BLOG

Küresel un üretimi ve ihracatına dair perspektifler

15 Ekim 20255 dk okuma

Dr. Eren Günhan Ulusoy
IAOM Avrasya Başkanı


Küresel un ihracatı hacim bakımından istikrarlı seyrini korurken, değer açısından dalgalanmalar gösteriyor; bu da sektörün hem dayanıklılığını hem de kırılganlığını ortaya koyuyor. Düşük gelirli ülkeler için un, gıda güvenliğinin temel taşı olurken, yüksek gelirli pazarlarda giderek daha fazla yenilik ve katma değerli ürünlerle ilişkilendiriliyor. Nihayetinde un sektörünün gücü, tarımı sanayiyle, ticareti gıda güvenliğiyle buluşturabilmesinde yatıyor.

KÜRESEL UN TİCARETİ

Dünya un ticareti, 2005’ten günümüze hem hacim hem de değer açısından dalgalı bir seyir izlemiştir. 2017 yılında yaklaşık 15 milyon tonluk ihracatla tarihî zirvesine ulaşan küresel un ticareti, sonrasında pandemi dönemindeki arz sıkıntıları ve 2022’de patlak veren Rusya–Ukrayna savaşıyla yeni bir döneme girmiştir. Bu süreçte buğday fiyatlarında görülen keskin artışlar ve ihracatçı ülkelerin olası arz şoklarına karşı korumacı politikalar benimsemesi, un ticaretini doğrudan etkilemiştir.

Bu gelişmeler, küresel un ihracatının hacim bakımından görece istikrarlı bir çizgi izlediğini, ancak değer bakımından büyük ölçüde buğday fiyatlarındaki dalgalanmalara duyarlı olduğunu ortaya koymaktadır. Önümüzdeki dönemde dünya un ticaretinin, tavan 14 milyon ton seviyelerinde dengelenerek ve artışına düşük seviyelerde  de olsa istikrarlı devam etmesi beklenmektedir.

Gelir grupları açısından değerlendirildiğinde, un ithalatının düşük gelirli ülkelerde sürekli artış göstermesi dikkat çekmektedir. Bu durum, unun bu ülkelerde gıda güvenliğinin temel bir bileşeni olduğunun açık bir göstergesidir. Yüksek gelir grubunda ise ithalat hacmi sınırlı olmakla birlikte birim fiyatların daha yüksek olduğu görülmektedir. Dolayısıyla un, düşük gelirli ülkelerde daha çok hacim ve gıda güvenliği odaklı, yüksek gelirli ülkelerde ise katma değer ve ürün çeşitliliği merkezli bir ürün konumundadır.

ALMANYA: MODERNİZASYON VE İSTİKRAR

Almanya örneği, istikrarlı ve yüksek teknolojili un sektörünü temsil ediyor. Almanya’da yıllık 8–9 milyon ton tahıl işleniyor, bunun %95’i yerli üretimle karşılandığından dışa bağımlılık yok. Kişi başı tüketim yaklaşık 85 kg ve 2030’a kadar sabit kalması öngörülüyor.

Almanya’nın en dikkat çeken özelliği modernizasyon. 2007’de 317 olan değirmen sayısı 2023’te 160’a düştü buna karşın toplam üretim artış gösterdi. Bu, ölçek ekonomileri sayesinde daha az ama daha büyük ve verimli tesislere geçişin somut göstergesidir. Ayrıca AB Yeşil Mutabakat hedefleri çerçevesinde 2030’a kadar karbon emisyonlarını %30 azaltma taahhüdü, Almanya’yı düşük karbonlu un üretiminde öncü konuma getirmektedir.

İhracat tarafında Almanya yıllık 1,2–2 milyon tonluk hacimle orta-üst seviyede yer almakta. Tüketimde doygunluk yaşanması nedeniyle büyüme beklentisi büyük ölçüde ihracat ve inovasyona dayalıdır. Katma değerli ürünler (glütensiz, yüksek proteinli, tam tahıllı un) Almanya’ya Avrupa’da liderlik fırsatı sunuyor.


PAKİSTAN: KIRILGANLIK VE KRİZ DÖNGÜSÜ

Pakistan için veriler oldukça çarpıcı. Ülkede yıllık 25–27 milyon tonluk buğday üretimi, iç talebi karşılamada yetersiz kalmakta. Bu nedenle 2025–2028 arasında yıllık 2–4 milyon ton buğday ithalatı öngörülüyor. Üretimdeki açığı, sık sık yaşanan döviz krizleri daha da derinleştirmekte.

Un sektöründe kapasite fazlalığı ve düşük kullanım oranı öne çıkıyor. 1.400’den fazla un fabrikası bulunmasına rağmen kapasite kullanım oranı %38’de kalmakta. Ayrıca, unun yaklaşık %60’ı küçük ölçekli “chakki” değirmenlerinde üretiliyor.

Un ihracat tarafında Pakistan oldukça kırılgan. 2008–2013 arasında zaman zaman öne çıkan un ihracatı, 2020’lerden itibaren neredeyse sıfırlandı. Değişken politika (bir yıl ihracat izni, ertesi yıl acil ithalat ihtiyacı) ve kronik döviz darboğazları bu tabloyu besliyor. Dolayısıyla Pakistan un sektöründe sürekli bir kriz döngüsü gözlemleniyor: kıtlık – fiyat artışı – sosyal huzursuzluk.

TÜRKİYE: BÖLGESEL LİDER VE İHRACAT GÜCÜ

Türkiye, 2014’ten bu yana dünyanın en büyük un ihracatçısı konumunda. 2023–2024 döneminde 3,0–3,5 milyon ton seviyesinde un ihracatı yaparak küresel ticaretin %30’una yakınını tek başına karşıladı. Üretim kapasitesi oldukça yaygın: TOBB verilerine göre Türkiye’nin farklı bölgelerinde toplam 350 fabrika faaliyet göstermekte ve toplam kurulu kapasite 20 milyon tonun üzerinde görünüyor. Ancak bu rakamlar, resmi kayıtlardaki eksikliklerden ötürü gerçeği tam yansıtmıyor. Sektörde aslında 500’e yakın fabrika ve yaklaşık 30 milyon tonluk kurulu kapasite bulunuyor. Birçok fabrikanın kapasite raporu kayıtlarını yenilememesi sebebiyle bu tesisler istatistiklerde görünmüyor. Bu nedenle tablo, resmi verilere göre olduğundan daha küçük görünse de gerçek kapasite çok daha yüksek. Buna rağmen kapasite kullanım oranı %35–40 civarında seyrediyor. 

İhracat pazarları açısından Türkiye’nin ana müşterileri Irak, Suriye, Somali ve Yemen gibi ülkeler.  2023–2024 döneminde Irak’ın payı azalırken, Afrika ülkelerinin önemi arttı. Bu coğrafi çeşitlilik Türkiye’nin hem riskini yaymasına hem de bölgesel liderliğini pekiştirmesine imkân tanıyor.

Türkiye’nin güçlü yanı, lojistik avantaj ve rekabetçi fiyatlar sayesinde farklı gelir gruplarına hitap edebilmesi. İhracat dağılımına göre, hem düşük gelirli ülkeler için temel gıda tedarikçisi hem de orta gelirli ülkeler için uygun fiyatlı alternatif sağlayıcısı rolünü başarıyla üstleniyor.


SONUÇ: GÜÇLÜ TARIM, DAYANIKLI SANAYİ, SAĞLAM GIDA SEKTÖRÜ 

Un sektörü, güçlü tarımsal temeller üzerine inşa edildiğinde hem sanayi hem de gıda güvenliği açısından stratejik bir rol üstlenmektedir. Öngörülebilir ve istikrarlı tarım politikaları, un sektörünün sürdürülebilir büyümesinin en kritik unsuru olup, güçlü bir tarımsal yapı → sağlam bir un sanayii → gelişen bir fırıncılık sektörü zinciriyle tüm gıda endüstrisinin temelini oluşturmaktadır.

Son yıllarda geleneksel un sektörünün büyümesi devam ederken, aynı zamanda fonksiyonel ve katma değerli un çeşitlerinde hızlı bir artış gözlenmektedir. Geleneksel pazarın istikrarı, yenilikçi ürünlere yönelim için sağlam bir zemin yaratmakta, bu da sektörün gelecekteki dinamizmini garanti altına almaktadır.

Küresel ölçekte bakıldığında, un ihracatı sadece bir ticaret faaliyeti değil, aynı zamanda stratejik bir gıda güvenliği aracı niteliğindedir. Buğday arzında herhangi bir kesinti yaşandığında, un ihracatı tedarik zincirini destekleyen bir güvenlik ağı işlevi görmekte ve özellikle kırılgan ülkelerde istikrara katkı sağlamaktadır.

Sonuç olarak, güçlü bir un sektörü küresel gıda zincirinin dayanıklılığını artırır, dünya piyasalarının şoklara karşı kırılganlığını azaltır. Tarımdan sanayiye, ihracattan küresel gıda güvenliğine uzanan bu bütüncül zincir, geleceğin dirençli ve sürdürülebilir gıda sistemi için vazgeçilmezdir.

Etiketler
#Un üretimi
Makale Kategorisindeki Yazılar
04 Kasım 20155 dk okuma

Üretimdeki artış ve talepteki yetersizlik satış baskısını arttırıyor

“Üretim tahminlerinde artış yaşanırken, talep beklentilerinin gerilemesi, satış baskısının daha da ...

17 Temmuz 20236 dk okuma

Afrika değirmencilik endüstrisinde trendler ve beklentiler