BLOG

Asya ve Afrika’daki başarımız Avrupa ve Uzak Doğu’da önümüzü açtı

30 Haziran 20227 dk okuma

“Aybakar markasıyla çalışan kıymetli müşterilerimizin memnuniyetlerini, sektördeki diğer yatırımcılarla paylaşması bize, Asya ve Afrika’da gösterdiğimiz başarıyı, kısa süre içinde Güney Amerika, Avrupa ve Uzak Doğu’da da yakalamamızı sağladı. 10 yıl sonra sektörde bir asrı geride bırakacak bir şirket olarak dünyada markamızın ve makinelerimizin girmediği bir ülke, bir şehrin kalmamasını hedefliyoruz.”

Filiz Aybakar
Yönetim Kurulu Başkanı
Aybakar A.Ş.



Bu sayımızda, Teknoloji Platformu’muzun konuğu, değirmen teknolojileri sektörünün en köklü firmalarından biri olan Aybakar’ın Yönetim Kurulu Başkanı Filiz Aybakar. Sektörde bir asrı geride bırakmaya hazırlanan şirketin üçüncü kuşak yöneticisi olan Filiz Aybakar ile değirmencilik endüstrisindeki gelişmeleri, sektörün karşı karşıya kaldığı sorunları ve Aybakar’ın gelecek hedeflerini konuştuk.

Covid-19 pandemisinin, tahılların insan beslenmesindeki hayatî rolünün yeniden anlaşılmasını sağladığını söyleyen Aybakar, karantinalar sebebiyle ulaşım imkanlarının kısıtlandığı salgın döneminin, tarihin en eski sanayi dallarından biri olan değirmencilikte dijitalleşmeyi hızlandırdığına dikkat çekiyor. Ukrayna’daki savaş sebebiyle hammadde fiyatlarındaki artış ve tedarikte yaşanan zorlukların, sektörü olumsuz etkilediğini, ancak Aybakar’ın kalitesi, tecrübesi, profesyonel ekibi, güçlü hammadde stoku ve finansal yapısı sayesinde ortaya çıkan zorlukları aştığını belirtiyor. Başarılı yönetici, şirketin 100. yıl hedefini ise, dünyada Aybakar markasının ve makinelerinin girmediği bir ülke kalmaması’ şeklinde özetliyor.

Aybakar Yönetim Kurulu Başkanı Filiz Aybakar’ın, Değirmenci’nin sorularına verdiği cevaplar şöyle:

Sn. Aybakar, öncelikle bize şirketiniz ve faaliyet alanlarıyla ilgili bilgi verebilir misiniz? 

Aybakar A.Ş., 1932’de Ankara’da kurulmuş olup buğday, mısır, irmik  öğütme tesisleri yapmaktadır. Zamanla büyüyen firmamız şimdiye dek dünyanın 68 ülkesinde anahtar teslimi tesisler kurdu. Aynı zamanda, eski un fabrikalarının modernizasyonunu ve kapasite artırımını da yapıyoruz. Her geçen gün yeni bağlantılar kuran Aybakar, ailesine yeni üyeler ekleyerek büyümeye devam ediyor. Müşterilerimizin talepleri doğrultusunda, bölgesel ürün gamını göz önüne alarak projeler hazırlıyoruz. Bir bütünün parçaları olarak hareket edip müşteri memnuniyetine ulaşmaktayız.

Aybakar, değirmen teknolojileri endüstrisinde 90 yıllık bir geçmişe sahip köklü bir aile şirketi. Bu gerçekten de bir aile şirketi için büyük bir başarı. Aybakar, 1932’den bu yana nasıl bir dönüşüm yaşadı? Şirketin yeni nesil yöneticileri olarak nasıl bir miras ve gelenek devraldınız?

Kıymetli büyüğümüz ve rahmetli dedemiz İhsan Aybakar, 1932’de Aybakar firmasını kurarak makine üretimine başladı. Daha sonra işleri, babamız Ferruh Aybakar yürüttü. Yapılan ekipmanların kalitesi, dayanıklılığı ve kullanımı müşteriler tarafından onay aldı. O günden beri üretimlerde kullanılan hammaddelerin hep en iyisi seçilmiş ve yüksek verimli, sürdürülebilir işler ortaya çıkmıştır. Bu da sonuç olarak müşteri memnuniyeti sağladı.


Babamızı kaybettikten sonra işlerin başına annemiz Hatice Aybakar geçti. Bu süreçte biz de üç kardeş,  annemize elimizden gelen desteği verdik. Çocukluğumuzdan beri hedefimiz değirmencilik sektöründeki fabrikamızı işletmek olduğu için eğitimlerimizi buna göre aldık. Yurtdışında Fransızca, İngilizce, Arapça ve Farsça eğitimleri almamız sayesinde şu an birçok coğrafyaya hitap edebiliyoruz. Ayrıca gelişen teknoloji ve gündemi de her zaman yakından takip etmeyi sürdürdük. Annemizin de erken yaşta rahmetli olmasının ardından üç kardeş Mustafa İhsan Aybakar, Sinan Aybakar ve Filiz Aybakar, üçüncü nesil olarak dedemizin kurduğu firmayı başarıyla yönetiyoruz. Büyüklerimizden öğrendiğimiz iş prensibimiz, önceliklerimiz, saygı ve sevgi çerçevesindeki ilişkilerimiz, kurallarımız, misyonumuz ve vizyonumuz sayesinde işimizin bizden sonraki nesiller boyu sürmesini planlıyoruz. 

COVID-19 salgını sektörünüzü nasıl etkiledi?  Sektörde nasıl bir değişim trendi gözlemliyorsunuz? Sizce tahıl işleme endüstrisi gelecekte nasıl bir süreç yaşayacak?

Geride bıraktığımız üç yıl tüm dünyada ekonomik ve psikolojik olarak oldukça zorlu geçti. Dünya, uzun zamandır insanların karşılaşmadığı, hatta genç neslin ilk defa tecrübe ettiği bir pandemiyle yaşamak zorunda kaldı. Dünyanın hazırlıksız yakalandığı bu durum, bir kaos ve karamsarlıkla beraber büyük problemler yarattı. Pandemi, diğer birçok sektör gibi değirmencilik ve makine sektörünü de olumsuz etkiledi. Normal şekilde yürüttüğümüz ticari faaliyetlerimiz, müşteri ziyaretlerimiz, fuar katılımlarımız, fabrika kurulumlarımızda zorunlu gecikmeler yaşandı.  Artık ‘yavaş yavaş bitti’ diyebileceğimiz Covid-19 salgınının tüm olumsuzlukların tekrar yaşanmamasını umut ediyoruz.


Fakat, pandeminin iş akışı modellerimize bazı olumlu etkilerinin de olduğunu söyleyebilirim. Bunların başında, fizikî olarak bir araya gelinemeyen bu süreçte dijitalleşme hız kazandı. Toplantılarımızı, satışlarımızı online yapmaya başladık. Müşterilerimizin tesisleri için uzaktan müdahale ve çözümler geliştirdik. Dijitalleşmenin sağladığı imkanları keşfettik. Yine bu süreçte sürekli ertelemek zorunda kaldığımız konuları masaya yatıma ve gelecek planlarımızı gözden geçirme fırsatı bulduk. Yeni birçok bölgeye de satış yaptık. Bunlara güzel bir örnek olarak Rusya’da devreye aldığımız un fabrikası projemizi gösterebilirim.

Tüm hayatımızı etkileyen Covid-19 sürecinde, beslenmenin ne kadar hayatî bir konu olduğunu hatırladık. Özellikle tahılların, insanoğlunun beslenmesindeki yeri ve önemini yeniden anladık. Bakliyat, makarna, buğday unu, irmik  vs. ürünlerinin tüketimi zirveye çıktı. Çünkü bu ürünlerin saklama koşulları kolay, raf ömrü uzun, besin değeri yüksek ve kullanım alanı da çok. Gelecekte, başta buğday olmak üzere tahıl tüketiminin artacağını ön görüyoruz. Yeni nesil daha pratik ve hızlı yaşamayı sevdiği için kolayca hazır hale gelen noodle tarzı makarnalar daha çok piyasaya hakim olacaktır. Bu ve benzeri ürünlerin tüketiminin günden güne artacağını tahmin ediyoruz.

Ukrayna-Rusya savaşı sebebiyle emtia fiyatları tüm zamanların en yüksek seviyesine geldi. Savaş, salgın öncesi başlayan ve salgınla daha büyük belirsizliklere doğru evrilen riskleri büyüttü. Rusya ve Ukrayna aynı zamanda değirmen makineleri sektörünün ihtiyaç duyduğu nitelikli çeliklerin önemli tedarikçilerinden. Savaştan dolayı artan jeopolitik riskler sizi/sektörü nasıl etkiliyor?

Hammaddelerde oluşan fiyat artışları ve tedarikte yaşanan zorluklar, istemeden de olsa müşterilerimize verdiğimiz fiyatlara yansıyor. Biliyorsunuz Rusya, dünya buğday ihracat lideri. Yaşanan savaş ve fiyat artışları, mevcut müşterimizin ticaretini etkilediği gibi yatırım planı yapan müşterilerimizin düşüncelerini de olumsuz etkiliyor.

Türk değirmen makineleri sektörünün bugün karşı karşıya kaldığı diğer zorluklar neler?

Dünya genelindeki yaşanan tüm olumsuzluklar, dolaylı veya doğrudan değirmen makineleri sektörüne de yansıyor. Firmamız ihracat yoğunluklu çalıştığından küresel anlamda yaşanan konteyner ve gemi tedariki problemi nedeniyle nakliye fiyatlarındaki artış ticaretimizi etkiliyor. Ayrıca demir-çelik fiyatlarındaki artışlar, hammadde tedarikindeki belirsizlikler, stokçuluk yapan tedarikçiler, işlerimizi zora sokuyor. Fiyat artışlarını, müşterilerimize yansıtmak zorunda kalıyoruz. 

Son zamanlarda gurur duyduğunuz başarılı projelerden bahseder misiniz? 

Yıllardır Asya ve Afrika pazarına yaptığımız ticareti, dünyanın her bir noktasına taşıma kararı aldığımız andan itibaren bize yönelik ilgiyi görünce kendimize, ‘Neden daha önce bu atılımı yapmadık?’ sorusunu soruyoruz. Gördük ki Aybakar markasıyla çalışan kıymetli müşterilerimiz, sonrasında işimizi kolaylaştırarak memnuniyetlerini, sektördeki diğer yatırımcılarla paylaşıyor. Bu da bize, Asya ve Afrika’da yakaladığımız başarıyı, kısa süre içinde Güney Amerika, Avrupa ve Uzak Doğu’da da yakalamamızı sağladı.


Şirket olarak felsefemiz, ‘önemli olan iş yapmak değil, işlerimizin sürdürülebilir olması’. Bu politikayı da makinelerimizin kalitesi, satış sonrası desteğimizin 7/24 devam etmesi, her an her sorunlarında müşterilerimiz için ulaşılabilir olmamız, uzun yıllar kullanılan makinelerimizin ilk günkü yeniliğini ve etkinliğini koruması sayesinde yeniden tercih edilmemiz, değişen teknolojinin Ar-Ge ekibimiz tarafından takip edilmesi ve uygulanması ile hayata geçiriyoruz.

Sizi piyasada rakiplerinizden farklılaştıran ne tür hizmetler sunuyorsunuz? En güçlü yönleriniz neler?

En güçlü yönlerimiz; kalitemiz, kullandığımız 1. sınıf hammadde, köklü bir firma olmamız, satış sonrası müşterilerimize desteğimizi sürdürmemiz ve böylece tekrar tekrar tercih edilen bir makine üreticisi olmamızdır. Ar-Ge’ye verdiğimiz önem de her zaman teknolojiyi ve gelişmeleri yakından takip etmemizi sağlıyor. Ayrıca proje, diagram, mühendislik ekibimizin yeterli olması, sektördeki 100 yıla yakın tecrübemiz, buğday unu, mısır unu, irmik, makarna besleme sistemleri gibi birçok üründe anahtar teslim proje çalışmalarımızın olması, emin adımlarla yürümemizi sağlıyor. Üretimimiz, hammadde stoğumuz, finansal gücümüz ve profesyonel çalışma ekibimiz sayesinde dışa bağımlı kalmadan müşterilerimize hizmet sunuyoruz.

‘İnovasyon’ ve ‘Ar-Ge’ günümüzde başarı için kilit kelimeler. Bize Ar-Ge konusundaki vizyonunuz ve çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Farklı alanlarda uzman olan ekip arkadaşlarımız her bir ürün için özenle çalışmakta ve geliştirmeler yapmakta. Bünyemizde çalışan makine mühendislerimiz, endüstri, elektrik, elektronik mühendislerimiz bütünün bir parçası olarak hareket ederek her gün bir adım daha ileriye gitmek için Ar-Ge çalışmalarına devam ediyor. İnternet ve teknoloji sayesinde güncel bilgilere rahatlıkla ulaşabilmek için Ar-Ge ekibimiz durmaksızın çalışıyor. 

Hangi ülkeleri/bölgeleri şirketiniz için potansiyel yeni pazar olarak görüyorsunuz? 

Uzak Doğu ülkelerini potansiyel pazar olarak görüyoruz. Çalışmalarımızı bu bölgelerde yoğunlaştırmaktayız.

Aybakar, 10 yıl sonra 100. kuruluş yıldönümünü kutlayacak. Sektörde bir asrı geride bırakacak olan Aybakar’ın 100. yıl hedefleri neler? 

Dünyada markamızın ve makinelerimizin girmediği bir ülke, bir şehrin kalmamasını hedefliyoruz. Değirmencilik sektöründe ilk 3’te yer alan firmamızın her bölgede lider olarak varlığını nesiller boyu sürdürmesini planlıyoruz. 100. yılımızı da kıymetli müşterilerimiz ve iş ortaklarımızla birlikte kutlamayı planlıyoruz.

Röportaj Kategorisindeki Yazılar