Ülkemizde tahıl silo
büyüklüklerine baktığınızda, en yaygın modellerin 2000-2500 tonluk siloların
olduğunu görürsünüz. Peki, en az 10 milyon liralık tahılın bulunduğu bir
silodaki ürünü sağlıklı korumak için ne yapıyoruz? Silolarda bulunan tahılın
uzun süreli sağlıklı muhafaza edilmesinin anahtarı, üfleyeceğiniz havanın
şartlandırılmasını ya da iklimlendirilmesi sağlayan sistemlerdir. Bu sistemler,
depolama esnasında oluşabilecek sorunların tamamını çözebilecek niteliktedir.
On bin ton tahıl ve veya üzeri stoklama yapan işletmeler, bu sistemlere
yapacakları yatırımı 1-1,5 yıl gibi bir sürede geri kazanabiliyor.
Ferhan CAN
FMS Global Genel Müdürü
TABADER Genel Sekreteri
Öncelikle ülkemizi yasa boğan depremde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara şifa, geride kalanlara ise sabır ve kolaylıklar diliyorum.
Gerçekten insanlık çok ilginç zamanlardan geçiyor. 3-4 yıl önce pandemi furyası ile başlayan sıkıntılar, akabinde Rusya-Ukrayna savaşı derken, 10 ilimizi etkileyen deprem ile son dönemlerde felaketler zincirinin ardı arkası kesilmedi. Farkında mısınız bilmiyorum ama son yıllarda biraz da medyanın yardımı ile sanki felaket haberlerine alıştırıldık veya bağışıklık kazandık. Bir yandan pandemi ve savaşta ölüp biten hayatlar, diğer taraftan depremde sönen ocaklar ve günlük haber akışlarında çıkan olumsuz haberler…Neresinden tutsanız kötümserlik art arda geldi. Bu olumsuzluklar belli ki çok uzun yıllar kolay kolay unutulmayacak travmalar bırakacak bize. Ancak bir gerçek var ki o da dünya dönmeye devam ediyor. “Enseyi bu kadar karartmaya” gerek yok.
Akşam yatağımıza giriyor, sabah uyanıyor, yüzümüzü yıkıyor ve kahvaltıya oturuyoruz. Güzel beslenmemize rağmen 3-4 saat sonra yine acıkıyor ve tekrar yiyoruz. Yani hayatta kalan bir insan için günlük döngü devam etmekte. Bu insan için ise her şey lazım; ev-bark lazım, kıyafet lazım, su lazım, gıda lazım…Kısaca hayatımızı idame ettirecek her şey lazım. Ancak dünya aslında 3-4 yıl önceki ile aynı eksende dönmesine, ihtiyaçların da aynı olmasına rağmen artık aynı dünya değil. Her şey çok kıymete bindi ve insan alışkanlıkları değişti.
Artan enflasyon, artan emtia ve gıda fiyatları bu “gemide” yolculuk yapan her yolcuyu kendine göre önlemler almaya mecbur bıraktı. Özellikle israfı önleme hususunda insanımız epey bilinçlendi. Bilhassa deprem sonrasında eşya ve gıda bir tık daha kıymete bindi. Sanki hepimiz sahip olduklarımıza bir kez daha şükrettik ve biraz daha dikkat eder olduk. Kendim, ailem ve yakın çevremde gözle görünür iyileşmeler var. Ev eşyalarını, kıyafetleri veya en önemlisi su ve gıdamızı daha akıllıca, daha iktisadi kullanmaya başladık. İsrafın önüne geçmek için bu felaketleri yaşamamıza gerek yoktu tabi ki ama maalesef böylesi yıkıcı afetler insanların aklını başına devşirmesinde tetikleyici olabiliyor.
Ülke olarak da dünya olarak da çok fazla gıda israfımız var ki burada sadece evde yedikten sonra arta kalan gıdayı çöpe atmaktan bahsetmiyorum. Tarlada sürülmüş, ekilmiş, gübrelenmiş, sulanmış, biçilmiş bir mahsulün toplanıp silolara doldurulduktan sonra olumsuz koşullarda saklanmasından dolayı heba olan ve çöpe giden büyük israflardan bahsediyorum. Örneğin evimizdeki sofrada arta kalan kuruyan bir ekmeği çöpe attığınızda o ekmekten buğdayı çıkaran çiftçi, onu stoklayan tesis, onu un yapan fabrika, onu ekmek yapan fırın ve onu satan bakkal veya market ve zincirdeki tüm paydaşlar bundan bir kere para kazandı. Arada onu taşıyan nakliyeci ve aracılar para kazandı. Tüm bu girdi-çıktılardan devletimiz vergi kazandı. Tüm bunlardan sonra o ekmek çöpe gitti. Keşke bu da olmasa tabi ki. Ancak bu makalede, tarladan gelen buğdayı silolara doldurduktan sonra gerçekleşen firelerde bu zincirdeki aktörlerin %99’u kazanmadan çöpe giden israftan bahsetmek istiyorum. Esasen tedbirler alınarak yüzde yüz önlenebilir israflardan bahsetmek istiyorum. Bu fireler, çöpe giden o kurumuş ekmekle kıyaslandığında çok daha büyük miktarlarda. Ancak ne mutlu ki bunun çözümü mevcuttur.
Tahıl ve bakliyatların da aynı yaş gıda gibi sağlıklı muhafaza edilebilmesi için belli başlı koşulların sağlanması lazım. Örneğin evlerimizde bir domates, biber veya yoğurdu, peyniri buzdolabında saklarız değil mi? Nedeni ise yaş gıdayı uzun süre bozmadan saklamak istiyorsanız buzdolabının içinde şartlandırılmış olan hava +4/+5 derecedir ve yaş gıdalar bu gibi ortamlarda uzun süre muhafaza edilebilir. Aynı mantıkla baktığımızda kuru gıdayı yani tahıl ve bakliyatlarınızı da bozmadan uzun süre sağlıklı muhafaza etmek istiyorsanız, silolarınızda ya da depolarınızda +13/+15 derecelerde şartlandırılmış hava ile soğutarak kuru gıdanın sevdiği ortamı sağlamalısınız.
Ülkemizde tahıl silo büyüklüklerine baktığınızda ortalamada en yaygın olan modellerin 2000-2500 tonluk siloların olduğunu görürsünüz. Bu da Türkiye’de her siloda ortalamada en az 10.000.000 TL’lik tahıl mevcut demek. Normalde bu işi yapanlar bilir ki tahıldaki böceklenme fireyi artıran en büyük etkenlerden biridir. Ancak böceklenme olmasa dahi, örneğin siloya 13,5 rutubette koyduğunuz bir buğdayı 6 ay sonra 13 ya da 12,5 rutubetle çıkartırsınız. Yani buğdayın kuruması ve su kaybı sizin toplam kütleden istemeden de olsa kilo kaybınıza sebep olur. Uzun lafın kısası, siloya 2000 ton buğday girmiş ise genelde 1980 ton, hatta 1960 ton çıkar. 10 adet veya 40 adet silonuz varsa 20 ya da 40 tonla çarptığınızda karşınıza çıkan rakamlar bir servet değerindedir.
Bir yanda her yıl servet değerindeki bu fireler, diğer yanda ise silolarınıza/depolarınıza koyduğunuz tahılınızın böceklenme, çimlenme, kızışma, bozulma tehlikesi ve bu yıllık firelerinizden çok daha büyük kayıplar verme riskleriniz. Bunlar tahıl depolama işi ile uğraşan tüm sektör oyuncuların ortak sorunlarıdır.
Bizde ise bu sorunlarını çözebilecek teknoloji mevcut. Bunun adı da ‘Tahıl Soğutma ve İklimlendirme Cihazı’dır. 12 yıl önce Türkiye’ye bunu ilk getiren kişi olarak haklı gururunu taşımaktayım. Bu yöntemi tercih eden ve kullanan onlarca firma bugün risklerini ve firelerini ya yok etmiştir ya da minimize etmiştir.
Marcold Tahıl Soğutma
İklimlendirme Cihazı nasıl çalışır, avantajları nelerdir?
- Dışarıdan aldığı havayı +13 derecelere düşürüp siloya/depoya üfler.
- Dış hava şartları ne olursa olsun sisli, yağmurlu, karlı ya da aşırı sıcak cihaz her zaman +13 derece ile üflemeye ayarlanmıştır.
- Cihazlarımız 24 saatte 300 ile 1500 ton arasındaki tahılı, 40 derecelerden 15 derece altlarına indirebilecek kapasiteye sahipler.
- Cihazlar sadece soğutmuyor, şartlandırılmış havayı üflerken havanın bağıl nem oranı ile de oynayabiliyorsunuz. Bunun manası, tahılın nemi ile oynayabiliyoruz.
- Tahılınız silodayken rutubetini 3 puan düşürebilir ve aynı şekilde 3 puan da yükseltebiliriz.
- Örneğin 17-17,5 rutubetteki mısırı siloya koyabilir ve DRYCOOLER modeli ile onu 14-14,5 rutubete soğutarak düşürebilirsiniz.
- İsterseniz çok kuru bir buğdayınızı ise HYGROCOOLER modeli ile soğutarak 3 puana kadar nemlendirebilir, firelerinizin önüne geçebilirsiniz.
- Bu cihaza sahip olduğunuzda tahılı +13 derecelere düşürdüğünüzde böcek sorununu bitireceğiniz için fümigasyon işlemine de gerek kalmıyor.
- Bir kere homojen olarak soğutulan silolarda bir daha yaklaşık olarak 2-3 ay gibi süre ile kızışma ve böceklenme görülmez.
- Silo ve depolarınızda bulunan tahılın uzun süreli sağlıklı muhafaza edilmesinin anahtarı üfleyeceğiniz havanın şartlandırılmasından ya da iklimlendirilmesinden geçer. Marcold Soğutma ve İklimlendirme Cihazları, tahıl depolama esnasında oluşabilecek sorunların tamamını çözebilecek niteliktedir.
Evimizde kullandığımız buzdolaplarına şöyle bir göz atalım: Tüketeceğimiz yaş gıdayı bozmadan uzun süre saklamak için buzdolabına ihtiyaç duyarız. Yaklaşık 1.000-2.000 TL değerindeki çeşitli gıdayı korumak için 10.000-20.000 TL aralığında bir buzdolabı satın alır ve onun yardımı ile yaş gıdamızı evde muhafaza etmeye gayret ederiz. Peki ya en az 10 milyon liralık kuru gıdanın bulunduğu bir silodaki tahılı sağlıklı korumak için ne yapıyoruz? Tahıl depolamada oluşabilecek sıkıntılarınızı sonlandıracak bir cihazın ortalamada 2 milyon lira bedeli olduğunu bilseniz, tesisinize böyle bir yatırımı yapmaz mısınız?
Şu anda belki hâlâ dış hava ile havalandırmaya devam ediyor olabilir, doğanın size sunduğu hava koşullarından istifade ediyorsunuzdur. Lakin normal fanlarla tahılı havalandırmak da bazı zamanlarda çözüm olmadığı gibi tahılın kuruma firesini ise hat safhada artıran bir yöntemdir. Diğer yandan ülkemizde ve dünyada sıcaklık ortalamaları her yıl 1-2 derece ısınmakta ve daha tropikal bir iklime maruz kalmaktayız ve muhtemelen çok yakında fanlama yapabileceğimiz o kuru ve soğuk ideal doğal havayı hiç bulamayacağız. Bu ve buna benzer birçok etkenden dolayı tahıl soğutmaya/iklimlendirmeye yönelik üretilmiş bu özel klimalardan en az birer adet sahiplenmek lazım. Özellikle de 10.000 ton tahıl ve veya üzeri stoklama yapan işletmeler için bu sisteme yapacakları yatırımın 1-1,5 yıl gibi bir sürede geri kazanacaklarını bilmeleri lazım. Bu cihazlar aslında evdeki buzdolabının motoru misali çalışır ve sizin silonuzu “buzdolabına” dönüştürür. Tek fark silonun içi 4-5 dereceler değil, 13-15 dereceler olmasıdır.
Eskiden her şey çok farklıydı, ticaret de öyleydi ve daha bol kazançlar söz konusuydu. O dönemde %2-3 fireler belki de insanların gözlerine batmıyordu. Ancak günümüzde 1.000’de 1’ler, 10.000’de 1’ler bile önem kazandı. Bu bağlamda tahıl depolama yapan tüm sektör oyuncularına mesajım şudur: “Bir avuç buğdayı bile çöpe atacak lüksümüz yok”. Dünyadaki teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmayın, sahip olduğunuz tahıla en iyi şartları oluşturmak ve riskleri sıfırlamak sizin elinizde. Çünkü riske ettiğiniz tahılın maddi değeri çok yüksek, fakat stratejik değeri ise hepsinden yüksek.
Olumsuz haberlerinin azaldığı, savaşların, pandemilerin, felaketlerin bittiği, güneşli, sağlıklı, verimli, umutlu ve mutlu yarınların olduğu günler dilerim. Sağlıklı ve pozitif kalın. İyilik bulaşıcıdır…