Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu’nun (TUSAF) “Global Tarım Politikaları, Gıda ve Enerji” temalı 18.Uluslararası Kongre ve Sergisi sektörün yoğun katılımıyla gerçekleşiyor. Kongre’nin açılış konuşmasını yapan Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Haluk Tezcan, değirmen sektörünün yatırımlarıyla geleceğe yatırım yaptığını söyledi.
TUSAF Başkanı Haluk Tezcan, “Sanayiciler başta olmak üzere ikiz dönüşümle tüm değirmen sektörünün yenilenebilir enerji kaynaklarına yaptıkları yatırımların arttığını görmek sektörümüzün geleceği adına bizleri mutlu etmekte ve her geçen gün, tarım ve gıdanın sürdürülebilirliği için farkındalıkları arttırmaktadır” dedi.
İDMA’nın Ana Sponsorluğunda Antalya’da iki gün sürecek TUSAF Kongresi, Federasyonun 20. Kutlamasıyla aynı zamana denk gelmesi sektörün yoğun katılımına sahne oldu.
Kongrenin açılış konuşmasını yapan Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Haluk Tezcan, “Öncelikle sizleri, her yıl değerli paydaşlarımız ve kamu kurum ve kuruluşlarının destekleriyle giderek büyüyen ve bir marka haline gelen kongremizi, Federasyonumuzun kuruluşunun 20.yılında Türkiye’nin en büyük gıda kongresi sıfatıyla ağırlamaktan duyduğum mutluluğu ve onuru dile getirmek istiyorum” dedi.
TUSAF Başkanı Haluk Tezcan yaptığı konuşmada şu noktalara dikkat çekti:
Geride bırakmış olduğumuz 2023 yılının, global ölçekte yaşanan mali dalgalanmaların yanında, iklim değişikliği, doğal afetler, savaşlar, enerji kaynaklarında yaşanan sıkıntılar ve ticaretin bel kemiği olan lojistikte yaşanan problemler ile bizlere aslında dünyanın bir dur çağrısı niteliğinde geçtiğini söylemek mümkün.
Bilindiği üzere, 6 Şubat 2023 Tarihinde Dünya üzerinde eşi benzeri görülmemiş bir felakete uyandık. Asrın felaketinin üzerinden bir yıl geçmiş olsa da acılarımız hala taze…
O günden bugüne geçen dönemde özellikle gıda sanayinin en büyük aktörlerinden biri olarak bizler, devletimizle işbirliği içerisinde bu felaketi asrın seferberliğine dönüştürerek yaralarımızı bir nebzede olsa sarmayı başardık…Bu vesileyle kayıplarımızı bir kez daha hasretle anıyor ve böyle bir felaketin bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELE KÜRESEL ÇAPTA BAŞARILI OLUR
Tüm bunların yanında iklim değişikliği ve aşırı sıcaklarla mücadele etmeye devam ettik. Uluslararası kaynaklara göre 1800’lü yıllardan bu yana yaşanan en yüksek sıcaklıklar 2023 yılında kaydedildi. Bu noktada artık iklim değişikliğinin tam ortasında bilinmeyen bir bölgedeyiz.
Ve maalesef buna neyin yol açtığını çok iyi biliyoruz. Yüzyılı aşkın bir süredir farkındayız ki karbon emisyonlarını artırırsak, atmosfer sıcaklığı da artacak. Sıcak hava dalgalarını ve diğer tüm etkileri kontrol altına alabilmemiz tamamen sera gazı emisyonlarını azaltmamıza ve net sıfır emisyona ulaşmamıza bağlı. Bunu da ancak küresel çapta bir çözüm bularak başarabiliriz.
Burada biz sanayiciler başta olmak üzere ikiz dönüşümle tüm değirmen sektörünün yenilenebilir enerji kaynaklarına yaptıkları yatırımların arttığını görmek sektörümüzün geleceği adına bizleri mutlu etmekte ve her geçen gün, tarım ve gıdanın sürdürülebilirliği için farkındalıkları arttırmaktadır. Bu noktada ar-ge den ür-geye geçişin bir an önce sağlanması gerektiği düşüncesindeyim. Ve bu da kamu ve özel sektörün işbirliği ile olacaktır.
Tüm bunların yanında, nüfusun her yıl kayda değer oranda arttığı günümüzde bilinçsiz tüketim anlayışı gıda israf ve kaybını korkunç seviyelere çıkarmıştır. Dünyada 1.3 milyar gıda israf ediliyor olması düzeltmemiz gereken başka bir husus olacaktır.
TAHIL ÜRETİMİ TÜM ZAMANLARIN REKORUNU KIRDI
Uluslararası tahminlere göre, 2023 yılında tahıl üretimi 2022 yılına kıyasla yüzde 1.2 artış göstererek 836 milyon ton ile tüm zamanların en yüksek rakamına ulaşmış olsa da üretimin tüketimi karşılama oranındaki açılmalar endişe uyandırıyor.
Dünyada da ülkemizde de tarım politikaları değişiyor. Artık ülkeler suyu merkeze alan üretim planlamaları yapıyor. Gıda arz güvenliğini konuşurken, su güvenliği de artık en önemli mücadelelerimizden biri olacak.
Maalesef bu değişimin etkileri sadece tarımsal üretim miktarlarına etki etmekle kalmayıp, bizleri bekleyen su krizinin yanında, yaşanan su çekilmeleriyle birlikte lojistikte yaşanacak problemlere yani gıda tedarik zincirine kadar etki edebildiğini gösteriyor. Ülkemizdeki kullanılabilir su kaynaklarının dörtte üçünü tüketen tarım, bu süreçten en fazla etkilenecek sektörlerin başında gelecek.
Bizleri 10 yıl gibi kısa bir sürede büyük bir su krizi beklediğini düşündüğümüzde, özellikle sanayinin içerisinde en yüksek paya sahip olan gıda üreticileri olarak bu yaşadığımız dönemi iyi analiz etmeli ve bu kapsamda bir an önce üretim modellerimizi değiştirmeliyiz.
Bizi bekleyen tehlikeler sadece bir üretim kesimini değil, aynı zamanda 8 milyar insanı ve gıda tedarik zincirini de doğrudan etkiliyor olacak.
SON 7 YILIN REKOR BUĞDAY ÜRETİMİ
Tüm bu olumsuz gelişmelerin ve risklerin yanında 2023 yılı ülkemiz için rekorlar kırmayı başardığımız bir yıl oldu. Ekim alanlarımızdaki artışın yanında son 7 yılın en yüksek buğday üretim rakamı olan 21.5 milyon ton ile yılı kapattık.
Gıda arz güvenliğinin dünyayı tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olduğu bu günlerde ülkece sağlam stoklara sahip olmanın yanında Türkiye olarak uzun zamandan sonra Toprak Mahsulleri Ofisi vasıtasıyla makarnalık buğday ihraç etmiş olduk. Böylece bundan sonraki süreçlerde de stok konusunda endişe duymayacağımızın sinyallerini de tüm Dünyaya göstermiş olduk.
Türkiye dünyanın un ambarı olmayı gururla sürdürüyor. Türk ununun güvenilirliğinin altını çizerken aynı zamanda düşük gelir gruplarının da güvenli gıdaya erişiminde kilit bir rol üstleniyoruz.
Bu kapsamda artan üretimimizle beraber verim ve kalitemizi de dünya standartlarına çıkarmayı başarabilirsek, kendi buğdayımızla ihracat şampiyonluğumuzu taçlandırabiliriz.
2023 yılının haziran ayına kadar, un sanayicileri olarak bizler sektör paydaşlarımızla birlikte yaşanan mali dalgalanmalarla mücadele etmeye devam ettik ve bu süreci vatandaşlarımıza yansıtmadan hem ülkemizde hem de Dünya sofralarında yerimizi almak için canla başla mücadelemizi verdik. Bu kapsamda yeni kurulan hükümetimizle de işbirliği içerisinde çalışmalarımızı sürdürmeye devam ediyoruz.
Gıdamızın ayrılmaz bir parçası olan una ve ekmeğe vatandaşlarımızın makul fiyatlarla ulaşması için sektör olarak vermiş olduğumuz bu mücadelede en büyük destekçimiz olan Toprak Mahsulleri Ofisi başta olmak üzere Tarım ve Orman Bakanlığımız ve Ticaret Bakanlığımızın ilgili birimlerine ı teşekkürlerimizi sunuyorum.
Bu mücadele sonucu piyasalar kendi fiyatını oluşturarak dengesini bulmuş ve bugün FAO Tahıl Fiyat Endeksine göre de dünyada olduğu gibi küresel gıda fiyatları gerilemesini sürdürmeye devam etmektedir.
DEVLET DESTEKLERİ MEYVESİNİ VERİYOR
Bu yaşadığımız süreçler bizlere tarımda üretimimizi her ne pahasına olursa olsun arttırmamız gerektiğini bir kez daha gösterdi.
Özellikle son yıllarda devletimizin tarımsal üretime vermiş olduğu büyük destekler meyvelerini vermeye başladı ve son 10 yıldır düşüş eğilimde devam eden ve 6.4 milyon hektara kadar gerilemiş olan üretim alanımız 2023 yılında tekrar 7,3 milyon hektara yükselmiştir.
Bu sayede son yılların en yüksek üretim miktarlarına ulaşarak üreticilerimizle birlikte uzun dönemdir hedeflediğimiz sürdürülebilirliği de yakalamış olduk.
Artık tarım ve gıdada, yenilikçi yaklaşımlara ihtiyaç duyduğumuz aşikâr. Bu kapsamda yeni sözleşmeli üretim modelimizin ülkemizde ve dünyada tarımsal üretimde yeni bir yol haritası çizeceğine inanıyorum. Burada her geçen gün gelişerek büyüyen lisanslı depoların, yem sektörünün ve tarım finansmanındaki yeni aracılık kurumlarının da bu lokomotifi tamamlayacağını düşüncesindeyim.
Bundan sonraki süreçte de sanayicilerin ve üreticilerin iş birliklerinin arttırılması bizleri uluslararası arenada yukarı taşıyacaktır.
Üretim modellerimizde bu yenilikçi yaklaşımlarla verim ve kaliteyi arttırırken gençlerin de üretim zincirine dahil edilmesi tarımın en önemli sorunlarından birisi olan istihdam adına da büyük önem taşıyor. Tarım gibi geleneksel bir sektörde gençlerin ilgisini çekmek büyük yeni bir vizyon gerektiriyor olacak.
10 YILDIR İHRACAT LİDERİYİZ
Devletimiz ve ilgili kurumlarımızın desteği ile un sanayicileri olarak Dünyada son 10 yıldır ihracat lideri konumundayız. 2023 yılında ise 160 ülke ve 6 serbest bölgede 3.6 milyon tonun üzerinde bir ihracat gerçekleştirerek tüm zamanların en yüksek ihracat miktarına ulaşarak yeni bir rekora imza atmış olduk. Bu başarı, ihracat yapan firmalarımızın yanında, iç piyasada ürün arzını sorunsuz gerçekleştiren sanayicilerimizin ile bizlerle bu sanayinin yapı taşlarını oluşturan sektör paydaşlarımızın ortak başarısıdır.
Gıda sanayisinin en önemli aktörlerinden biri olarak bizlerin üzerine düşen görevlerin ciddi bir sorumluluk getirdiğini anlamak zorundayız. Dünya tarım politikalarını bir bir değiştiriyor, bunlara bizde dahiliz. Önüne geçilemeyen açlık ve kuraklık artık birer risk değil en önemli mücadelemiz.
Maalesef ki global ölçeklerde yaşanan savaşlar ve gerilimler, yanı başımızda duran Gıda güvenliği ve Gıda israfıyla olan savaşımızda hedefimize odaklanmamızı zorlaştırıyor.
Burada bizi bekleyen bir başka tehlikenin ise ticaretin bel kemiği olan lojistik olduğunu görmekteyiz.
Küresel ticaretin en önemli geçiş güzergahlarından biri olan Kızıldeniz’de yaşanan gelişmeler, güvenliğe yönelik jeopolitik riskleri ve tehditleri arttırmasının yanında küresel tedarik zincirinde ve uluslararası ticarette ciddi bir darbe etkisi yaratıyor.
Yaklaşık 42 milyon ton buğdayın taşındığı Kızıldeniz, tek başına küresel buğday ticaretinin beşte birine aracılık ediyor, burada ülkemiz olarak piyasa şoklarından kaçınmak için Kızıldeniz’in açık tutulması adına elimizden geleni yapmalıyız.
Diğer taraftan, Panama Kanalı’nda yaşanan aksaklık krizi daha da derinleşmekte. Kuraklık sebebiyle yavaşlayan gemi trafiği, sebebiyle başka güzergahlar tercih edilmeye çalışılsa da yaşanan gelişmeler son yıllarda küresel deniz taşımacılığına yönelik en ciddi tehdit olduğu yönünde.
Farklı alternatif rotalar ve ulaşım türlerinin konuşulması söz konusu olsa da mevcut alternatifler maliyeti artıracak ve sürecin uzamasına sebep olacaktır.
Yine burada Rusya-Ukrayna Savaşı sebebiyle uluslararası olarak uygulanan yaptırımlar kapsamında Türkiye limanlarında yaşanan problemlerde ticarette aksamalar yaşanmasına sebep olmakta.
Burada global ölçekte yaşanan daralmalarda bile etkilenme lüksü olmayan gıda sanayisinin hali hazırda finansmana ulaşımda yaşanan problemlerde eklendiğinde bizleri riskli bir dönemin beklediğini söylemek mümkün.
Hiç şüphe yoktur ki, devletimizin ilgili kurumları süreci takip ederek gerekli aksiyonların alınması adına adımlar atacak ve gıda sanayinin sadece bir sektörü değil 8 milyar insanı etkilediğinin farkındalığını oluşturacaktır.

ANA SPONSORUMUZ İDMA’YA TEŞEKKÜRLER
Bilindiği üzere, bu güzel organizasyonlar siz değerli sponsorlarımızın destekleri olmadan gerçekleşemez. Bu kapsamda kongre ana sponsorumuz IDMA olmak üzere 60 dan fazla sponsor ve 1300’ün üzerinde katılımcıyla bizleri Türkiye’nin en büyük gıda kongresi yaparak onurlandıran siz değerli misafirlerimize teşekkürlerimi bir borç biliyorum.