“Depolanmış ürünlere gelen böceklerin insan sağlığı üzerinde yaptığı etkiye dair veriler hem çok azdır hem de doğrulukları henüz kanıtlanmamıştır. Ayrıca bu zararlıların hızlı şekilde tespit edilebilmesine yönelik yöntemlerin acilen geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Eklembacaklıların antibiyotik direncinin geliştirilmesindeki rolü de daha detaylı şekilde incelenmelidir. Böceklerin aynı zamanda gıda ve yem bakımından bir protein kaynağı olarak değerlendirilmeye başlandığı bir ortamda, bunların yol açtığı risk ve tehlikelerle ilgili araştırmaların daha da karmaşık hale gelebileceği göz önüne alındığında dünyanın farklı bölgelerindeki çabalar uyumlu hale getirilmelidir.”
Prof. Christos G. Athanassiou
Tarım, Mahsul Üretimi ve Kırsal Çevre Departmanı Entomoloji ve Tarımsal Zooloji Laboratuvarı
Depolanan ürünlerle ilgili böcekleri araştıran bilim insanlarının çoğu, bu böceklerin yol açtığı etkilerin farkında olmakla birlikte, bunların insan ve hayvan sağlığı için taşıdığı öneme dair çok az veri mevcuttur. Bu bağlamda, birçok tüketici un gibi dayanıklı ürünlerde böcek ya da böcek parçalarının bulunmasından şikayet eder. Burada sorulması gereken soru şudur: Uzun süre dayanan bu ürünlerde söz konusu yabancı maddelerin bulunmasının oluşturduğu riskler ve tehlikeler nelerdir? AB’ye bağlı Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu (EFSA) 2015’te ve ardından da Avrupa Komisyonu 2017’de bazı böcek türlerinin protein kaynağı olarak kullanılabilmesi ihtimaline dikkat çekmiştir. Bu amaçla kullanılması önerilen türlerden bazıları da depolanan ürünlerde görülen böcek türleridir. Diğer yandan, söz konusu böceklerle ilgili sağlık risklerini ortaya koyan bazı yayınlar da mevcuttur. Üstelik bu liste de kısa değildir. Tahıl, un ve benzer ürünlerde bulunan böceklerin bakteri, mantar, alerjenler, gıda kaynaklı olmayan patojenler ve daha birçok riskle ilişkili oldukları belirtilmektedir. Yani, dayanıklı ürünlerde böceklerin bulunması ile ilgili farklı bakış açıları söz konusudur. Fakat elimizde bahsedilen sağlık risklerini haklı çıkarmaya yetecek kadar veri var mı?
Kimyasal kirlilik ve alerjenler
Depolanan ürünlerde bulunan böceklerin, örneğin una belirli bir koku bırakacağı ve nihai ürünün organoleptik özelliklerini önemli ölçüde etkileyeceği doğrudur. En önemlisi böcekler, mutajen ve kanserojen oldukları kanıtlanmış bazı kimyasal kirleticiler üretmektedirler. Örneğin, Tribolium türü un kurtları, ürün üzerindeki doğrudan etkilerinin yanında tümör oluşumuyla ilişkilendirilen kinon salgılamaktadır. Dahası, bu etkilerin, ürün pişirildikten sonra da kaybolmama ihtimali vardır. Maytlar (akarlar) da dayanıklı gıdaların kirlenmesinde ciddi rol oynamaktadır Fakat böcekler ve maytların salgıladığı kimyasal maddelerin çoğunun sağlık üzerindeki etkisi konusunda elimizde şu ana kadar veriler mevcut değildir.
Alerjenler, depolanan ürünlerde görülen ve farklı alerjik semptomlara yol açan böcekler ve maytların en yaygın görülen etkileri arasında yer alır. Kentte ya da varoşlarda görülen hamamböceği gibi böceklerle ilgili birçok veri mevcutsa da depolanan ürünlere gelen eklembacaklılarla ilgili veriler bununla kıyaslanmayacak kadar azdır. Bu böceklerin bulunduğu gıdaların tüketilmesi; ürtiker, fasiyal anjioödem, rinit ve solunum problemlerine yol açabilir. Ev maytlarıyla birlikte, depolanan ürünlere gelen maytlar da ciddi anaflaktik reaksiyonlara sebep olabilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün ev ve işyeri ortamlarında atopik hastalıklara sebep olan türlere yer verdiği listede Psocoptera gibi birçok böcek ile akarlar da bulunmaktadır. Örneğin Lep D I adı verilen alerjenin, depolanmış ürünlerde yaygın olarak görülen Lepidoglyphus destructor adlı tahıl maytlarında kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Eklembacaklılarda alerjen üretimi; sindirim sistemi ve üreme organları ile parankimal dokular, bezler ve kaslarda gerçekleşir. Bu organlar yoluyla belli alerjenler sürekli olarak üretilir, ortama salgılanır; böcekler ve maytlar ortadan kalkmış olsa bile uzun süre bulunmaya devam edebilirler. Bu alerjenler müthiş bir dayanıklılığa sahiptir ve bazıları bir yıldan fazla süreyle bile “aktif” kalabilirler. Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı İmmunolojik Topluluklar Kurumu ve Uluslararası Birliği’nin (IUIS) Alerjenlerin İsimlendirilmesi Alt Komitesi, insan sağlığını etkileme potansiyeline sahip birçok alerjeni gösteren bir liste/veritabanı hazırlamıştır ve bu alerjenler; Acarus siro, Tyrophagus putrescentiae ve diğer mayt türlerini yanı sıra psocid Liposcelis bostrychophila ve mısır unu güvesi Plodia interpunctella tarafından üretilmektedir.
Mikroorganizmalar
Ürünlerin içinde böcek ve maytların bulunması, öncelikle depolanmış ürün ekosisteminde değişikliklere yol açabilen dolaylı etkilere sahiptir. Gerektiği gibi kontrol edilmezse, böcekler ve maytlar hem sıcaklığı hem de nemi/rutubeti artırırlar ve kalitenin düşmesine yol açabilirler. Bu durum, nüfus artışı ve niceliksel olarak istila potansiyeli çok fazla olan böcek ve güveler söz konusu olduğunda özellikle önem taşır. Daha da önemlisi, bu türler, tahıllarda yüzde 14 ve üzerinde nem oranı mevcut olduğunda, depolanan ürünlerde görülen mantarlarla -ve çoğunlukla da aflatoksine neden olan mantarlarla- etkileşime geçerler. Bu bakımdan, böcekler beslenme modlarına göre değişmekle birlikte, mekanik olarak mantar taşıyabilir. Tarımsal ürünlerin hasat sonrası aşamalarında bulunan Aspergillus ve Fusarium ile Penicillium ve Alternaria gibi bazı mantarlar, insan sağlığını ciddi şekilde tehlikeye sokan deoksinivalenol (DON), trikotesenler, fumonisinler, farklı aflatoksinler, okratoksin, tenuazonik asit ve daha birçok toksini üretirler. Genel olarak, eklembacaklıların bulunmasıyla mikotoksin içeriği arasında pozitif bir ilişkiyi gösteren birçok tez bulunmaktadır. Aslında, depolanmış ürünlere gelen bazı eklembacaklılar ve belirli mantar türleri, birbirlerinin üremesini kolaylaştırdıklarından, aralarındaki ilişki tam olarak simbiyotiktir.
Un değirmenleri ve onlarla bağlantılı tesislerdeki böcek ve maytlarla ilişkilendiren kirleticiler arasında bakteriler de bulunmaktadır. Örneğin entrobakterlerin, antibiyotik direncinin geliştirilmesinde rol oynadığı kesinlik kazanmıştır. ABD’de yapılan araştırmalar; Tribolium confusum, Tribolium castaneum, Sitophilus zeamais ve Trogoderma variabile gibi böceklerin, yatay gen transferi aracılığıyla direnç özelliklerini birbirlerine geçirebilen entrobakterler taşıdığını göstermiştir. Entrobakterlerin gıda kaynaklı bir patojen olmadığı ve yayılmaları için başka yollara gerek olduğu dikkate alındığında, böceklerin kentsel bölgelerde ve gıdaların içinde bu amaca hizmet ettikleri görülebilir.
Gelecekteki ihtiyaçlar
Yukarıdaki konularla ilgili birçok çalışma bulunmakla birlikte; depolanmış ürünlere gelen böceklerin insan sağlığı üzerinde yaptığı etkiye dair veriler hem çok azdır hem de doğrulukları henüz kanıtlanmamıştır. Ayrıca, yukarıda bahsedilen tüm kirleticilerin hızlı şekilde tespit edilebilmesine yönelik yöntemlerin acilen geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bunlar arasında alerjenler en çok dikkat çeken konular arasındadır ve gelecekte de böyle devam etmesi beklenmektedir. Depolanmış ürünlere gelen eklembacaklıların antibiyotik direncinin geliştirilmesindeki rolü daha detaylı şekilde incelenmelidir. Zira bu tür bir direnç, dikkat edilmesi gereken önemli bir meseledir. Bunlara ek olarak, kitapbiti ve akarlar gibi evlerde ortaya çıkan zararlılarla ilgili daha fazla veriye ihtiyacımız var. Çünkü bunlar, depolanan ürünlerin korunması meselesinde “öne çıkan” zararlılardır. Son olarak, depolanmış ürünlere gelen böceklerin aynı zamanda gıda ve yem bakımından bir protein kaynağı olarak değerlendirilmeye başlandığı bir ortamda yukarıda bahsedilen risk ve tehlikelerle ilgili araştırmaların daha da karmaşık hale gelebileceği göz önüne alındığında dünyanın farklı bölgelerindeki çabalar uyumlu hale getirilmelidir.