TÜRKTOB Başkanı Kamil Yılmaz, genetik potansiyeli yüksek tohumlar olmadan istenilen verimin ve kaliteli ürünün elde edilemeyeceğini söyledi. Yılmaz, “Kaliteli, hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı çeşitler geliştirmeye odaklanmalıyız” dedi.

Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Kamil Yılmaz, tohumun, bitkisel üretimin en önemli ve stratejik girdisi olduğunu, genetik potansiyeli yüksek tohumlar olmadan istenilen verimin ve kaliteli ürünün elde edilemeyeceğini ifade etti.
Tarım sektörünün uzun vadeli politikalarının temelinde, ihtiyacın yurt içi üretimden karşılanması olduğunu belirten Yılmaz, bunun sağlanması içinse tohumluk talebinin yurt içi üretimlerle ve Ar-Ge çalışmalarıyla geliştirilen çeşitlerle karşılanması gerektiğini söyledi. Yılmaz, bitkisel ürünlerin büyük bölümünde üretim alanlarının azalmasına rağmen Ar-Ge çalışmalarının sonucu olarak üretim miktarlarının arttığını kaydederek, “1 dekar alandan 50 kilogram buğday hasat edilen dönemlerden, bugün buğdayda dekar başına 1 ton, mısırda 1,5 -2 ton ürün aldığımız günlere geldik” dedi.
Önümüzdeki süreçte bitki ıslahı çalışmalarının sadece verimi artırma amacıyla değil, hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı, kaliteli çeşitler geliştirmeye odaklı Ar-Ge faaliyetleriyle desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, Türkiye’nin çok zengin olan bitkisel genetik kaynaklarından ve endemik çeşitlerinden tam anlamıyla yararlanılamadığını aktardı.
Türkiye’de ilk gen bankasının 1970 yılında kurulduğu bilgisini veren TÜRKTOB Başkanı Yılmaz; “Toplanan numune sayısı 65 binin üzerinde. Ancak bu çeşitlerin yüzde 65’inin morfolojik ve moleküler tanımlamasının yapılmadığı biliyoruz. 2010 yılında Ankara’da kurulan 250 bin numune kapasiteli gen bankasında da 110 binin üzerinde farklı tür ve taksonlara ait numune var. Önemli olan tüm bunların yenilenmesinin sağlanması ve araştırmacıların kullanımına sunulmasıdır. Bu konuda üniversiteler, araştırma enstitüleri ve özel sektöre önemli sorumluluklar düşüyor” şeklinde konuştu.
TOHUM TİCARETİ 45 MİLYAR DOLARA ULAŞTI
Hububat, bakliyat ve yem bitkilerinde yapılan Ar-Ge çalışmalarının olumlu sonuçlarını gördüklerini, bu ürün gruplarında tescil edilen çeşitlerin büyük bölümünün Türkiye menşeli kuruluşlara ait olduğunu kaydeden Yılmaz, aynı başarıyı mısır, ayçiçeği, şeker pancarı, patates, pamuk ve soya gibi endüstri bitkilerinde yakalayamadıklarını anlattı. Yılmaz, “Dünya’da ticarete konu olan tohumlukların toplam değeri 45 milyar dolar. Türkiye’de de bu rakam takriben 1,3 milyar dolar. Dünyada üretilen tohumun yüzde 71’inin ticaretini 6-7 firma yapıyor. Bu yapıdan çıkabilmek için kamu- üniversite- özel sektör birlikteliğinin daha etkin sonuçlar vermesi gerekiyor” dedi.