BLOG

Yenilenebilir enerji yatırımımızı en kısa sürede tamamlayacağız

20 Ocak 202313 dk okuma

“Yakın gelecek ile ilgili hedeflerimizin başında yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım geliyor. Doğal kaynakların tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımız günümüzde sürdürülebilirlik ve yenilenebilir enerji kavramları her geçen gün önemini hissettirir hale geldi. Son dönemde enerjiye ulaşabilmenin önemi tüm sektörler tarafından tecrübe edildi. Biz de üretimin kesintisiz devamlılığını garanti altına almak ve kendi kendine yetebilen bir tesis olabilmek için enerji yatırımımızı en kısa sürede tamamlamak hedefindeyiz.”

Efe Toru
İş Geliştirme Uzmanı / Toru Un

Kalite ve hizmet anlayışını sürekli bir üst seviye taşıma gayretiyle unlu mamuller ve ekmekçilik sektörüne birbirinden çeşitli ürünlerle ile hizmet veren Toru Un’un dördüncü kuşak genç yöneticilerinden Efe Toru ile markayı ve hizmetlerinin yanı sıra sektördeki gelişmeleri daha yakından öğrenme fırsatı bulacağınız bir röportaj gerçekleştirdik. Genç yaşına rağmen bilgi birikimi ve sektöre yönelik hedefleri ile umut vaat eden Efe Toru, ürettikleri ürünlerin ve yaptıkları işin kutsal olduğuna inandığını söylüyor. Dedesinin temellerini attığı firmayı dünya standartlarında üretim yapan bir gıda tesisi olma yolculuğunda gereken yatırımların tümünü; hammadde temininden, laboratuvar, üretim, depolama, paketleme ve servisine kadar her aşamada yapmaya gayret ettiklerini ifade ediyor. Toru Un dördüncü kuşak yöneticisi ve markanın İş Geliştirme Uzmanı Efe Toru’nun sorularımıza verdiği cevaplar şöyle: 

 Efe Bey merhaba, öncelikle röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için sizlere çok teşekkür ederim. Türkiye’nin önde gelen buğday unu üreticilerinden biri olan Toru Un’un genç kuşak yöneticilerindensiniz. Kendinizi ve yarım asırlık köklü bir geçmişe sahip firmanızı bize ve sektöre nasıl tanıtmak istersiniz?

Merhaba, ben de röportaj davetiniz ve derginizde yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Öncelikle tüm okuyucuların yeni yılını kutlayarak başlamak istiyorum. Umarım 2023 herkes için sağlıklı, mutlu ve başarılı hatırlanacak bir sene olur.

Ben Efe Toru. Firmamızın 4. nesil aile üyelerindenim. 1992 Bursa doğumluyum. Eğitimim Bursa-Karacabey Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda başlayıp, lisede İstanbul VKV Koç Özel Lisesi ile devam etti. Üniversite eğitimimi de Koç Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde tamamladım. Lisans sonrasında Uluslararası Ticaret Hukuku ve Proje Yönetimi üzerine Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya eyaletinde bulunan UC Irvine’da eğitim aldım. Yine Amerika’da geçirdiğim bir staj deneyimi sonrasında iş teklifi aldım ancak tercihimi yıllardır hem eğitim hem de sosyal açıdan bana emeği geçen aile üyelerimizle beraber çalışmaktan, emeğim ile bu emeklere karşılık vermekten yana kullandım.


Firmamız temellerini 1970’lerde büyük dedem olan Bayezid Toru’nun, Balıkesir Bandırma’da bulunan Has Çeltik A.Ş’ne ortaklığı ile başlamış. Tarım kökenli olan ailemizin sanayiye adaptasyonu ile geçen süre sonrasında dedem ve oğullarının da işe dahil olmasıyla 1988’de Bandırma Has Un Fabrikası Ltd. Şti’ni kurmuşlar. Geleneği çok eskiye dayanan sektörümüzün gelişimi, teknolojiyle olan bağı her geçen gün kuvvetlendikçe, dolayısıyla yatırımlar da hiç bitmemiş ve halen devam etmekte.

Firmamız, büyük çoğunluğu endüstriyel gıda işletmeleri olmak üzere, fırın grubu ve unlu mamul üreten yurt içi-yurt dışı birçok iş ortağıyla çalışmalarına devam etmektedir. Vizyonumuz; insan sağlığı için kalite ve gıda güvenliğini en üst seviyede tutarak, tercih edilen marka konumunu sürdürmek ve yurtiçi-yurtdışı pazarlarında gelecek 10 yılda daha fazla müşterinin un ihtiyacını karşılamak.

Misyonumuz ise; talep edilen kalite ve güvenli ürünleri, sürdürülebilir rekabetçi fiyat ve kusursuz bir servis ile müşterilerimize ulaştırmak. Müşteri memnuniyetini vazgeçilmez bir değer olarak görmektir.

İnsan sağlığı için çok önemli olan ve vücudumuzun aldığı enerjinin büyük bir kısmının kaynağını oluşturan bir alanda üretim yapıyorsunuz. Bu kadar hayati bir alanda üretim yapan siz un üreticileri için Ar-Ge çalışmaları ve laboratuvarların önemi nedir?

Ürettiğimiz ürünlerin ve yaptığımız işin kutsal olduğuna inanıyoruz. Dünya standartlarında üretim yapan bir gıda tesisi olma yolculuğunda gereken yatırımların tümünü; hammadde temininden, laboratuvar, üretim, depolama, paketleme ve servisine kadar her aşamada yapmaya gayret ediyoruz ve edeceğiz. Başarılı bir Ar-Ge ve laboratuvar çalışması yapabilmek için öncelikle analiz cihaz ve bilgi birikim altyapınızın eksiksiz olması gerekmektedir. Ancak bu koşullar sağlandığında, katma değerli sonuçlar alabiliyorsunuz. Biz firma olarak ürün ve hizmet kalitesini marka değerlerimizin merkezine konumlandırdık. Hatta bu bakış açımızı yansıtabilmek adına laboratuvarımız ofis binamızın tam ortasına bir camekan olarak tasarlandı. Kalite, Ar-Ge ve şeffaflığa bakış açımızın güzel bir simgesi olduğunu düşünüyorum. Bu motivasyonla Ar-Ge çalışmalarımız ve laboratuvarımız vazgeçilmezimizdir diyebilirim. Uzun süreli iş ortaklıklarının temelinde, talep edilen kaliteyi standart olarak sürdürebilmek var.


UMARIM HERKES KORONA VİRÜS SÜRECİNDEN DERS ALMIŞTIR

Sayın Toru, siz hem Türkiye’yi hem dünya piyasalarını yakından takip ediyorsunuz. Dünyayı uzun süre adeta esir alan koronavirüs salgını ekonomilerde çok yönlü değişikliklere yol açtı. Bu süreç siz un sanayicilerini nasıl etkiledi? Değirmencilik endüstrisine ne gibi yenilikler veya standartlar getirdi?

Korona virüs salgınının ekonomiye, özellikle tedarik zincirlerine olan olumsuz etkileri hemen her oturumun öncelikli gündemi olarak karşımıza çıkıyor. Herkesin bildiğine emin olduğum kısımlara çok değinmeden bir cevap vermek istiyorum. Korona virüs dönemi herkese, hayatta, ekonomide, sağlıkta, üretimde ve tüketimde temel değerlerin önemini hatırlattı. Sağlık dışında vazgeçilmez hiçbir şey olmadığını, temel gereksinimlerin sağlanması halinde hayatın bir şekilde devam ettiğini, herkesin aslında temelde aynı olduğunu, endişe ve korkuların tüm insanlık için ortak olduğunu, yılların getirdiği ezberlerin bir günde bozulabileceğini hatırlattı. Herkesin kendi derdine düştüğü bu gibi dönemlerde, ülkelerin, ailelerin, bireylerin öz kaynaklarının ne kadar büyük önem taşıdığını hatırlattı. Tabi önemli olan yaşanan her süreçten bir ders çıkartmak ve benzer durumlarla tekrar karşılaşıldığında bir öncekinden daha iyi şekilde atlatmaktır. Umarım tüm karar vericiler, Korona virüs sürecinde yaşananları doğru sorgular ile yorumlamış ve gerekli tecrübe kazanımlarını edinmiştir. 


Okul, işyeri, spor, sanat ve kültürel faaliyet alanları vb. toplu yaşam alanlarının kapanması, hareket, seyahat, israfın azalması ve ev tipi tüketime geçilmesi pazar dinamiklerini değiştirdi. Başlarda belirsizlik dolayısıyla panik alımları sektördeki talebi arttırsa da sonrasında dengeye oturan bir piyasa oldu. Korona virüs sebebiyle kapanmaların olması ve insanların işe gidememesi, otomasyon ve teknolojiye yatırımlarını tamamlamış firmaların fark yaratmasının önünü açtı. Bu dönemde, teknolojik alt yapımız sayesinde kilit noktalarda personel bağımsız üretime devam edebilmek kesintisiz tedarik imkânı sağladı.

BUĞDAY GİBİ STRATEJİK ÜRÜNLERDE KENDİNE YETEBİLİR OLMAK ÖNEMLİ

İklim değişikliği, kuraklık, pandemi ve son olarak iki dev tahıl üreticisi Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş sebebiyle küresel bir gıda krizi yaşanması endişesi var. Siz 2023 ve sonrası için nasıl bir gelecek bekliyorsunuz?

Küresel ısınma, mevsimlerdeki kayma, iklim değişiklikleri ve kuraklık etkilerini gündelik hayatımızda yaşıyoruz. Önceki nesillerin “bizim zamanımızda” diyerek verdikleri örnekleri hemen her gün duyar olduk. Bu tehdit dışında bir de dünyanın tahıl ambarı olarak nitelendirilebilecek iki ülkesinin savaşta olması belirsizlikleri ve doğal olarak gıda krizi risklerini arttırıyor. 2023 ve yakın gelecek için düşüncem, temel gıda bulunabilirliği konusunda bir sorun yaşanmayacağı yönünde. Global anlamda buğdayı ele alacak olursak; geçtiğimiz hasatta verim yeterli denecek seviyenin üstünde gerçekleşti ancak en büyük risk fiyatlanması tarafında. İletişimin çok hızlı olduğu günümüzde, temel gıda hammadde üretiminin tekelleşmesi ve stratejik bir güç olarak kullanılması piyasa dengelerini her gün değiştirebiliyor. Buğday gibi gıdanın temelini oluşturan stratejik tarım ürünlerinde ülkelerin kendine yetebilir olmasının önemi oldukça ön plana çıktı. Lojistiğin de maliyet anlamında çok önemli bir kalem haline gelmesiyle bölgeselleşme artıyor. Özetle, 2023 ve yakın gelecek için gıda tedarikinde bir sorun olacağını düşünmüyorum ancak üretici ülkelerin yaklaşımları ve lojistik etkiler fiyat konusunda her zaman bir kriz riski taşımaktadır.


GENÇ JENERASYON İŞİ DAHA KEYİFLİ HALE GETİRİYOR

Geçmişi çok eskilere dayanan ve köklü şirketlerin bulunduğu bir sektördesiniz. Ülkemizde bu sektöre hizmet eden birçok firmada sizin gibi genç yeni nesil yöneticiler görmeye başladık. Bu genç nesil sektörün geleceğini nasıl görüyor?

Sektörümüz büyük çoğunlukta aile şirketlerinden oluşuyor. Aynı dili konuşabildiğimiz, kendi jenerasyonumuzdan arkadaşlarla iletişim halinde olmak işi daha keyifli bir hale getiriyor. Temel gıda işi yapıyor olmamız ve her daim devam edecek olması jenerasyon fark etmeksizin herkes için bir gerçek. Yeni nesillerin ekibe katılmasıyla beraber insan gıdası üretiyor olma bilincinin ve üretime bakışın daha da benimseneceğini umuyorum. Sektörün geleceği için tarımsal üretimde kendine yeten ve hatta ihtiyaç fazlası vererek ürünlerini dünyaya arz eden bir ülke konumuna gelmenin öneminin de farkındayız. Genç nesiller olarak sektöre bakış açımızın, önceki nesillere göre farklı olan yönleri öncelikle süreç standartlarının oluşturulması, kurumsallaşma yolcuğu, teknoloji entegrasyonu, çalışma düzeni ve kültürel dönüşüm. İnternet ve iletişim çağının getirisi olarak bilgiye ulaşmak çok kolay. Edinilen bilgiler ve tecrübeleri bir araya getirip oluşturulan kurumsal hafıza, veriye dayalı hızlı ve doğru karar alma mekanizmaları ile rekabetin yüksek olduğu sektörümüzde hatasız ve kişi bağımsız süreçler işletmek en önemli amaçlardan. Ölçmediğimizi analiz edemeyeceğimizi, analiz edemediğimizi de yönetemeyeceğimizin farkındayız.


Üretim kapasiteniz hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Ayrıca üretiminizin yurt için ve yurt dışı satış rakamları nasıl? Üretimin ne kadarını ihraç ediyorsunuz?

Balıkesir Bandırma’da bulunan kampüsümüz içinde bağımsız iki hat ile toplam 1000 Ton/Gün buğday işleme kapasitesine sahibiz. 80.000 ton çelik, 10.000 ton beton silolar ile 10.000 ton yatay depolar olmak üzere toplam hammadde saklama alanımız 100.000 tondur. Bunun yanında üretimde yarı mamul olarak da 7.600 ton un stoklayabiliyoruz. Stoklama alanlarının geniş olması, buğday ve un çeşitlerinin spesifik kalitelerde ayrıştırılıp saklanabilmesini, bu da müşteriye özel üretilecek ürünlerdeki kalite standardı ve hassasiyetlerin üst düzeye çıkmasını sağlıyor. Biz üretimimizin büyük çoğunluğunu ülkemizde bulunan yerel iş ortaklarımıza tedarik ediyoruz. Konum olarak ülkemiz tüketim nüfusunun merkezinde buluyor olmamız; İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir gibi büyük şehirlerimize ulaşmamızın önünü açıyor. Ayrıca satış rakamlarımızın bir kısmı da Ortadoğu, Afrika ve Uzakdoğu’daki iş ortaklarımızdan gelmektedir. Hedefimiz, yurtiçi ve yurtdışı rakamlarımızı ve sağladığımız istihdamı yakın gelecekte daha da arttırmaktır.

UN REGÜLASYONU REKABETİ BİTİRDİ

TMO’nun uyguladığı un regülasyonu konusunda firmanızın bakış açısı nedir? Bunun sektör için avantaj ve dezavantajları nelerdir?

TMO’nun uyguladığı un regülasyonu sonucunda şu anda mevzuat gereği ekmek üreticisi olan işletmeler, regüle edilmiş fiyatlardan un alımı yapıyor. Firmamız, standart üretimlerinin yanında, devlet kaynaklarından sağlanan bu ciddi desteğin yerini bulabilmesi motivasyonuyla regülasyon kapsamında da üretimlerine devam ederek, kamudan gelen desteğin tekrar kamu ve son tüketiciye ulaşabilmesi için ürünlerini piyasaya arz etmektedir. Un fiyatlarının düzenlenmesi, gıda enflasyonu kapsamında ekmek fiyatının kontrolü için tek çare olmasa da düzenleme, un fiyatını düşürme konusunda başarılı olmuştur ve devam etmektedir. Sektör için avantajı, hammaddeye ulaşımın kolaylaşması, dezavantajı ise serbest piyasa rekabetinin edilemeyip firmaların birbirinden farklılaşamamasıdır.

İNSANA, HAYVANA, DOĞAYA SAYGI…

Firmanızın çevre konusundaki hassasiyetini biliyoruz. Küresel ısınma ve daha sürdürülebilir bir dünya için neler yapıyorsunuz? Ürünlerinizin %80’inden fazlasının torbasız olarak teslim edilmesi bir çevre hassasiyeti mi yoksa bir pazarlama taktiği mi?

Firmamız temel değerlerinde insanlara, hayvanlara, kısaca doğaya saygı vardır. Alınan tüm aksiyonların temel kaynağı buraya dayanıyor. Filomuzda bulunan 12 adet silobas aracımızla, %80’den fazla ürünümüzü ambalajsız, dökme olarak sevk ediyor olmamız doğaya ve ürünlerimizi tüketen canlılara gıda güvenliği açısından fayda sağlamaktadır. Pazarlamadan ziyade, iyilik ve fayda sağlayan her şeyin konuşulması, örnek olması bizi motive ediyor. Biz de benzer faydaları sağlayan firmalardan ilham aldığımızda mutlu oluyoruz. Keşke fırsat olsa, tüm iş ortaklarımızın alt yapıları elverişli olsa da %100 oranında ürünlerimizi ambalajsız olarak teslim edebilsek. Bunun yanında küresel ısınma ve daha sürdürülebilir bir dünya için yenilenebilir enerji projemizi şekillendiriyoruz ve en kısa zamanda, enerji konusunda kendi ihtiyacını karşılayabilen bir firma olmak hedefindeyiz.

Toru Un olarak gıda güvenliği konusundaki önceliğiniz ve çalışmalarınız nelerdir?

Toru Un olarak gıda güvenliği konusunda önceliğimiz, markamız ile özdeşleşen “güvenli gıda” garantisini her zaman sağlamaktır. ISO Gıda Güvenliği Sertifikaları ile de kanıtlanmış olan kalite ve gıda güvenliği standartlarımızı sağlamak adına denetimlere devam ediyoruz ve altyapı gelişimine sürekli yatırım yapıyoruz. Düzenleyici ve önleyici faaliyetleri gözden geçirip güncelliyoruz ve bu şekilde bir kültür oluşmasını sağladık. Gıda güvenliği yalnızca kendi kampüsümüzdeki önlemlerle sağlanamayacağının farkındayız. Hammaddeyi tedarike başladığımız andan itibaren tesisimize ulaşana kadarki depolanmasından ulaştıran araçlara dek özenle seçiyoruz ve belirli prosedürlerimiz var. Ürünlerimizi sevk ettiğimiz araçların da kendi bünyemizde olması ve her sevk sonrası hijyen denetiminden geçmesi uçtan uca bir denetim imkânı sağlıyor. Şirket olarak ekip arkadaşlarımızın kusursuz çalışmaları adına periyodik eğitimler veriyoruz. Ham madde girişinden, son ürün satış sonrası desteğine dek her adımda ölçümlemeler yapıyoruz. Ölçümlemeler kayıt altında tutulup ilgili ekiplerimiz tarafından analiz edilip aksiyon planları belirliyoruz.

TEKNOLOJİMİZ SAYESİNDE ÜRÜN KALİTESİNDE FARK YARATIYORUZ

Yurt içinde ve yurt dışında değirmen makineleri teknolojisi sürekli gelişim gösteriyor. Türk değirmen makinaları üreticileri de dünya ile adeta yarışıyor. Bunun sektörünüze olan katkısı nedir? Üretimde kullandığınız teknik altyapınız ve makine teknolojiniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

Öncelikle yurt içi ve yurt dışından birçok profesyonel sahamızı denetim ve ziyarete geldi, gelmeye devam ediyor. Denetleyen ve ziyaret edenler dünya standartlarında örneğine az rastlanan bir tesis olarak nitelendiriyor. Tamamen Türk yapımı, yerli değirmen makineleri ile donatılmış tesisimizin üretim verimlilik analizleri, efektif elektrik tüketimi ve sağladığı standart ürün kalitesi dünya ile rekabette nerede olduğumuzu kanıtlar nitelikte. Bunun sektörümüze faydası da öncelikle globalde rakiplere karşı standart ürün kalitesi konusunda fark yaratabilmemiz. Satış sonrası destekte bakım onarım süreçlerinin ve yedek parça tedarikinin çok hızlı yapılması ve bilgi birikimi ile gerektiğinde destek alınıp çevik bir şekilde değişimlere adapte olabilmemiz olarak söyleyebilirim. Üretimde kullandığımız, yine yerli olan otomasyon sistemimiz, üretim modülümüzdeki dijitalleşme çalışmalarımızın temelini oluşturuyor. Kurumsal kaynak planlama sistemimiz ile olan entegrasyon sayesinde üretim verilerini anlık ve doğru şekilde alabiliyor olmamız, karar mekanizmamızda veriyi kullanabilme imkânı sağlıyor. Bu da ürün ağacından iş planına, bakım onarımdan paketleme ve sevkiyata kadar olan süreçlerin entegre ve hatasız çalışabilmesi anlamına geliyor. Burada hedefimiz malzeme ve veri akışını eş zamanlı olarak sağlayabilmekti. Yerli olan değirmen makine altyapımız ve otomasyon sistemimiz bu konuda bizim en büyük avantajımız oldu.

Toprak Mahsulleri Ofisi yöneticileri, un fabrikalarının yurt içinden aldıkları buğdayın kalitesinden şikayet etmeye başladığını söylüyor. Siz hammadde konusunda nasıl bir yol izliyorsunuz?

Gıda güvenliği ve standart kalitede son ürün yolculuğu ham madde ile başlıyor. Talep edilen kaliteyi sağlayabileceğimiz her sınıfta ham maddeyi yerli ve ithal olarak tedarik ediyoruz. Yurt içi ve yurt dışından bulunabilen ham maddeye göre stoklama, üretim ve satış politikalarımızı belirliyoruz. Bu yıl gibi yüksek verimli yıllarda kalitenin her zaman soru işareti olması doğal bir sonuçtur çünkü verim ile kalite ters orantılı çalışır. İş ortaklarımızın beklentilerini karşılayabilmek adına iyi kalitedeki buğdaylara fark ödeyerek temin edebiliyoruz. Hammadde tarafında beklentimiz dışında seyreden bir süreç olmuyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR VE YENİLENEBİLİR ENERJİ…

Geleceğe yönelik yatırım planlarınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

Yakın gelecek ile ilgili hedeflerimizin başında yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım geliyor. Doğal kaynakların tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımız günümüzde sürdürülebilirlik ve yenilenebilir enerji kavramları her geçen gün önemini hissettirir hale geldi. Doğru sistemlerle verimli şekilde kullanıldığında çevre dostu, daha az maliyetli ve sürdürülebilir enerji sunan yenilenebilir enerji yatırımları hem dünyamızın hem de canlı hayatının korunmasının, karbon emisyonunun minimuma indirilmesinin, enerji üretiminde dışa bağımlılık ve hava kirliliği azalmasının olmazsa olmazıdır. Son dönemde enerjiye ulaşabilmenin önemi tüm sektörler tarafından tecrübe edildi. Biz de üretimin kesintisiz devamlılığını garanti altına almak ve kendi kendine yetebilen bir tesis olabilmek için enerji yatırımımızı en kısa sürede tamamlamak hedefindeyiz.

Yatırım planlarımız arasında insan kaynakları da başlarda yer alıyor. Bugüne dek yapılan üretim, teknoloji, depolama, lojistik ve yaşam alanlarındaki yatırımlar fiziki standartlarımızı belirli bir noktaya getirse de en büyük değerin ekip arkadaşlarımız olduğunun farkındayız. Doğru ve yetkinliği yüksek bir ekiple yaratıcı fikirler, dolayısıyla gelişim hızlanır. Gelişimin sonu olmayacağının bilince olarak yatırımlara devam edeceğiz ancak insan kaynağı önceliğimiz olacak.

Bize zaman ayırıp sorularımıza içten cevaplar verdiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Bu keyifli röportaja katkı sağlayan herkese emeği için teşekkür ederim. Umarım okuyucular için de faydalı olmuştur.

Röportaj Kategorisindeki Yazılar
10 Temmuz 20145 dk okuma

Ardent Mills CEO’su Dan DYE; “Büyüklük başarının garantisi değildir”

Ardent Mills’in kendisini müşterilerinin başarısına yardımcı olmaya adamış bir firma olduğunu belir...

25 Temmuz 20198 dk okuma

‘Geleceğimiz için buğday ekim alanlarını 7.5 milyon hektarın altına düşürmemeliyiz’

Ayhan Atalay, Ata Tohumculuk AŞ Yönetim Kurulu Başkanı: “Uzun yıllardır buğday ekim alanlarının ort...

04 Mart 20146 dk okuma

JNL, mısır işleme kompleksi kurmaya hazırlanıyor

Loginova: “Bu proje; tahıl depolama için bir kompleksin inşa edilmesini, 144 tonluk günlük mısır iş...