni hasat sezonuna kadar da bir sorun görülmemektedir.
Bu arada yeni hasat sezonuna yaklaşırken ülkemizde;
*makarnalık buğday ekilişinde %10, arpa ekilişlerinde %5 oranında artış, toplam buğday ekilişlerinde geçen yıla göre %1-2 artış beklenmekte,
*ekiliş gelişmelerinde iklimsel olarak şu ana kadar bir sorun görülmemekte,
* rekoltenin buğday için geçen yılın %2-3 üzerinde olması beklenmekte,
*özellikle kırmızı mercimek ekilişlerinde %20 civarı artış öngörülmektedir.
Döviz kurlarındaki artış ve dünya fiyatlarındaki yükseliş, iç piyasa hammadde fiyatlarını yurt dışı fiyatlardan daha ucuz hale getirmiştir. Bu durum, hasat dönemi piyasa gelişmeleri ve fiyat hareketliliği için önemlidir.
Ancak; hububat ekili alanların yıldan yıla azalması, tarım arazilerinde en verimli toprakların çok yıllık bitkilere kayışı (Çukurova’da narenciye, meyve, Ege ovasında üzüm gibi.), hayvancılığın şirketleşerek aile işletme faaliyetinden ziyade karma yem tüketimi ağırlıklı sektöre dönüşmesi ve buna bağlı olarak yem hammaddesi ile besi materyali ithalatının artması, yıllık 18 milyar dolara ulaşan tarımsal ihracatın %55 civarının dahilde İşleme sistemi kapsamında yapılıyor olması, gelecek için değerlendirilmesi gereken önemli riskler olarak görülmektedir.
Bakliyat grubunda, nohut üretiminde fazlalık varken, kuru Fasulye ve mercimek gibi ürünlerde kısmi arz açığı yaşanabilmektedir.
Dış ticaretin daralmasına bağlı olarak lojistikte yaşanan sıkıntılar, konteyner imkanlarının azalması, tır hareketlerinin kısıtlanması, belirli ürünlerdeki talep düşüşünün ihracatı azaltması gibi (balık ürünlerinde 1 milyar dolardan fazla ihracat yapılırken bu süreçte %40 civarı daralma yaşanmaktadır.) faktörler yaşanan olumsuzluklar olarak görülmekledir.
Bütün dünyayı etkilediği gibi çok önemli bir gelir kalemi olarak turizm sektöründe de ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.
Buna karşılık bulunduğu bölgede tarım ve gıda üssü, tarım köprüsü, ticaret merkezi olarak gördüğümüz ülkemiz bu süreçte bazı ürünlerde, daha fazla ihracat avantajı yakalayabilecektir.
Birleşmiş Milletler gıda yardımlarında daha fazla tedarik sağlayan, hububata dayalı mamul ihracatında, donmuş gıda ürünleri, bakliyat, sebze-meyvede üstünlükler elde edebilen bir konuma gelecektir.
Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı gibi global ve bölgesel projelerin de hayat bulması ile Türkiye, hem fiziki ürün hareketinde daha merkezi bir bölgesel güç, hem de emtia borsacılığı ile elektronik tarım ürünleri ticaretinin de bölgesel aktörü olacaktır. Türkiye’de geçtiğimiz yıl faaliyete geçen Türkiye Ürün İhtisas Borsası bu yolda emin adımlarla ilerlemektedir.