BLOG

Karadeniz’den tahıl arzının kesilmesi düşük ihtimal

28 Eylül 202313 dk okuma Editör

“Karadeniz coğrafyasında yaşananlara stratejik ve politik cepheden baktığımda Rusya’nın tahıl koridoruna dönmesi konusunda umutlu olamıyorum. Bölgede askerî gerilimin tırmanması sonucu Karadeniz tahıl arzının kesildiği bir senaryo, dünyayı, tahıl fiyatlarının fırladığı Mart 2022’ye geri götürür. Rusya’dan arzın aksaması, alternatifi olmadığı için dünya tahıl piyasasını yangın yerine çevirir. Fakat böyle bir senaryonun olasılığı bence düşük.” 

Rusya’nın tahıl koridoru anlaşmasından çekilmesinden bu yana Karadeniz sularında, tahıl ticaretinin geleceği üzerine belirsizlikler hüküm sürüyor. Bölgedeki belirsizlikler, küresel tahıl piyasalarını etkileyebilir ve dünya gıda güvenliği açısından sorun oluşturabilir. Bu belirsizliklerin ortasında, Rusya-Ukrayna çatışmalarının karşı tarafında yer alan, Karadeniz’in güney kıyılarındaki Samsun’da, bölgedeki dinamikleri çok yakından takip eden Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy ile bir röportaj yaptık. Tahıl koridorunun akıbetini, Karadeniz tahıl arzındaki risk faktörlerini, ekmeğin jeopolitiğini ve Moskova’nın ortaya attığı Afrika açılımını konuştuğumuz Ulusoy,  tahıl ticaretine dair son gelişmelerin iç yüzünü aydınlatacak değerlendirmelerde bulundu. 

Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy

İki dönem Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini de üstlenen Ulusoy’a, ayrıca dünya un ihracat lideri Türkiye’nin bu sezonki performansını, tarım ve gıda sektörünün geleceğini sorduk. Ulusoy, röportajda ayrıca Türkiye’nin önde gelen gıda şirketlerinden biri olan Ulusoy Un’un gelecek hedeflerini anlattı. 

İşte Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Günhan Ulusoy’un sorularımıza verdiği cevaplar:

Günhan Bey, öncelikle bize Ulusoy Un’un, Türkiye ve uluslararası pazardaki konumunu anlatır mısınız? 

Ulusoy Un, temelleri 1969 yılında rahmetli babam Fahrettin Ulusoy tarafından atılan, Samsun merkezli kurulmuş bir gıda şirketi. 1990’lı yıllarda bölgesel ihracat faaliyetlerine başlayan, 2000’li yılların başında Tekirdağ Çorlu’daki fabrika yatırımıyla hem Türkiye’nin batı pazarlarına hem de denizaşırı pazarlara ulaşan, 2014’te ise un sektöründe ilk halka arzı gerçekleştiren, sektörün öncü ve lider şirketlerinden biri. Ocak 2022’de sektörün en önemli oyuncularından biri olan, İSO 500 listesinde ilk onda yer alan Söke Un’u, İngiliz Mediterra Capital Partners şirketinden satın aldık. Böylelikle Söke Değirmencilik A.Ş. bünyesinde bulunan Söke Ankara Sincan ve Söke Aydın tesislerini de grubumuzun üretim tesisleri arasına katmış olduk. Şubat ayında yaşamış olduğumuz depremden etkilenen 11 ilden biri olan Hatay’da bir un tesisi satın alarak hem bölgeye yatırım yapmış hem de istihdam sağlamış olduk. Böylelikle şirketimiz bünyesindeki üretim tesisi sayısını 5’e yükseltmiş olduk.

Kapasitemize gelecek olursak; Samsun’daki 50. Yıl Üretim Tesisimiz 2085 ton/gün üretim kapasitesine sahip. Çorlu tesisimiz 400 t/g, Aydın Söke tesisimiz 640 t/g, Sincan tesisimiz de 800 t/g üretim kapasitesine sahip.  Yani, şu an 3.925 tonluk faal kapasitemiz mevcut. Bunun üzerine revizyondan sonra devreye alacağımız 275 ton kapasiteli Hatay tesisimizi eklediğimizde 4.200 tonluk bir kapasitemiz oluyor. Dolayısıyla, Türkiye’de en büyük kurulu kapasiteye sahibiz. Hatay’daki tesisimizin bu yılın üçüncü çeyreğinde üretime geçmesini planlamıştık ama dördüncü çeyreğe kaldı. 

Un üretim tesislerimizin dışında Ulidaş Lisanslı Depoculuk şirketimiz 4 noktada faaliyetini sürdürüyor. Yozgat-Sorgun, Kırıkkale-Çerikli ve Çorum- Alaca tesislerimize bu yıl Aydın-Germencik tesisini de ekledik. Bu 4 tesisteki toplam 190 bin ton kapasite ile grubumuzun içerisinde lisans depoculuk faaliyeti yürütüyoruz. Bu tesislerin lokasyonlarını, özellikle Samsun 50. Yıl Tesisi’ne yakın mesafede, yurt içi üretim noktalarına yakın konumlandırmayı tercih ettik. Çünkü Samsun’daki 2085 gün/ton üretim kapasitesi, bu miktarda buğdayı buraya temin etmeniz gerekliliğini doğuruyor. 

Bunların dışında uluslararası tarımsal ürün ticareti alanında faaliyet gösteriyoruz. Bu çerçevede Ulusoy Un’un %100 iştiraki olarak 2018’de İsviçre merkezli Rolweg şirketini kurduk. Bu şirket özellikle Uzakdoğu Asya coğrafyasında önemli bir tahıl tüccarı olarak ülkemizi temsil ediyor.  

Son olarak 2019’da kurduğumuz Alfaway şirketimiz, yurt içi un satışı ve pazarlama faaliyetlerini Türkiye genelinde 81 ilde sürdürüyor. 

Ulusoy Un, sektörde yarım asrı aşan tecrübesini, Haziran 2022’de devreye aldığı Samsun-Tekkeköy’deki 50. Yıl Üretim Tesisi ile taçlandırdı. 
2085 ton/gün buğday işleme kapasitesine sahip tesiste, 70 bin ton kapasiteli silolar kuruldu.


BUĞDAYDA 21 MİLYON TONLUK REKOLTE BEKLENİYOR

Türkiye, kurak geçen bir kışın ardından buğday rekoltesi için endişe ederken, ilkbahar yağışları yüzleri güldürdü. Hasat sezonu sona erdi. Rekolteyle ilgili sahadan gelen son bilgiler nasıl?

Türkiye, şubat ayına kadar son 60 yılın en kurak dönemlerini yaşadı. Şubat ayından sonra gelen yağışlar sayesinde uzun dönem ortalamalarını yakaladık.  Bu yağışlar gerçekten de bizi rahatlattı ve bu sayede rekor üretimlerimize yakın bir rekolte bekliyoruz. TÜİK, ilk tahminin 20,5 milyon ton olarak açıklamıştı.  Ulusal Hububat Konseyi de üretimin 21.5 milyon tona ulaşabileceğini duyurmuştu. Amerikan Tarım Bakanlığı USDA, 19.5 milyon tonluk bir üretim öngörüyordu. Tüm bunları, bizim sahadaki gözlemlerimizle birlikte değerlendirdiğimizde 21 milyon tonluk bir rakamı yerinde buluyoruz. Bu, Türkiye açısından gayet olumlu bir tablo.

KARADENİZ’DEN TAHIL ARZI KESİLİR Mİ?

Aylardır dünya, tahıl koridorunu konuşuyor. Rusya anlaşmadan çekildi. Yeniden dönmesi için ikna çabaları şu an için başarılı olamamış gözüküyor. Anlaşmanın akıbetine dair düşüncelerinizi alabilir miyiz? Bu konuda iyimser misiniz?

Profesyonel anlamda baktığımda ‘çekimserim’ diyebilirim. Ama insanî olarak iyimser olmak istiyorum. Çünkü Karadeniz tahıl koridoru, dünya tahıl ticaretinde önemli bir yeri olan Ukrayna’da tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için hayati bir konu. Üretici, ürününü satamazsa, pazarlara ulaştıramazsa o zaman gelir kaybına uğrar ve üretimden çekilir.  İkincisi, Ukrayna tahılının dünya pazarlarına ulaşması, sevk edilmesi dünya gıda güvenliği açısından kritik önemde. Bundan dolayı gönlümüzden geçen bu anlaşmanın hiçbir zaman kesintiye uğramadan süreklilik arz etmesi. 

Fakat Karadeniz coğrafyasında yaşananlara stratejik ve politik cepheden baktığımda ise bu konuda o kadar umutlu olamıyorum. ‘Çekimserim’, derken işte bunu kast ediyorum. Rusya, son iki sezondur bereketli hasat dönemi geçiriyor. Geçen sezon 100 milyon tonu aşan buğday üretiminin, bu sezon 90 milyon ton olması bekleniyor. Rusya buğday ihracatında da tahminler 45 milyon ton ile başladı ve en son bu rakamın 48 milyon tona kadar çıkabileceği telaffuz ediliyor. Zira, temmuz ve ağustos aylarındaki ortalama 5 milyon tondan fazla rekor sevkiyatlar da bunun mümkün olabileceğine işaret ediyor. Rusya bu tablodan mutlu. Rusya’nın elinde muazzam bir stok var.  Öte yandan Ukrayna ise Karadeniz’deki derin limanlarından uluslararası pazara tahıl sevk edemiyor. Rusya ise bugün Meksika’ya satıyor, Brezilya’ya satıyor, Bangladeş’e satıyor…Her yere satıyor. 

Rusya anlaşmadan çekildiğini açıkladığında buğday fiyatları hızlıca artış gösterdi. Ancak arz devam edince piyasalar yeniden dengelendi. Hatta buğday fiyatları geriledi. Fakat bölgede tansiyon yüksek. Rusya, Tuna nehri limanlarını vuruyor. Ukrayna’ya giden gemileri düşman kabul edeceğini duyurdu. Ukrayna da misilleme olarak benzer bir açıklama yaptı. Kerç Boğazı’ndaki köprü bombalandı. Bu gerilim, buğday piyasaları ve Karadeniz arzı için ne gibi risk faktörleri barındırıyor?

Bu noktada iki senaryodan bahsedebiliriz. İlk olarak, Karadeniz tahıl arzının kesildiği bir senaryo, dünyayı, tahıl fiyatlarının fırladığı Mart 2022’ye geri götürür. Bakın, bu iş bileşik kaplar gibidir.  Deniliyor ki Ukrayna’nın tahıl sevkiyatı yoksul ülkelere ulaşmadı.  Ancak şu unutuluyor: Ukrayna’dan tahıl arzının olması, piyasada erişilebilirliğe katkı yapıyor ve buğday ithalatına bağımlı yoksul ülkelerin uygun fiyattan buğday almasını sağlıyor. Şu an piyasa neden biraz rahat? Ukrayna’nın olmadığı bir tabloda Rusya’nın arz anlamında çok güçlü olmasından dolayı. Fakat Rusya’dan arzın aksaması, alternatifi olmadığı için dünya tahıl piyasasını yangın yerine çevirir.

Peki bu senaryonun olasılığı nedir? Bence düşük. Savaşın seyrine baktığımızda, Ukrayna’nın daha çok Rusya’nın hamlelerine karşılık verdiğini görüyoruz. Ukrayna şimdiye dek tansiyonu yükseltecek, savaşın gidişatında kırılma yapacak askerî adımlar atmadı. Kiev, Rusya’nın tahıl tedarik yollarını kapatmaya yönelik bir eylemde bulunursa, Rusya’nın agresif bir hamle ile karşılık vereceğini hesap ediyor. Burada, Ukrayna’nın Kerç Boğazı’ndaki saldırısının Karadeniz tahıl piyasasını çok etkilediğini hatırlatayım. Kerç’ten geçen koster gemilerinin geçiş süreleri 2-3 günden 10-13 güne çıktı. Bu da navlun fiyatlarını yükseltti. 

Fakat yukarıda bahsettiğim gibi bölgede, sektörün tedarikini zorlaştıracak gelişme olmasını düşük ihtimal olarak değerlendiriyoruz. Tahıl arz-talep dengesi olarak baktığımızda bir tehlike görmüyoruz. Böyle bir şey yaşanması için savaşta radikal gelişmelerin olması lazım. Böyle bir şey yaşanır mı? Bu da bizim değil, savunma uzmanlarının, dış politika analistlerinin alanı… 

TÜRKİYE TAHIL ÜSSÜ OLUR MU?

Rusya, Katar’ın malî desteği ile yoksul Afrika ülkelerine Türkiye’de un yapılmak için 1 milyon ton buğday verebileceğini duyurdu. Ankara’nın prensipte bu Afrika açılımını kabul ettiğini açıkladı. Böyle bir anlaşmanın Türk un sanayine yansıması nasıl olur? Türkiye’nin tahıl üssü olması hedefi bağlamında değerlendirir misiniz? Böyle bir anlaşmanın teknik anlamda işleyişi nasıl olacak?

Türkiye hem kendi tahıl ithalatıyla hem de mamul ürün ihracatıyla, özellikle Ortadoğu ve Afrika’da çok kilit bir ülke. Zaten Türkiye, dünyanın en büyük un ihracatçısı. O yüzden Afrika’ya gıda yardımından bahsettiğinizde, Türkiye buraya gönderilecek tahılı işleyebilecek ilk ülke olarak akla geliyor. Çok yerinde bir çağrışım bu. Türkiye, buğdayı una dönüştürme konusundaki en yetkin ülke. Bu konuda hem kapasite imkânımız var hem de lojistik imkanlarımız var. Elbette bu, Rusya, Türkiye ve Katar arasında yapılacak devletler arası bir anlaşma olduğundan gelen buğdayın miktarı, işlenmesi, kalite koşulları ve dağıtımı gibi teknik detaylar devletimizin takdirinde olacaktır. Bizim sektörel olarak bakış açımız, Türkiye’deki her un sanayicisinin burada rol almasıdır. 

Böyle bir adımın, Türkiye’nin bir tahıl merkezi olması yönünde atılmış bir adım, bir başlangıç olabileceğini söyleyebiliriz. Türkiye bu noktada avantajlı konumdadır. Karadeniz’deki savaştan bu yana Romanya, Bulgaristan ve Türkiye,  Ukrayna menşeli tahılın depolanması ve transit geçişinde rol alan ülkeler.  Romanya’nın Köstence Limanı üzerinden ciddi miktarda Ukrayna tahılının ihraç edildiğini görüyoruz. Ancak Türkiye hem liman hem depolama kapasitesine açısından daha avantajlı konumda.  Ukrayna tahılına hem rahatlıkla transit geçiş sağlayabilecek hem de bunu işleyebilecek kapasiteye sahip.

‘MİNİMUM STOK, MİNİMUM FİNANS MALİYETİNDEN’ ‘SÜRDÜRÜLEBİLİR STOKA’ GEÇİŞ

Covid-19 pandemisi, ekstrem iklim koşullarının arzda meydana getirdiği şoklar ve son olarak Ukrayna Savaşı…Türk uncusu, volatilitenin zirve yaptığı bu dönemde zorluklarla nasıl başa çıkıyor? 

Aslında biz krizlerle başa çıkmayı şimdi öğrenmedik. Türkiye, geçmişinde hem ülke içinde hem de bölgesel olarak birçok siyasi ve ekonomik krizi atlattı. Kuraklıklar ve deprem gibi felaketler yaşadı. Dolayısıyla Türk sanayicisi genel anlamda krizlere karşı aşılıdır, tecrübelidir. Yurt dışında katıldığımız toplantılarda hep söylediğim bir şey var: Türkiye’de başarılı olan bir sanayici, dünyanın her yerinde başarılı olabilir. Çünkü burada volatilite her zaman işin doğasında var. Kriz yönetimi, Türk sanayicisinin DNA’sından geliyor.

Sektörel olarak baktığımızda da bu çalkantılı dönemde özellikle hammadde tedarikinde önlemler alındı. Stokların yönetimi çok daha önemli hale geldi.  Stokları yönetirken önceden ‘minimum stok, minimum finans maliyeti’ anlayışındayken şimdi ‘sürdürülebilir stok’ uygulamasına geçildi. Buğdaysız bir değirmen, susuz bir nehire benzer… Dolayısıyla tedarik zinciri içerisinde yaşanabilecek kesintileri hesaba katarak teminler yapmaya başladık.

Dünya genelinde de bu trendi görüyoruz.  Üretim-tüketim raporlarında, arz ve talebin nasıl ayrıştığını gördük.  Önceden herkes tükettiği kadarını talep ediyordu. Ama bu mevcut volatilitede birçok oyuncu tükettiğinden daha fazlasını talep etti, stok yaptı. 

Son teknoloji ekipmanlarla donatılan 50. Yıl Üretim Tesisi’ni, Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Günhan Ulusoy ile birlikte gezdik.

Gıda enflasyonu sorunumuzu da sormak istiyorum. Dünyada gıda fiyatlarında düşüş sürerken, ülkemizde artıyor. Gıda enflasyonu ile mücadele için neler yapılmalı?

Türkiye’de neden reel gıda enflasyonu var? Tabi ki ana kaynak üretim. Eğer üretimde verimliliği ve artışı sağlayabilirsek gıdada reel artışı da genel enflasyonun altına çekebiliriz. Bu çok geniş ve bütüncül bir konu. Biz un sanayicisi olarak aslında gıda ile tarım arasında bir köprüyüz. Çünkü bir un üreticisinin maliyetlerinin içerisinde buğdayın payı  %75 ile 85 arasında değişir. Dolayısıyla tarımda uygulanan politikalar, müdahale alım fiyatları, kuraklık, rekolte...Yani tüm bunlar %80 oranında zaten una yansımak durumunda. Malum, elçiye zeval olmaz.  Bu, bizim yönetebileceğimiz bir alan değil. Biz üretim tesisimizde maksimum verimliliği sağlasak, işçilik maliyetlerini kontrol altına alsak, enerjimizi kendimiz bile üretsek, tüm bunları üst üste koyun, fiyata, kalan yüzde 20’lik dilim içinde etki edebilir. İster istemez tarımda yaşananlar doğrudan gıdayı etkiliyor. Özetle, gıda enflasyonu ile mücadelede, öncelikle tarımsal üretimin artırılması ve gıda zincirindeki diğer tüm alanlarda bütüncül bir yaklaşım gerekli.

BU YIL UN İHRACATIMIZ 3.7 MİLYON TONU BULABİLİR

Un ihracatımıza dair son rakamları da paylaşır mısınız? Bu yıl, 3.5 milyon tonluk ihracat bekliyoruz. Bu hedef tutacak mı?

Geçen yıl 3 milyon 40 bin ton un ihraç eden Türkiye, bu yıl 3.7-3.8 milyon tona doğru ilerliyor. Türk uncusu, özellikle Temmuz-Ağustos döneminde çok yüksek tempoda ihracat gerçekleştirdi. Ağustos ayı ihracatımız 417 bin ton. 2022 Ağustos’undaki rakam 283 bin tondu. Yani o döneme kıyasla yüzde 50’lik artış var.  Geçen yıl ağustos sonu itibariyle un ihracatımız 1 milyon 824 bin tondu. Bu sene ise ilk sekiz aylık ihracatımız 2 milyon 323 bin ton. Bu tabloda en dikkat çekici talep artışı Sudan’dan geldi. Cibuti ve Somali’ye sevkiyatlarda da artış var. Sri Lanka’ya ihracat durmuştu, eylül ayında tekrar devreye girdi. 

Yıl sonu için bir projeksiyon yapacak olursak: Ağustos sonrası 4 ayımız var. Biz kalan aylarda ortalama 300 bin ton ihracat yapsak bile 1.2 milyon ton eder. İlk sekiz aydaki 2.3 milyon tonu eklediğimizde 3.5 milyon tonluk bir ihracat rakamını yakalamış oluruz.  Hatta eylül ayı ihracatımızın 350 bin tondan aşağı olmayacağını öngörüyorum. Eylül ve ekimde bu ihracat tempomuzu korursak, yıl sonu itibariyle 3.7 milyon tona ulaşabiliriz.


SÖKE’NİN UNLU MAMULLERİ 2024’TE RAFLARDA YERİNİ ALACAK 

Tarladan sofraya buğdayın, unun geçtiği her yerde olmak istiyorsunuz. Bu kapsamda Söke Un’u sadece paketli un pazarında değil, unlu mamul ürünlerde de lider yapma planınız var. Bu doğrultudaki yatırımlar ne durumda?

Ulusoy Un, ağırlıklı olarak toptan pazarında olan, ihracat ağırlıklı bir şirketti. Üretiminin %50-60’ını, hatta dönemsel olarak yüzde 70’ini ihracata yönlendiren bir şirketti. Daha çok uluslararası B2B şirket konumundaydı. Söke Un ise perakende un pazarında önemli bir paya sahip olan, tüketicinin doğrudan tanıdığı, Türkiye’de bilinirliği en yüksek un markası. Dolayısıyla biz Söke markası altında B2C, yani tüketiciye dokunan faaliyetlerimizi artırmayı hedefliyoruz.  

Bu kapsamda unlu mamuller üretimiyle ilgili hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Ürün ve reçetelerle ilgili çalışmalarımız sürerken, yeni tesisin yeri konusunda nihai karara da varmak üzereyiz. Bu kararı verdiğimizde kamuoyu ile paylaşacağız. Hedefimiz, 2024 yılı içerisinde mutlaka unlu mamul ürünlerimizi, Söke markalı olarak raflarda yer alması. 

‘TÜM ENERJİ İHTİYACIMIZI KENDİMİZ KARŞILAYACAĞIZ’

Ulusoy Un’un, Güneş Enerjisi Santrali (GES) ve Rüzgâr Enerji Santrali (RES) projeleri de var. Bu projelerde son durum ne? 

Biliyorsunuz Söke Un’un halka arzını gerçekleştirdiğimizde, buradan gelen fonların kullanım yeri içerisinde güneş enerjisi de vardı. Bununla ilgili çalışmalarımızı çok hızlı bir şekilde başlattık ve önce Konya-Ilgın’da 8 megawattlık güneş santrali için bir başvurumuz oldu. Daha sonra da 3 megawattlık bir ilave başvuru daha gerçekleştirdik. 11 megawattlık bir GES tesisinin çağrı mektubunu aldık. 2023 yılı bitmeden GES tesisimiz devreye girecek. Bu tesisten beklenen üretim miktarı, 20 milyon kw saatten fazla. Bu da Söke Un’un Ankara ve Aydın tesislerinin enerji ihtiyacının %93’ünü karşılayacak.  

31.01.2023 tarihli KAP duyurusunda belirttiğimiz, Ulusoy Un bünyesindeki 22.360 kWe gücünde rüzgâr enerji santrali (RES) için yasal başvuru süreçlerimiz ise devam ediyor. Yasal izinlerin alınması halinde, 2024 yılı sonunda faaliyete geçmesi planlanan RES projemiz, Ulusoy Un’un tüm tesislerinin (Samsun, Hatay ve Tekirdağ) enerji tüketimini karşılayacak kapasitede olacak. Hedefimiz, tüm enerji tüketimimizi, kendi enerji üretim tesislerimizle karşılamak. Takvim olarak da hedefimiz 2024 sonu. 

‘YURT DIŞINDA SATIN ALMA FIRSATLARINI KOLLUYORUZ’

2029’da, yani şirketin 60. yıldönümünde Türkiye’nin en büyük tarımsal gıda şirketi olma hedefiniz var. 100. yılınızda dünyanın en büyükleri arasında olma idealiniz var. Bu hedeflere ulaşmak için stratejileriniz neler? Yurt dışında da şirket alımı ya da tesis kurulumu gibi planlarınız var mı? 

Sektörde, ülke içindeki derinleşmemizi son iki yılda oldukça hızlandırdık. Şu anda kurulu kapasite olarak ve 2023 yılı sonundaki fiili tüketim tonajlarıyla da sektörün en büyük tonajlarını yapıyor olacağız.  Yurt dışındaki fırsatları da takip ediyoruz. KAP’ta da duyurulduğu üzere Söke A.Ş’nin ABD’deki bir endüstriyel ekmek üreticisinin azınlık paylarını satın almak üzere görüşmeleri oldu. Türkiye’de olduğu gibi yurt dışında da satın alma fırsatlarını kolluyor olacağız. Çünkü büyümemizi Türkiye’den bölgeye doğru yaymayı hedefliyoruz.


Geleceğe dair büyük hedefleriniz ve idealleriniz var. Azimlisiniz ve çok çalışıyorsunuz. Bu noktada size motivasyon sağlayan şey ne?

Aslında bu büyüme hedeflerinin arkasında kurucumuz, rahmetli babam Fahrettin Ulusoy’un bize aşılamış olduğu bir misyon var. Her zaman insanları iş vermenin, istihdam sağlamanın kutsallığının altını çizerdi. Hiçbir zaman işimiz yavaşladığı için personel sayımızı azaltmadık ve her zaman işimizi nasıl büyütebiliriz, daha çok insanla birlikte nasıl çalışabiliriz, hep bunun çabası içinde olduk. İstihdam sağlayarak, çalışanlarımızla birlikte büyüdük. Bugün 100 milyon doları aşan bir ihracat rakamına ulaştık. Grubumuz bünyesinde şirketlerde 1000’e yakın istihdam var.  Bu, bizi çok mutlu ediyor. Rahmetli babam, işlerden dolayı bunalıp sıkıntı yaşadığımız anlarda bize şöyle derdi: ‘Bozdum, oynamıyorum yok! Sadece kendi sorumluluğunu değil, buradaki herkesin sorumluluğunu taşıyorsun.’ 

Kendi bakış açımla da bu misyona şunu ekliyorum: Madem bu yoldayız, buradayız, yaptığımız işi en iyi şekilde, en verimli şekilde yapalım. Önümüze çıkan fırsatları değerlendirelim, fırsat oluşturalım. Örneğin, Değirmenci dergisinde yayınlanan bir makaleye, habere, ‘Biz buradan işimiz adına ne gibi bir çıkarım yapabiliriz? Burada yazılanı uygulayabilir miyiz?’ anlayışıyla bakalım. Sektörümüz, kolay bir sektör değil. Ama bu anlayışı işimizde şiar haline getirebilirsek, eminim ki karşılığı gelecektir. 

Röportaj Kategorisindeki Yazılar
04 Ekim 202415 dk okuma

Türkiye Ürün İhtisas Borsası’nın 5 Yıllık Yolculuğu TÜRİB, Türkiye tarım sektörünü ve tahıl piyasalarını nasıl dönüştürüyor?

Türkiye Ürün İhtisas Borsası (TÜRİB), Türkiye tarım sektöründe dönüşüme öncülük ediyor. Son beş yılda lisanslı depo kapasitesinde üç kat artış sağlandı.

08 Nisan 20142 dk okuma

Amoussou Sena Comlan:“Togo’da elde edilecek birçok fırsat var”

“Togo’da elde edilecek birçok fırsat var. Calice Consulting Group Sarl olarak bizler Togo’da yetişt...

06 Haziran 201415 dk okuma

Türkiye Buğday Ticaretinde Kilit Nokta Olabilir

Muhammet Uğur Kaleli: Konya Ticaret Borsası Başkanı  Türkiye’nin en önemli tahıl borsalarından ...