BLOG

Irak’a ihracatta yaşanan kriz, Türk un sanayiini endişelendiriyor

29 Nisan 20255 dk okuma

Türkiye un sanayisi, Irak’la yaşanan sınır geçiş krizi, 19 Mart’ta son eren ithalat kısıtlamalarının ihracatı daraltıcı etkisi ve Rusya’nın hızla büyüyen rekabeti nedeniyle zor bir dönemden geçiyor. TUSAF Başkanı Mesut Çakmak, “Güneydoğu ihracat neredeyse durma noktasına geldi. İç piyasa talebinin sınırlı olması nedeniyle ihracatın devamlılığı hayati önemde. Uzun yıllardır dünya lideri olan Türkiye’nin bu konumunu koruyabilmesi için ihracat olmazsa olmazımızdır” dedi.

TUSAF Başkanı Mesut Çakmak

Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Mesut Çakmak, Mardin’de düzenlenen 2025 Hasat Öncesi Hububat Kongresi’nde sektöre dair kritik açıklamalarda bulundu. Irak’a un ihracatında yaşanan kesinti ve Rusya’nın yükselen rekabeti, Türkiye’nin liderliğini tehdit ediyor.

Türkiye’nin dünya un ihracatında son on yıldır süren liderliğinin ciddi bir sınavdan geçtiğini belirten TUSAF Başkanı Mesut Çakmak, sektörün iki büyük tehditle karşı karşıya olduğunu söyledi: Irak’a un ihracatında yaşanan ciddi kesinti ve Rusya’nın agresif yükselişi.

Irak Sınırında Tıkanıklık: Güneye İhracat Durdu

Çakmak, özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesi için büyük önem taşıyan Irak pazarında son 15 gündür yaşanan sıkıntıların, un sanayicilerini endişelendirdiğini vurguladı. Bağdat yönetimi ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasında yaşanan siyasi gerilim nedeniyle, Türk ununun Zaho’dan Irak’ın güneyine ulaştırılamadığını belirtti.

“Şu an yalnızca Zaho bölgesine un ihracatı yapabiliyoruz. Güney bölgelerine sevkiyat mümkün değil çünkü sınır kapısı, özellikle Habur kapısı fiilen kapalı. Ticaret Bakanımıza durumu ilettik, kendisi de sürece müdahil oldu. Ancak bu kriz bir an önce çözülmezse ihracatımız ciddi biçimde sekteye uğrayacak” dedi.

Çakmak, 2023’te Irak’a 1 milyon ton, 2022’de ise 1,2 milyon ton un ihraç edildiğini hatırlatarak, mevcut kriz devam ederse bu yılki ihracat hacminin 750 bin tona kadar düşeceğini öngördü.

Rusya’nın yükselişi liderlik Koltuğu için bir tehdit

Sektörün bir diğer büyük sorunu ise Rusya’nın giderek artan un ihracatı. Türkiye'nin son 10 yıldır dünya un ihracatında lider olduğunu belirten Çakmak, 2024 yılında Rusya’nın 1 milyon tonun üzerinde un ihracatı gerçekleştirdiğini ve bu durumun Türkiye'nin pazarlarını doğrudan tehdit ettiğini ifade etti.

“Rusya, artık sadece buğdayda değil, un ihracatında da ciddi bir oyuncu. Devlet destekli stratejileriyle yeni pazarlara giriyor, bazı eski pazarlarımızı kaybetme riskiyle karşı karşıyayız” dedi.

Rusya’nın tahıl ekim alanlarını 30 milyon hektara çıkararak üretimde önemli verim artışı sağladığını belirten Çakmak, Rusya’nın 2024-25 sezonu için buğday ihracat kotasını düşürmesine rağmen piyasalardaki hâkimiyetini sürdürdüğünü, özellikle Orta Doğu, Asya ve Afrika gibi Türkiye’nin geleneksel pazarlarında ağırlığını artırdığını vurguladı.

İthalat Kısıtlamaları ve Daralan Kapasite: Sektör Zor Dönemde

Çakmak’ın konuşmasında öne çıkan bir diğer konu ise 2024 yılında buğday ithalatına getirilen kısıtlamaların sektör üzerinde yarattığı daralma oldu. Haziran ayında başlayan ithalat yasağı, 15 Ekim’e kadar sürdü; sonrasında ise %15 ve yıl sonunda %25 gibi kısıtlı oranlarda ithalata izin verildi. Bu süreçte ihracat %40 oranında düştü.

Türkiye 2023 yılında DİR (Dahilde İşleme Rejimi) kapsamında 12 milyon ton buğday ithalatı yaparken, 3.6 milyon ton un ihracatıyla 1.5 milyar dolar gelir elde etmişti. Ancak ithalat kısıtlamalarıyla 2024 yılı 4.4 milyon ton ithalat ve 3 milyon ton ihracatla kapatıldı. 2025’in ilk 3 ayında ise ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre %40’tan fazla düştü.


“Un sanayii ayakta kalmak için ihracata mecbur. Sadece iç piyasaya üretim yaparsak, sektör birbirini tüketir. İç tüketim zaten 12-13 milyon ton bandında. Bu nedenle ihracat politikaları sektörün kaderini belirliyor,” diyen Çakmak, buğday ithalatındaki engellerin kaldırılmasının sektörün toparlanması için elzem olduğunu vurguladı.

Kapasite Sorunu ve Fabrika Kapanmaları

Türkiye genelinde aktif 430 un fabrikası bulunduğunu belirten Çakmak, toplam kapasitenin 32 milyon tonun üzerine çıktığını ancak fiili kullanımın 23 milyon ton civarında kaldığını ifade etti. Özellikle son üç yılda yaşanan ekonomik dalgalanmalar, dış ticaret tedbirleri ve kur baskıları nedeniyle birçok fabrikanın kapanmak zorunda kaldığını söyledi.


“Fiilen 10 yıl geriye gitmiş durumdayız. Yeni yönetim olarak aktif kapasite, kapanan tesisler ve bölgesel dağılım gibi verileri yeniden değerlendireceğiz” dedi.

İklim Değişikliği ve Kuraklık Tehdidi

2023 sezonunda Türkiye’nin son altı yılın en yüksek üretimini yakaladığını belirten Çakmak, 2025 sezonunu buğday rekoltesine dair beklentilerini şöyle açıkladı: “2023 yılında elde ettiğimiz yüksek üretim rekoltesi hepimizi umutlandırmıştı; ancak 2024 sezonunu yaklaşık %5,5’lik bir düşüşle 20,8 milyon tonla kapattık. 2025 sezonu için ise tablo daha da endişe verici. Birçok bölgede etkisini hissettiren kuraklık nedeniyle bu yılki üretimin 20 milyon tonun da altına düşebileceğini öngörüyoruz. Türkiye olarak verimlilik konusunda büyük ölçüde yağışa bağımlı bir üretim modeli içindeyiz. Bu nedenle iklim değişikliğinin ve yağış düzensizliklerinin sektöre olan etkisi her geçen yıl daha da belirginleşiyor. TÜİK verileri genel bir verim artışı eğilimine işaret etse de, maalesef hâlâ dünya ortalamasının gerisindeyiz.”

Sektörel Endişeler: Finansman, Lojistik ve Stok Maliyeti

Un sanayicileri açısından sadece ihracat değil, finansmana erişim, girdi maliyetleri, depolama altyapısı ve küresel ekonomik belirsizlikler de sorun teşkil ediyor. Girdi maliyetlerinin yüksekliği, işgücü sorunları ve döviz kurlarıyla birlikte belirsizliğin arttığını kaydeden Çakmak, ihracatçı ülkelerin artan stok maliyetlerinin de fiyatları doğrudan etkilediğini ifade etti.

Ayrıca savaşlar, siyasi değişkenlikler ve döviz ihtiyacı nedeniyle tarımsal ihracatın bir finansman aracı olarak kullanılmasının uzun vadeli sürdürülebilirlik açısından riskli olduğunu belirtti.

Sektör Kritik Eşiklerde

Un sektörü için 2025 yılı, ihracatın sürdürülebilirliği ve pazar payının korunması açısından kritik bir dönüm noktası. Irak'taki siyasi gerilimden kaynaklanan sınır sorunları ve Rusya'nın ihracatta agresif yükselişi, Türkiye’nin liderliğini doğrudan tehdit ediyor. Çözüm, hem dış ticaretin önünü açacak esnek politikalarla hem de bölgesel sorunlara hızlı diplomatik müdahalelerle mümkün olabilir.

Haberler Kategorisindeki Yazılar