BLOG

Gıda üretiminde sürdürülebilir değer zincirinin önemi

27 Temmuz 202010 dk okuma

Gıda kıtlığını önlemek için, ülkelerin gıda tedarik zincirlerinin işlerliğini sürdürmeleri şart. 2007-2008 dönemindeki global gıda krizinin aksine, şu anda kıtlık gibi bir durum söz konusu değil. Temel emtianın tedarikiyle ilgili çalışmalar sorunsuz devam ediyor. Önemli olan, ürünlerin en çok ihtiyaç duyulan yerlere sevk edilebilmesi. Ticareti sınırlandırmak hem gereksiz hem de üreticileri ve tüketicilere zarar veren, hatta piyasalarda paniğe yol açan bir uygulama. Koronavirüs salgını ile mücadele eden ülkeler, gıda tedarik zincirlerinin tıkır tıkır işlemesi için de gereken tüm önlemleri almak zorunda.

Dünya genelinde hükümetler, COVID-19 salgınını kontrol altına alma adına önlemler açıkladı. Bunlar arasında mal ve hizmetlerin nakliyesine ve iş gücünün ulusal ya da uluslararası hareketine getirilen ciddi kısıtlamalar da yer aldı. Hem ulaşım sistemlerine yönelik engeller hem de hastalığın bulaşmasını durdurmak için getirilen kısıtlamalar, yut içinden ya da yurt dışından yeterli sayıda işçi bulmayı zorlaştırıyor. Bu faktörler de gıda tedarik zincirlerinin lojistiğinde genel olarak sorunlara yol açıyor, gıda ve zira girdilerin sevk edilmesini zorlaştırıyor, gıda güvenliğini ve yeterli beslenmeyi tehdit ediyor. Özellikle de toplumların en dezavantajlı kesimleri için. Gıda değer zincirlerinde lojistik, tarımsal girdi ve çıktıların akışını sağlayan her türlü faaliyet ile ulaştırma, depolama, tedarik, paketleme ve stok yönetimi gibi tarımla ilgili diğer servisleri içerir. Lojistiğin sağladığı avantajlar, tarım-gıda sektörü için özellikle de kriz anlarında kritik öneme sahiptir. Çıkarılan engeller; gıdanın kalitesi, tazeliği ve güvenilirliği üzerinde olumsuz etkiler yapabilir; pazarlara ulaşması güçleşen gıda ürünlerinin satın alınabilirliği konusunda sorunlar yaşanmaya başlar.

Tüm ülkelerde gıda ve tarım sektörü, COVID-19 salgınıyla mücadele önlemlerinden etkilenmeye devam ediyor. Farklı çiftçilik sistemleri, bu durumdan farklı oranlarda etkileniyor ve bazı ülkeler için daha ciddi sonuçlar söz konusu. Tarımsal faaliyetlerin çoğu mevsimlere ve hava şartlarına bağlıdır ve çoğunlukla da zamanlama, hız ve sıralama konusunda hassas bir seyir izlerler. Bir faaliyette meydana gelen gecikme, tüm süreci etkileyebilir ve sonuç olarak verim ve üretim miktarında belirleyici olur. Üretimin tohum, yem, gübre, böcek ilacı, madeni yağ ve mazot gibi çok çeşitli ve çok miktarda ara mallara bağlı olduğu sermaye yoğun tarım faaliyetleri etkilenmeye çok daha açıktır. Tohum, yem ve mazot gibi girdiler genellikle yerel ya da bölgesel piyasalardan temin edilme zorundadır. Girdi tedarik zincirleri genellikle daha kırılgandır. Daha da önemlisi, böylesi durumlarda daha fazla bedensel çalışmaya ihtiyaç duyarlar ve sağlık sorunları ya da seyahat kısıtlamalarından dolayı başkaları için gıda üretmek bir yana, kendi gıda güvenlikerini bile sağlamaları tehlikeye girer. Sebze meyve üretimi gibi emek yoğun tarım faaliyetleri ise özellikle ekim-dikim, zararlı otları temizleme, hasat, işleme ve ürünleri pazara taşıma sırasında büyük ölçüde geçici ya da mevsimlik işçilere ihtiyaç duyarlar. Bu ürünlerin tedarik edilememesi ya da geç tedarik edilmesi, şehirlerde yaşayan ve geçinmek için köylerinden gönderilecek gıdaya ihtiyaç duyan insanları da etkiler. Restoran, kafe ve yiyecek büfeleri gibi yelerin kapatılması da birçok çiftçi için ürünlerinin elde kalması ve gelirlerinin düşmesi anlamına gelir.

Gıda tedarik zinciri kabaca iki gruba ayrılabilir: temel gıda ürünleri (buğday, mısır, soya fasulyesi ve yağlı tohumlar) ve değeri yüksek olan ürünler (sebze, meyve ve deniz ürünleri). Temel gıda ürünlerinin üretimi sermaye yoğun faaliyetlere bağlıdır ve koronavirüs bağlantılı kısıtlamaların yol açtığı iş gücü kaybından daha az etkilenyor. Ancak ürünlerin dağıtımına yönelik lojistik faaliyetler olumsuz etkilendiği de ortada. Ürünlerin şehirler, eyaletler, bölgeler ve ülkeler arasında sevk edilmesine sorunlar yaşanıyor.

Temel gıda ürünleri konusunda stoklar şu anda yeterli. 2020 yılı hasadıyla ilgili öngörülerin de olumlu olması, gıda arzı konusunda endişe edilecek bir durum olmadığını gösteriyor. Ancak tedarik zincirlerinde lojistik ile ilgili sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Örneğin temel gıda ürünlerinin önemli ihracatçılarından biri olan Brezilya’da gıda tedarik zincirlerinin tehlike altında olduğuna dair endişeler dile getiriliyor. Eğer Brezilya’da Santos ya da Arjantin’de Rosario gibi büyük bir liman kapanırsa, global ticaret açısından felaket ile karşı karşıya kalabiliriz.

Bu yüzden, temel gıda maddelerini ihraç eden başlıca ülkelerin, lojistik sorunları en aza indirmek adına çözümler geliştirmesi için ellerinden gelenin en iyisini yapmaları ve bu ürünlerin uluslararası pazarlara sevkiyatını garanti altına almaları şart. Aslında, COVID-19 krizi, darboğazların tespit edilerek onlara müdahale edilmesi adına bir fırsat da sağlıyor. Tedarik zincirindeki lojistik unsurların doğru düzgün test edilmesi ve emtianın harekati için özel izinler çıkarılması gerekiyor. Liman çalışanları zaruri personel olarak görülmeli ve onlar için testler, koruyucu giysiler, sosyal mesafe gibi gerekli sağlık ve güvenlik önlemleri alınmalı. Bu önlemler, uluslararası piyasalara istikrar getirecektir. Söz konusu ülkelere bu önlemleri almaları konusunda destek verme sorumluluğu ise çok uluslu kalkınma bankaları ile önde gelen donörlere ait.

Gıda ithal etmek zorunda olan ülkeler, nakliye süreçlerinin yavaşlamasından olumsuz etkilenirken, bu ülkelerin para birimlerinin dolara karşı değer kaybetmesi de alım güçlerini düşürüyor. Çoğu ülkede gıda fiyatları artış eğiliminde. Karantina önlemlerinden gıda fiyatlarında dolayı ani ve aşırı şoklar da söz konusu olabilir. Çin’de hükümetin karantina kararı almasının ardından ortaya çıkan panik alışverişinden dolayı gıda fiyatları fırlamıştı. İtalya’da ise un ve konserve gıda fiyatlarında artış görülmüştü.

Gıda ticareti için elverişli bir ortam yaratmak için ülkelerin ticaret ve vergilendirme politikalarını ve bunların muhtemel etkilerini derhal gözden geçirmeleri gerekiyor. 2007-2008 gıda krizinde, piyasa şartlarıyla ilgili bilgilere (üretim, stoklar, tüketim, ticaret, fiyatlar gibi) ulaşılamaması ve ülkeler arasında koordinasyon kurulmadan piyasaya müdahele edilmesi, gıda fiyatlarıda büyük artışa yol açmıştı. Bugün, Tarım Piyasası Bilgi Sistemi (AMIS) sayesinde, temel gıda ürünleriyle ilgili güncel stok ve fiyat bilgilerine ulaşılabiliyor. Ülkeler arasındaki işbirliği, 2007-2008 dönemindeki gibi komşuyu zarara sokma politikalarına başvurulmasını engelleyebilir. Büyük ülkelerin ihracat vergilerini artırması ve ihracata kısıtlama getirmesi, işleri sadece küçük alıcılar değil, herkes için daha kötü bir duruma sürüklüyor. Keskin fiyat artışları, dünya genelinde fakir insanlar üzerindeki yükü daha da artırıyor, kalkınmayı ve ekonomik verimliliği uzun vadede olumsuz etkiliyor.

Gıda piyasalarının işlemeye devam etmesi için global gıda ticaretinin sürmesini sağlamak şart. Hükümetlerin mevcut ihracat kısıtlamalarını ve yasaklarını ortadan kaldırmaları gerekiyor. 2007-2008 krizinden, hükümetlerin nasıl davranması gerektiğine dair dersler çıkarıldı. Eğer bir ülke bu tür önlemler almaya başlarsa, diğerleri de onu takip eder ve bu da piyasalarda felakete yol açar. Zararlı gümrük vergileri ve bunun dışındaki ticaret bariyerleri ortadan kaldırılmalı. Düşük gümrük vergileri, gıda arzındaki sorunlar ve artan gıda fiyatlarıyla ilgili endişlerin derhal ortadan kaldırılmasına yardımcı olabilir.

Ekonomik şartların gıda talebi, gıdaya erişim ve beslenme üzerindeki etkilerinin önümüzdeki yıla da yansıması bekleniyor. Peki COVID-19, 2007-2009 dönemindeki gibi kapsamlı bir gıda krizine yol açacak mı?

2020 yılına girereken, 850 milyon tona ulaşan tahıl stokları son yılların en yüksek düzeyindeydi. 2007/08 krizinin başında stoklar 472 milyon ton civarındaydı. Yani mevcut stoklar, 2020/21 başında ortaya çıkabilecek kötü hava şartları gibi bir şoka karşı güçlü bir tampon görevi oynayacak. Ancak bu stokların ülkelere dağıtılması da en az var olmaları kadar önem taşıyor.

Dünya genelinde yeterli gıda stoğunun bulunması kadar, ihracatçılar da global gıda ihtiyacını karşılamada giderek artan bir rol oynuyor. Uluslararası piyasada, gıda için ithalata bağımlı olan ülkelerin sayısı sürekli artıyor. Şu anda ülkelerin yüzde 28’i bu durumda. Ancak bu bağımlılığın şiddetiyle ilgili olarak ülkeler arasında ciddi farklar söz konusu. Örneğin, gıdada dışa bağımlılığı yüzde 98’e ulaşan ülkeler var. Uluslararası piyasalara en çok bağımlı olanlar arasında Sahra Altı Afrika ve Güneydoğu Asya ülkelerinin yanı sıra Gelişmekte Olan Küçük Ada Ülkeleri yer alıyor.

Global ticaret sisteminin bir krize açık olması, piyasadaki ihracatçılar ve ithalatçıların yoğunluğu tarafından da şekillendiriliyor. İhracatçı yoğunluğunun yüksek olması, piyasanın lojistik sınırlamalar ya da hükümet müdahalelerine açık olmasını da getirebiliyor. Böylece ithalatçıların gıdaya ulaşımı tehlikeye girebiliyor. İthalat tarafındaki konsantrasyonun artması durumunda ise büyük ithalatçılardan bir ya da ikisinde talebin aniden düşmesiyle fiyatların önemli ölçüde etkilenmesi ve tarım ihracatına bel bağlayan ülkelerin gelirlerinin riske girmesi söz konusu olabiliyor.

TEDARİK ZİNCİRİNE MÜDAHALELER BÜYÜK BİR ENGEL TEŞKİL EDİYOR Tarım ve gıdada tedarik zincirleri emek yoğun olduğundan Büyük Karantina olarak da tabir edilen COVID-19 krizinin etkileri ağır bir şekilde hissediliyor. İş piyasası şokları, işçilere ve özellikle de göçmen işgücüne yönelik seyahat kısıtlamalarından kaynaklanıyor. COVID-19’un işçilerin sağlığı üzerindeki doğrudan etkileri de gıda üretimi, hasadı ve işlemesi üzerinde doğrudan etki yapıyor. İşgücü ayrıca işyeri sağlığı ve güvenliği standartlarındaki kötüleşmeden de etkileniyor. Bunun yanında, gıdanın ülke içindeki ve dışındaki tüketicilere ulaştırılması da nakliye yöntemlerine bağlı olarak büyük ölçüde etkileniyor.

Dünya genelinde mal sevkiyatı maliyetlerini gösteren Baltık Kuru Yük Endeksi, son 25 yılın en düşük seviyelerinde seyrediyor. Endeks, 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 40’tan fazla değer kaybetti. Bu durumun ortaya çıkmasında, koronavirüsün hızla yayılmasıyla nakliye faaliyetlerine getirilen kısıtlamalar ve kuru yük gemilerine olan talebin azalması etkili oldu. Endeks, Çin’deki endüstriyel faaliyetlerin adım adım yeniden başlaması ile gemilere olan talebin artması üzerinde Nisan ayı itibariyle toparlanmaya başladı.

Dökme yük nakliyesinde önemli bir sıkıntı yaşanmazken, fiyatlarda da yukarı yönlü bir baskı görülmedi. Ancak konteyner ve TIR sevkiyatları COVID-19 salgınından etkilendi. Özellikle de denize kıyısı olmayan ülkelere yönelik sevkiyatlar ve büyük ülkelerin dahilindeki nakliye etkileniyor. Ayrıca, karantina kısıtlamalarından ya da hastalanmalarından dolayı TIR şoförlerinin çalışamaması da karayolu ile taşımayı olumsuz etkiliyor.

Tedarik zincirindeki sorunlardan dolayı toplam mal ticaretinin 2020 yılında yüzde 13 ila 32 oranında azalması bekleniyor. Dünya Ticaret Örgütü, 2021 yılında kısıtlı da olsa bir toparlanma öngörüyor. Tarımsal ürün ticaretinde önemli bir daralma olsa da diğer mal ve hizmetlerle kıyasladığında bu düşünün ortalamanın altında olacağı tahmin ediliyor.

Bu durumun sebeplerine bakıldığında, öncelikle tarımsal ürünlere talebin gelirlerdeki azalma ile bire bir bağlantılı olmamasını gösterebiliriz. Gıda herkes için temel ihtiyaçtır ve normalde ithal edilen gıda ürününü yerel üretimle ikame etmek en azından kısa vadede tam olarak mümkün değil. İkincisi, başta tahıllar ve yağlı tohumlar olmak üzere tarımsal ticaretin önemli bir bölümü dökme halde sevk ediliyor. Büyük oranda sermaye yoğun olan bu ticaretin birçok güzergahında lojistik işlemleri otomatik olarak gerçekleştiriliyor ve bu süreçte çok düşük oranda insan müdahalesi söz konusu oluyor. Sağlık gerekçeleriyle bu süreçlerin aksaması tabii ki mümkün ancak ticaretin uzun süreler boyunca engellenmesi ihtimali çok daha düşük. Üçüncüsü, global gıda değer zincirleri giderek karmaşık hale gelirken, gıda ve tarımda işgücünün bölünmesi diğer sektörlere göre çok daha az göze çarpıyor. Son olarak, uluslararası gıda fiyatları düşmeye başladı ve bu sektörde ihracat yasakları ve vergileri gibi kısıtlayıcı önlemlerin yaygınlaştırılmasına genellikle çok başvurulmuyor.

Global gıda üretimi beklentileri olumlu, stoklar yüksek, uluslararası gıda fiyatları düşük, daha fazla sayıda ithalatçı ve ihracatçı ülke sayesinde ticaret tabanı genişlemiş durumda, dökme ürün nakliyesi fiyatları düşük, gübre ve girdi fiyatları istikrarı, enerji fiyatları tepetaklak. Siyaset yapıcılar, global krizlerle başa çıkmada daha tecrübeli, bilgili ve hazır durumda. Yüksek gelirli ülkelerdeki merkez bankaları parasal genişleme enstrümanlarının tamamının farkında ve ekstra kredi ihtiyaçlarını karşılamak için yeni enstrümanlar geliştiriyorlar.

Global stabilizatörler, uluslararası gıda güvenliğinin temellerini güçlendirmek adına kilit öneme sahip. Bu stabilizatörlerin işlerini yapabilmeleri için, lojistik ve dağıtıma yönelik engellere müdahale edilmeli ve bunların etkileri azaltılmalı. Hükümetler, ülke içindeki ya da ülkeler arasındaki ticaretin devam etmesinin ne kadar önemli olduğunu kabul etmeli ve hem miktar hem de besin değeri bakımından açıklarını kapatmak için kısıtlamaları kaldırmalı. Gümrük kapıları, sınırlar ve limanlardan mal çekme işlemlerinin hızlandırılması da buna dahil.

Gıda en temel ihtiyaç olduğu için çiftçiler ve tarım işçileri de COVID-19’a karşı mücadele eden sağlık çalışanları gibi en çok ihtiyaç duyulan personel arasında yer alıyor. Açlık ve yetersiz beslenme gibi sorunların ağırlaşmaması adına, aynı şekilde global ve ulusal gıda sistemlerine de sağlık sistemiyle aynı önem verilmeli. Bunun yanında, verimliliğin devam etmesi için yatırım yapabilmeleri adına çiftçilere uygun kredi imkanları sunulmalı. Tüketicilerin beslenme ihtiyaçlarını karşılamaları için de piyasada makul fırsatlar sunulmalı. Tüm ülkeler, salgının etkilerini yönetebilecek mali kaynaklara sahip değil. Özellikle de küçük ada ülkeleri, gıda ithalatına büyük ölçüde bağımlı durumdalar. Buna ek olarak, Sahra Altı Afrika’da bazı ülkeler şoklara daha açık. Çekirge istilası Afrika domuz gribi gibi böcek istilaları ve hastalıklar, olumsuz hava şartları ya da güvenlik sorunlarından dolayı bu ülkeler zaten krizin eşiğindeler. Bu bölgede yaşayan toplumlar, gelir elde etme fırsatlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Sonuç olarak, bu ülkelerdeki dezavantajlı kesimlerin korunması için uluslararası toplumun işbirliğine açık bir şekilde destek sunması şart.

Dünya, krize gerçekten hazırlıksız yakalandı. Ancak tedarik zincirinin dişlileri dönmeye devam eder ve ticaretin sürmesi adına uluslararası işbirliğine gidilirse gıda kıtlığının önlenmesi ve toplumların dezavantajlı kesimlerinin korunması mümkün olabilir.

---------KAPAK DOSYASI İÇERİKLERİ---------

  • COVİD-19 dönemi ve sonrasında tarım ve gıda tedarik zincirleri COVİD-19 salgını döneminde arz talep dengesinin sarsılmasına yetersiz üretim ya da kıtlık değil, üretilen ürüne erişimin riske girmesi ve talep değişkenliklerinin yaşattığı belirsizlikler neden oldu. Pandemi dönemi deneyimleri en azından kısa ve orta vadede, ülkeleri küresel ve uzun zincirlerden daha kısa ve bölgesel zincirlere yönlendirecektir. Pandemi sonrası dönemde, bölgesel ve yerel zincirlerin artması ile Çin’in zincirlerdeki rolü azalabilir. [button color="red" size="small" link="https://millermagazine.com/covid-19-donemi-ve-sonrasinda-tarim-ve-gida-tedarik-zincirleri/.html" icon="" target="true"]Okumak İçin Tıklayınız >>[/button]
Dosya Kategorisindeki Yazılar