Hüseyin Arslan
Dünya Bakliyat Konfederasyonu Başkanı
Değerli Değirmenci Dergisi okurları,
Dünya nüfusunun hızla artması, küresel ısınma ve iklimsel değişiklikler, ekilebilir alanların daralması gibi faktör yüzünden dünya bir gıda krizinin eşiğinde. Genç işsizler ordusunun her geçen gün büyümesi, gıda fiyatlarının artması, doğal kaynaklar üzerindeki baskı, su kaynaklarının tükenmesi, gıda arzındaki israf ve verimsizlik gibi unsurları gıda sektörünü etkileyecek başlıca küresel gelişmeler olarak sayabiliriz. Tarım sektöründe yaşanacak krizin diğer sektörleri de içine çekeceği çok iyi bilinmelidir. Bunun tekstil, içki, konserve, reçel, sofralık sebze ve meyve, turşu, hayvansal üretim ve yağ (ay çiçek yağı, zeytinyağı, mısır özü yağı) sektörlerine de doğrudan etkisi vardır.
Ülkemizde ve dünyada nüfus hızla artmakta. Hindistan ve Çin gibi ülkelerin toplam nüfusu 2,7 milyar kişiye ulaşmış durumda. Hızla büyümekte olan küresel nüfusun 2030 yılında 8 milyar, 2050 yılında ise 9.5 milyara ulaşacağı ve küresel gıda talebinin % 60 oranında artacağı tahmin ediliyor. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki artan nüfusla bağlantılı olarak 10 bin yılda üretilen gıda miktarının önümüzdeki 40 yılda üretilmesi gerekiyor. Bu nedenle insan yaşamı için en önemli konu sürdürülebilir tarımdır. Sürdürülebilir tarım ve sağlıklı gıda için en önemli etmen ise sağlıklı topraktır. Toprağı korumak, yaşamı korumak ve sürdürülebilirliğin temelini tesis etmektir. Sağlıklı toprak olmadan sağlıklı gıda olmaz. Kentleşme, sanayi, madencilik başta olmak üzere birçok sektör tarım topraklarını adeta yutuyor. Aşırı ve bilinçsiz girdi kullanımı tarım topraklarının hızla kirlenmesine, verimsizleşmesine yol açıyor ve daha da önemlisi sağlıksız hale getiriyor. Oysa çok iyi biliniyor ki, beslenmek için, sağlıklı ve güvenilir gıda için sağlıklı topraklara ihtiyaç var. Sürdürülebilir tarım uygulamaları ile gıda üretimi % 58 artırılabilir. Toprağı korumadan artan dünya nüfusunu beslemek, küresel ısınmayı 2 derece ile sınırlı tutmak ya da biyolojik çeşitlilik kaybının önüne geçmek mümkün olmayacaktır.
853 MİLYON KİŞİ AÇ YATIYOR
Birleşmiş Milletler (BM) dünyada açlıktan etkilenen insan sayısını 853 milyon olarak açıkladı. Bu rakam dünya nüfusunun yüzde 11’ine denk geliyor. 2017 yılında açlığın ve kötü beslenmenin arttığına dikkat çeken BM raporunda bu durumu etkileyen en önemli faktörlerin artan iklim değişikliği ile çatışmalar olduğuna vurgu yapılmakta. Dünyada 853 milyon insan her gün aç yatarken 2 milyar insan da düzgün büyümek ve sağlıklı bir hayat yaşamak için besin maddelerine ulaşamıyor. Buna karşılık 1.4 milyar insan kilolu veya obez. 5 yaşın altında 155 milyon çocuğun bedensel gelişimi geri kalmışken, 41 milyon çocuk ise obez. Obez yetişkinlerin sayısı 641 milyon ki bu dünya yetişkinlerinin yüzde 13’üne denk gelmekte.
1.4 MİLYAR GIDA ÇÖPE GİDİYOR
Bir yanda açlık yaşanırken diğer yanda dünyada yılda 1,4 milyar ton gıda çöpe gitmekte. İsraf edilen bu miktarın dörtte biri ile açlık sınırında bulunan milyonlarca insanın gıda ihtiyacı karşılanabilir. Bu israfın ekonomik değeri 1 trilyon dolar. Türkiye’de günlük neredeyse 6 milyon ekmek israf edilmekte, bu yıllık 1,5 milyar lira ekonomik kayıp anlamına gelmekte. Gıda israfı ile ilgili dünyanın gündemindeki en önemli konulardan biri son kullanma tarihi kavramı. Bakliyat ve konservelerde son kullanma tarihinin olmaması, bunun yerine tavsiye edilen tarihin yazılması gerektiğine dikkat çekilmekte. Konserve kapağında şişme, kabarma olmadığı müddetçe o ürünün muhafaza edilebilir ve tüketilebilir olduğuna vurgu yapılmaktadır. Son kullanma tarihi geçen bakliyat ürünlerinde de böceklenme ve pakette şişme olmadığı sürece bozulmadığı, bu ürünlerin çok uzun yıllar tüketilebilir olduğuna dikkat çeken uzmanlar gıda israfının önüne geçilmesi gerektiği konusunda çalışmalar yapmakta. Fransa ve İtalya’da son kullanma tarihi geçen ürünleri belediyeye veren marketlere bazı vergilerden indirim uygulanmakta, bu ürünler ihtiyacı olanlara verilmekte.
KÜRESEL BESLENME TRENDİ DEĞİŞTİ
Dünyada obezite ve diyabetik hastalıklardaki artış doğal beslenme trendini daha da yaygınlaştırdı. Obez sayısındaki bu artış beraberinde ciddi ekonomik büyüklük yaratmış durumda. Kilo problemi olan insanlar zayıflama ürünlerine, diyet içeceklere ve sağlıklı beslenmeye her geçen gün daha fazla para harcıyor. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki zayıflama ürünleri, diyet içecekler, adrese teslim sağlıklı yemekler ve sağlıklı beslenmeden oluşan obezite ekonomisi 2 trilyon doların üstünde. Firmalar ürünlerindeki tuz, şeker, yağ oranını düşürmekte, bunu iletişimlerinde kullanmaktalar.
Tüketici tarafında bunlar yaşanırken ülkeler de topraklarını besleyecek, insan sağlığına faydalı, sürdürülebilir ve ekolojik üretim yapmanın yollarını aramakta. Toprağı besleyen, sulama ihtiyacının en az olduğu, karbon salınımına en az sebebiyet veren, insan vücudunun yapı taşlarından protein açısından en zengin tarım ürünü olan bakliyatın ekiminin çoğaltılması için çalışmalar yapılmakta. BM 2016 yılını “Dünya Bakliyat Yılı” olarak ilan etmişti. İnsan nüfusunun hızla artması, açlık ve savaşlar, iklimsel etkenler gibi nedenlerle bu ürün grubu BM gibi yardım kuruluşlarının en önemli gıda kalemleri içinde yer almakta. BM Dünya Bakliyatçılar Konfederasyonu’nun uzun süredir yaptıkları görüşmelere ve çağrılara olumlu cevap vererek farkındalığı artırmak üzere dünyada bir günün bakliyat günü olarak kutlanmasını onayladı.
YENİ TOHUMLAR GELİŞTİRİLMELİ
Küresel ısınma ve iklim değişliği yeni tohumların geliştirilmesini zorunlu kılmakta. Üretimin artması için daha az suya ihtiyaç duyacak, kuraklığa ve hastalıklara dayanıklı, rekoltesi yüksek yeni tohumlar geliştirmek üzere Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verilmiş durumda. Önümüzdeki 50 yıl içinde başta hayvan yemi olarak kullanılan mısır ve soya gibi ürünler olmak üzere tarımsal ürünlerde genetiği değiştirilmiş tohumların tüm dünyada ekimi çoğalacak. İklim değişikliği ülkelerin üretim sürecinde ve ürün çeşitliliğinde de değişikliklere sebep olacaktır. Bu süreçte önemli konulardan biri de iklimsel ve toprak özellikleri gözetilerek tarımsal üretimin planlanmasıdır. Ekim alanlarının coğrafik şartlarını, toprak özelliklerini, maliyetlerini gözeterek bunlara uygun ürün çeşitleri üretmek gerekmektedir. Her ülke her ürünü üretmek zorunda değil. Dünya artık bir köy yeri; istenen ürüne talep doğrultusunda ulaşmak mümkün. Biz elimizi güçlendirecek en iyi çeşitlerimizin, en çok verim alacağımız, rekabet şansımızın en çok olduğu ürünlerin ekimini yapmak ve bunu sürdürülebilir kılmak durumundayız.