BLOG

Buğdayda Altın Çağ: Başarılı alım politikasıyla ekim alanlarındaki düşüş tersine döndü

08 Şubat 202413 dk okuma

Değirmenci Dergisi'ne özel röportaj veren TMO Genel Müdürü Sn. Ahmet Güldal, “2023 yılı ülkemiz açısından oldukça bereketli bir yıl oldu. Buğday üretimimiz 22 milyon tona kadar yükseldi. 85 yıllık Kurum tarihimizin rekorunu kırarak 13 milyon tonun üzerinde alım yaptık. Bir önceki yıl uyguladığımız başarılı alım politikası, çiftçilerimizin buğdaya yönelmesinde etkili oldu. Ekim alanlarımızdaki düşüş trendi tersine çevrildi.” dedi. 2024 yılı için şimdilik bir kuraklık riski bulunmadığını kaydeden Güldal,  yeni sezonda da bereketli bir hasat öngördüklerini söyledi. 

Ahmet Güldal
TMO Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü

2023 yılı, Türkiye tahıl endüstrisi açısından rekorların kırıldığı bir yıl oldu. 2021 yılında kuraklıktan dolayı 17,7 milyon tona düşen Türkiye’nin buğday üretimi, 2023’te  22 milyon tona yükseldi. Sadece buğday değil, arpa ve mısır dahil birçok üründe bereketli bir yıl geçirdik. Öyle ki Türkiye, tüm zamanların rekorunu kırarak 42.2 milyon tonu aşan tarihi bir tahıl üretimine ulaştı. Çiftçinin, ürününü teslim için tercih ettiği Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), 85 yıllık kurum tarihinin rekorunu kırarak 13 milyon tonun üzerinde alım yaptı. 

Değirmenci Dergisi’ne özel bir röportaj veren TMO Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Sn. Ahmet Güldal, devletin uyguladığı alım politikalarının etkisiyle 2023 yılının büyük bir bereketle geçtiğini vurguladı. Güldal, stratejik bir ürün olan buğdayda sürdürülebilir üretimi sağlamak üzere Tarım ve Orman Bakanlığı ile TMO’nun uyguladığı politikalar sayesinde ekim alanlarımızdaki düşüş trendinin tersine çevrildiğini, çiftçilerimizin yeniden buğdaya ve arpaya yöneldiğini belirtti. 

Türkiye’nin gıda güvenliği açısından hayatî rol oynayan TMO’yu beş yılı aşkın süredir başarılı bir şekilde yöneten TMO Genel Müdürü Sn. Ahmet Güldal; Türkiye ve dünyada tahıl arzı, hububat ticaretindeki jeopolitik riskler, Ofis’in stratejik depolama politikası ve 2024’e yönelik rekolte beklentileri gibi önemli konularda açıklamalarda bulundu. 

İşte, Sn. Güldal’ın sorularımıza verdiği cevaplar:

Sayın Genel Müdürüm, 2023 için “Bolluğu yöneteceğimiz bir yıl olacak.” demiştiniz. Başta buğday olmak üzere tahılda rekor üretim gerçekleştirdiğimiz bir yıl oldu. 2023 yılı sezonuna dair kısa bir değerlendirmenizi alabilir miyiz?

2023 yılında bolluğun yaşandığı bir sezonu deneyimledik. Hem küresel hem de ülkemiz açısından oldukça bereketli bir yıl oldu. Küresel düzeyde bu yıl 788 milyon ton buğday, 146 milyon ton arpa ve 1,2 milyar ton mısır üretildi. 

Ülkemizdeki duruma bakacak olursak, bir önceki yıl uyguladığımız başarılı alım politikası çiftçilerimizin buğdaya yönelmesinde etkili oldu. Şubat ayının ortasına kadar ülke genelinde yeterli yağışın olmaması biraz tedirginlik yaratmış olsa da daha sonra alınan yağışlarla çok şükür hem bizlerin hem de üreticimizin yüzünü güldüren bir rekolte elde ettik.

Tabii, biliyorsunuz devletimiz buğdaya pozitif ayrımcılık uyguluyor. Tüm dünya için en stratejik ürün olan buğday, ülkemiz için de büyük öneme sahip. Dolayısıyla Tarım ve Orman Bakanlığımızın genel politikaları çerçevesinde alım politikalarımızı oluşturuyoruz. 2023 yılında da açıkladığımız hububat alım fiyatları üreticimizin emeğinin hakkını veren, piyasaların üzerinde bir fiyattı.

Sonuç olarak, hem rekoltenin bolluğu hem de TMO fiyatlarının iyi olması bize olan teveccühü artırdı. 6 Haziran’da Sayın Cumhurbaşkanımızın fiyatları açıklamasının ardından yoğun bir alım dönemi yaşadık. Yaklaşık 5 buçuk ay süren bu olağanüstü dönemde 85 yıllık Kurum tarihimizin rekorunu kırarak 13 milyon tonun üzerinde alım yaptık. 

Günlük ortalama 110 bin ton olan hububat alım miktarını bu yıl 200 bin tonun üzerine çıkardık. Personelimiz mesai mefhumu gözetmeden geç saatlere kadar hafta sonları dâhil olmak üzere çalıştı. Ülkemizin en ücra yerlerinde dahi alım noktaları açarak üreticilerimize ulaştık. 614 alım noktasında üreticilerimize hizmet verdik. Üreticilerimize verdiğimiz randevu sayısı 670 bini geçti. 100 milyarın üzerinde ödeme yaptık. Yani alım miktarı, alım noktası sayısı, ödenen miktar ve görevlendirilen personel sayısında rekor kırdık. Bu rekor Kurum tarihimizin rekoru oldu. Her fırsatta, her platformda bunu dile getirdim. Bu kadar büyük bir alım kampanyasını başarıyla yürütmek gerçekten kolay değil. Ancak biz 85 yıllık tecrübemizle, emeğini esirgemeyen fedakâr personelimizle çok şükür bu görevi başarıyla ifa ettik.

STOK YÖNETİMİNDE YENİ DÖNEM

Bu bolluk sezonunun sonucunda ciddi bir stok yükü oluştu. TMO, bu stok yükünü nasıl yönetiyor? Ne gibi tedbirler aldınız?

Az önce de belirttiğim gibi bu sezon aldığımız hububat miktarı 13 milyon tonun üzerinde. Bu gerçekten hem fiziksel hem malî olarak büyük bir sorumluluk. Her zaman belirttiğim gibi millî bir servet bize emanet. Biz bunun farkındayız.  Çok yoğun bir mesaiyle çalışarak stoklarımızı doldurduk. Ancak tabii ki bizim görevimiz ürünün alımıyla son bulmuyor. Ürünün ticarete konu olana kadar sağlıklı bir şekilde muhafazası da en az alım kadar önemli. Millî servet olan bu ürünlerin sağlıklı korunması ve ülkemizin ihtiyacı hâlinde kullanıma hazır tutulması bizim öncelikli gündemimiz.

Bu sene rekor sayıya ulaşan depolarımızın güvenli ve sağlıklı muhafazası için sürekli sahadayız. Merkez ve taşra teşkilatı personelimizin koordineli çalışması ile bu konudaki faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Personelimizle sık sık bir araya gelerek durum kontrolü yapıyoruz.

85 yıllık tecrübemizle stok yönetimini yürütürken depolarımızda bu yıl ilk kez ilave tedbirleri de uygulamaya koyduk. Depo kontrolleri bizde rutin faaliyettir. Ancak bu yıl bunu bir üst seviyeye taşıdık. Müşavir ve başuzman arkadaşlarımızdan oluşturduğumuz 93 kişilik ekibimiz, kısa aralıklarla depoları dolaşıyor. Hem notlar alıyor hem de fotoğraflarla mevcut durumu raporluyorlar. Böylece işi yapan ve kontrol eden ekibimiz dışında farklı bir göz de tüm depolarımızı incelemiş oluyor. Diğer taraftan depo güvenliğindeki insan gücü ve teknolojik olanakları üst düzeye çıkardık. Kameralı takip sistemimiz tam donanımlı. Depolarımızda kullandığımız mühürleme sistemimiz son teknoloji. Tüm bunları birleştirerek yaptığımız durum tespit ve ilerleme toplantılarımız ile de rotamızı belirliyoruz. 

Peki küresel olarak baktığımızda, yeni yılda dünya tahıl arzında (buğday, mısır, pirinç) mevcut küresel durumu nasıl özetlersiniz?

2024/25 sezonu için özellikle buğdayda ilk tahminler şekillenmeye başladı. Dünya genelinde buğday ekim alanlarında cüzi bir düşüşe karşın artan verimle birlikte dünya buğday üretiminin yükselmesi bekleniyor. Çeşitli raporlarda en büyük buğday ihracatçısı olan Rusya’nın 2024/25 sezonunda 90-92 milyon ton buğday üreterek üçüncü rekor üretim rakamına ulaşabileceği değerlendiriliyor. Şüphesiz nihai tahminler noktasında iklim koşullarını yakından izlemek lazım. 

ALTERNATİF TİCARET ROTLARININ ŞEKİLLENDİRİLMESİNDE TÜRKİYE ETKİSİ

Tahıl fiyatları geçen yıl düşüş gösterdi. Fakat fiyatlar arz şoklarına karşı duyarlı. Jeopolitik olarak baktığınızda, bu konuda potansiyel risk faktörleri sizce neler? TMO, dış faktörlerin yarattığı zorlukların üstesinden gelmek için nasıl bir politika izliyor?

2022 yılı şubat ayı sonunda başlayan Rusya-Ukrayna savaşı sonrası tüm dünya bu bölgeye odaklandı. Hububat ticaretinde önemli iki ülke arasındaki bu savaş dünya hububat fiyatlarında yükselişi beraberinde getirmişti. 22 Temmuz 2022’den itibaren tahıl koridorunun devreye girmiş olması savaş koşullarında yükselen fiyatların gerilemesini sağlamış, dünya gıda güvenliğine katkıda bulunmuştu. Ardından koridor sona ermesine karşın dünyada biriken stoklar ve 2023 yılı rekoltesinin önemli üretici ülkelerde yüksek seyretmesi fiyatlardaki baskıyı sürdürdü. Hala Karadeniz’de savaşın devam etmesi, bu bölgedeki ticaret üzerinde bir risk unsuru olmakla birlikte halihazırda ürün arzı devam ediyor. 

Karadeniz dışında dünyanın farklı yerlerinde de zaman zaman lojistik imkanları kısıtlayan gelişmelere şahit oluyoruz. Örneğin, Kızıldeniz’de artan güvenlik riski bu bölge üzerinden ticaretin rotasını etkileyebilmektedir.

Türkiye jeopolitik konumu itibariyle tüm bu gelişmelerin merkezinde yer alan bir ülke. Kuzeyinde ihracatçı ülkeler, güneyinde ithalatçı ülkeler yer alıyor. Konumumuz itibariyle alternatif rotalar ve ürün tedarik ağlarına müdahil olabiliyoruz. Bu da Türkiye’nin ticaret potansiyelini ve imkânlarını güçlendiren bir durum. Ayrıca ülkemizde bu yıl hububat arzının yüksek gerçekleşmesi ve TMO’nun rekor alımlarını dikkate alınarak bu sezonu ülkemiz açısından kendine yeterliliği sağladığımız bir dönem olarak değerlendiriyoruz. Bu nedenle cari sezonda dış faktörlerin ülkemizdeki arz durumunu etkilemediğini söylemek mümkün.  

TMO'NUN ÖNCÜLÜĞÜNDE DEPOLAMA KAPASİTESİ ARTTI  

Tahıl depolama, gıda güvencesi açısından kritik konumda. Bu konuda ülkemizin kapasitesi ve TMO’nun projelerinden bahseder misiniz?

Gıda fiyatlarındaki ani iniş ve çıkışları önlemek, yaşanan gıda krizlerinden ülkemizin en az seviyede etkilenmesini sağlamak amacıyla ürünlerin sağlıklı depolanması, zararlılarla mücadele, depolamadan kaynaklanan ürün kayıplarının minimize edilmesi ve güvenlik stoku oluşturulması son yıllarda tüm dünyada büyük önem kazanmıştır. 

Ülkemiz modern silo ve kapalı depolarla ilk kez 1940’lı yıllarda TMO öncülüğünde tanışmış olup kurulduğu 1938 yılından günümüze kadar depolama faaliyetinin yanı sıra ürün muhafazası, mücadelesi ve ticareti konularında da sektöre öncülük etmekte ve piyasaların düzenlenmesi görevini de başarıyla yönetmektedir. Uzun yıllardır kazandığı bilgi, birikim ve tecrübesiyle hububat sektöründe ülkemizin en önemli kuruluşudur. 

Hububat ticaretinin her geçen gün artması, buğdayın piyasalarda bir yatırım aracı olarak işlem görmesini sağlamış; komşularımızda yaşanan siyasi istikrarsızlık ve savaş durumu ise buğdayın stratejik önemini bir kez daha ortaya koymuştur.  

Gelişen özel sektör, ham madde ihtiyacını karşılamak ve bu konudaki dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla kendi hububat depolarını inşa etmeye başlamıştır. Geldiğimiz noktada yurdun birçok noktasında modern hububat deposu inşa edilmektedir.

TMO; üretici, tüccar ve sanayiciye birçok avantaj getirecek olan lisanslı depoculuğun hayata geçmesine öncülük etmiştir. Bu doğrultuda lisanslı depoculuk konusunda sektöre öncülük etmek amacıyla 2010 yılında Kurumumuz ve TOBB işbirliğiyle kurulan “TMO-TOBB Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk AŞ” faaliyete geçmiştir.

Bakanlığımızın uygulamaya koyduğu destek, teşvik ve prim politikaları ile TMO’nun lisanslı depoların bulunduğu noktalarda yaptığı alım uygulamaları ve özel sektörü teşvik etmek amacıyla başlattığı depo yapım hamlesi ile ülkemizde lisanslı depo yatırımları hız kazanmıştır. 

Bugün itibarıyla geldiğimiz noktada lisanslı depo kapasitesi 264 noktada 10,1 milyon tona ulaşmıştır. Buna ilave olarak 4 milyon ton da TMO’nun deposu bulunmaktadır. Alım süresince öncelikle kendi depolarımız ve lisanslı depolarımızı kullandık. Depolama kapasitemizin aşıldığı durumda kiraladığımız depolar ile çalışmalarımızı yürüttük. Bu kapsamda 2,5 milyon ton kapalı depo kiraladık. Bunun dışında TMO’nun tarihsel yolculuğu içerisinde kazandığı ve başarılı olduğu alternatif bir depolama deneyimi de açık yığın depolama sistemi. Bu kapsamda da 6,5 milyon ton kapasiteye sahip açık yığın depolama sahası kiraladık. Toplam olarak bakıldığında TMO depoları, lisanslı depolar ve kiralanan depolarla birlikte 16,5 milyon ton depolama kapasitesi + 6,5 milyon ton açık yığın depolama kapasitesi mevcut.  

TMO geçmişte olduğu gibi bundan sonraki süreçte de ülkemizde lisanslı depo yatırımı yapmak isteyen yatırımcılarımızı ihtiyaç bulunan noktalara yönlendirmeye devam edecektir.

TMO’nun sürdürülebilir tahıl üretimi ve gıda güvenliği açısından üzerinde durduğu başlıca konular neler? Bu alanlarda ne gibi çalışmalar yürütülüyor?

TMO, öncelikle hububat piyasasının regülâsyonu ile sorumlu bir kurum olarak faaliyet yürütmekle birlikte ülkemizde gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla gıda sektörünü bir bütün olarak değerlendirmekte, hem ülkemizde hem de küresel düzlemde gerekli her türlü önlemin alınmasına öncelik vermektedir.

Kurumumuz; üretimden hasada kadar olan süreçte iç ve dış piyasanın işleyişini takip ederek üretici, sanayici, tüccar ve tüketici olmak üzere tüm paydaşların çıkarlarını koruyacak biçimde piyasayı düzenlemek suretiyle ülkemizde gıda güvenliğinin sağlanması konusunda etkin rol oynamaktadır.

1938 yılından bu yana 30 farklı üründe çeşitli düzenleme yöntemleri uygulayarak faaliyette bulunan Kuruluşumuz, uygulama yöntemlerini sürekli geliştirmekte ve yeni uygulamaları izlemektedir. Nitekim kurumsal olarak hayata geçirdiğimiz ve her yıl geliştirilen son uygulamalarla da sürdürülebilir tarımda kalitenin artırılmasına uğraş vermektedir.

EKİM ALANLARINDAKİ DÜŞÜŞ TERSİNE DÖNDÜ

2023 yılı ülkemiz açısından da oldukça bereketli bir yıl oldu. 2021 yılında kuraklık neticesinde 17,7 milyon tona kadar düşen buğday üretimimiz, 2023 yılında 22 milyon tona kadar yükseldi. Üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak üzere gerek Bakanlığımız gerekse Kuruluşumuz tarafından uygulanan politikalar sayesinde ekim alanlarımızdaki düşüş trendi tersine çevrildi. Bu yıl özellikle makarnalık buğday, ülkemizde yüz güldürdü. 2021 yılında 3,15 milyon tona kadar inen makarnalık buğday üretimimiz 2022 yılında 3,75 milyon tona, 2023 yılında da 4,3 milyon tona ulaştı. 2022 yılında 8,5 milyon ton olan arpa üretimimizin önceki sezona göre %8,2 artarak 9,2 milyon ton seviyesinde olduğunu gözlemliyoruz. 

TMO’nun sürdürülebilir tahıl üretimi ve gıda güvenliği açısından üzerinde durduğu başlıca konular;

 TMO tarafından her yıl olduğu gibi üreticilerimizin emeklerinin karşılığını vermek üzere ilgili maliyet kalemleri ve pek çok değişken dikkate alınarak belirlenen alım fiyatlarımız açıklandı.

 6 Haziran itibarıyla TMO alım fiyatları Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ekmeklik buğdayda 8.250 TL/ton, makarnalık buğdayda 9.000 TL/ton, arpada 7.000 TL/ton olarak ilan edildi.

 Bakanlığımız tarafından bu fiyatlara ilave olarak Çiftçi Kayıt Sistemin’e (ÇKS) kayıtlı tüm üreticilerimize buğdayda 1.000 TL/ton, arpa-çavdar-yulaf ve tritikalede 500 TL/ton prim verileceği duyuruldu. 

 Ardından mısır alım fiyatımız 6.000 TL/ton, çeltikte ise Osmancık çeşidinde 20.000 TL/ton olarak açıklandı. 

Yüksek rekolte ve üretimin sürdürülebilirliğini temin etmek üzere açıklanan alım fiyatlarımız, üreticilerimizin TMO’ya ürün satış talebinin yüksek olmasını sağladı. Biz de “son ürün gelene kadar” sloganı ile tüm örgütsel gücümüzü ortaya koyduk. Günlük ortalama 200 bin ton alım rakamına ulaştık. Bu rakamlar önceki yıllarda 100-110 bin ton iken bu yıl bu rakamı iki katına çıkardık. Alım operasyonlarında 2500 personelimiz görev yaptı. Ülke genelinde 614 alım noktası ile üreticilerimize hizmet verdik, vermeye devam ediyoruz. TMO’nun deneyimi ve personelimizin özverisi ile tüm zamanların alım rekorunu kırdık. Üreticilerimiz, 13 milyon tonun üzerinde ürünü Kuruluşumuza teslim ederek bu gururu duymamıza vesile oldu. 

TMO, sadece hububat sektörünü değil tüm tarım sektörü başta olmak üzere ülke potansiyelini değerlendirmeye yönelik her türlü faaliyeti geçmişte olduğu gibi bugün de desteklemeye devam etmektedir. Kurumumuz adına tüm bu yenilik ve atılan adımları küresel gelişmelere paralel olarak sürdürülebilir tarımın ve gıda güvenliğinin sağlanması çerçevesinde değerlendirmekte, çalışmalarımızı da bu doğrultuda yürütmekteyiz.

TMO olarak her dönemde olduğu gibi bu sezon da üretimin sürdürülebilirliği ve piyasa istikrarı için tüm teşkilatımızla hizmet vermeye devam ediyoruz.

BUĞDAYDA YİNE BEREKETLİ BİR SEZON BEKLENİYOR

TMO ekiplerinin sürekli sahada olduğunu biliyoruz. Gelen bilgiler ışığında, yeni sezon için buğday rekoltesi beklentiniz nasıl? Ekilişte geçen seneye göre nasıl bir tablo var?

Faaliyet alanımızdaki ürünleri ekiliş anından itibaren takip etmeye başlıyoruz. Alanında uzman ekiplerimiz sahada ürünlerin gelişimini sürekli gözlemliyor. Bunları rapor hâline getiriyorlar. Biz de bu raporları sektörü bilgilendirmek adına belirli aralıklarla yayımlıyoruz. Bu raporlar hem rekolte tahmini hem de varsa alınacak önlemler açısından çok önemli. Önümüzdeki yıl verimin nasıl olacağına ilişkin ön veri konumundaki bu raporlara göre hem Bakanlığımıza bilgi veriyoruz hem de biz yol haritamızı belirliyoruz. Örneğin bir kuraklık riski varsa biz bunun rekolteye yansımasını aylar öncesinden öngörebildiğimiz için arzda bir sıkıntı olmaması açısından hemen tedbirimizi alıyoruz ya da gelişime etki eden haşere, hastalık gibi bir sıkıntı varsa ziraat odaları gibi ilgili birimler çiftçileri bilgilendiriyor. Onlar da önlemini alarak ürünlerin daha sağlıklı gelişmesini sağlıyorlar. Bu bakımdan TMO’nun sürekli sahada olması, bitki gelişimini izlemesi, meteorolojik verilerle bunları değerlendirip rapor hazırlaması üretimin sağlıklı ve sürdürülebilir olması açısından sektöre yol gösteriyor.

Geçtiğimiz yıl çok verimli ve bereketli bir sezon yaşadık. Temennimiz tabii ki 2024 yılının da bereketli olması. Kasım ayında Kurumumuzca yayımlanan fenolojik rapora göre Türkiye genelinde son 34 yılın en yağışlı kasım ayı gerçekleşti.  Bölge geneli yağışlarda ise tüm bölgelerde artış kaydedildi. Özellikle Marmara, Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri normallerinin 2 katından fazla yağış aldı. Bu tarımsal üretim için sevindirici bir gelişme. Arkadaşlarımız bitki çıkışlarının da normal seyrinde devam ettiğini gözlemlediler. Aralık ayı raporuna göre ise 2024 yılı yağışları normalinin ve geçen yıl yağışlarının üzerinde gerçekleşti. Hububat ekilişleri tüm ülkede hemen hemen tamamlandı. Yine çiftçimiz tarafından hububata bir yönelişin olduğunu görüyoruz. Yani 2024 yılı için şimdilik bir kuraklık riski bulunmuyor. Kurumumuz teknik personelince sahada yapılan inceleme ve gözlemler sonucunda bu yıl ülke genelinde hava sıcaklıklarının yüksek seyretmesi nedeniyle ekili alanlarda fare ve köstebek faaliyetinin yoğun olduğu ve popülasyonlarında geçmiş yıllara göre artış yaşandığını görüyoruz. Bu konunun üzerinde hassasiyetle durulması ve zaman geçirmeden gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. Önümüzdeki aylarda inşallah iklimsel olarak bir sıkıntı yaşanmazsa yine bol bereketli bir sezon bizi bekliyor diyebiliriz.

TMO’DAN DÜNYA LİDERİ UN SANAYİCİSİNE DESTEK

TMO, sektörel işbirliğine büyük önem veriyor. Bu anlayış ışığında, un sanayicilerimize işbirliğinin önemi ve değirmencilik endüstrisinin büyümesini güçlendirmede oynayabilecekleri rol hakkında hangi mesajları veya tavsiyeleri iletmek istersiniz? 

TMO ilk kurulduğu günden bu yana ülke dinamiklerini yakından izleyen ve değerlendiren temel kurumsal yapılar arasında yerini almıştır. Türkiye’nin değirmencilik konusunda zengin bir mirası var. Değirmencilik mesleği nesiller boyu taşınan bir meslek. TMO da tarihsel yolculuğu içerisinde un üretimi ve dağıtımı görevlerini üstlenen bir kurum. Bu vesileyle kurumsal tarihsel kimliğinde değirmencilik sektörü ile yakın işbirliği de yer alıyor. 

Bizler bu mirasın bilinci ile birlikte sektör ile istişareyi önemsiyoruz. Nitekim un sanayimiz yarattığı istihdam ve dış ticaret geliri ile genel ekonomiye önemli katkıları olan bir sektör. Ayrıca dünya un ihracatındaki lider konumumuz Türk ununun 140’dan fazla ülkenin pazarına girmesini sağlıyor. 

Bu başarının katlanarak devam etmesi önemli. Bu süreç üreticilerimiz, kamu sektörü ve özel sektörün işbirliği içinde çalışmasını içeren önemli bir deneyim. Bizler de bu işbirliğini önemsiyor ve destekliyoruz. Burada üreticimiz temel aktör. Stratejik bir ürün olan buğdayın üretiminin sürdürülebilirliği hem kamunun hem özel sektörün sorumluluğunda olan bir alan. 

Bizler bu sektördeki gelişmeleri yakından takip ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz. Kamu tarafı olarak üzerimize düşenin eksiksiz yerine getirileceğinden sektörün şüphesi olmasın. Sektörle iletişim kanallarımız sürekli açık olacak. Onların gelişmesi uluslararası piyasada rekabet gücünün arttırılması noktasında biz de üzerimize düşeni yapacağız.  

Röportaj Kategorisindeki Yazılar