“Dünya genelinde bitkisel proteine ve daha sağlıklı, sürdürülebilir gıdalara yönelik bir eğilim var. Değerli birer bitkisel protein kaynağı olmaları sebebiyle bakliyat ürünlerinin tüketim oranları artıyor. Bakliyat sektörü, önümüzdeki yıllarda büyüme ivmesini artıracak ve önemini koruyacaktır.”
Hasan Gümüş
Yönetim Kurulu Başkanı
Yayla Agro Gıda
Gıda ve tarım politikalarının yeniden gözden geçirilmesini tetikleyen Covid-19 pandemisi ile birlikte sağlıklı, dengeli ve sürdürülebilir beslenme dünya genelinde önem kazandı. Tarladan çatala, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir gıda sisteminin inşa edilmesi, küresel gıda güvencesi ve dünyanın geleceği açısından büyük önem taşıyor. Bu noktada baklagiller, sağlıklı protein kaynağı olarak ön plana çıkıyor. Baklagillerin sürdürülebilir beslenmedeki katkısı daha iyi anlaşıldıkça bakliyata talep de artıyor.
Gıda ve bakliyat sektörünün durumunu, sağlıklı ve sürdürülebilir bir dünya inşa etmek için çalışmalar yürüten Yayla Agro Gıda’nın Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş ile konuştuk. İklim değişikliğinin yanında pandeminin, gıda sektöründeki taşları yerinden oynattığını söyleyen Gümüş, “Gıda güvenliği ve arzı, önümüzdeki yıllarda da dünyanın en stratejik konularından biri olmaya devam edecek.” diyor. Dünya genelinde bitkisel proteine yönelik bir eğilim olduğuna dikkat çeken Gümüş, “Bakliyat sektörü, önümüzdeki yıllarda da büyüme ivmesini artıracak ve önemini koruyacaktır.” öngörüsünde bulunuyor.
Sayın Gümüş, öncelikle bize Yayla Agro’yu ve faaliyet alanlarını anlatır mısınız?
Yayla Agro Gıda olarak stratejik öneme sahip bir sektörde faaliyet gösteriyoruz. Geleceğin sağlıklı nesillerini yetiştirme misyonumuz çerçevesinde sofralara güvenilir, kaliteli, besleyici ve ev yapımı tadında, hijyenik ürünler sunmak için üretmeye devam ediyoruz. Sektördeki 26 yıllık geçmişimiz, güçlü üretim yapımız ve dağıtım ağımız, marka bilinirliğimiz, Ar-Ge yatırımlarımız ve inovatif ürünler geliştirme gücümüz ile farklılaşıyoruz. Ankara ve Mersin’de üretim tesislerimiz bulunuyor. Niğde Organize Sanayi Bölgesi’nde satın aldığımız 127 bin metrekarelik arazide üçüncü fabrikamızı kurmak için hazırlıklarımız da sürüyor.
Son dönemde gıda ve bakliyat sektörüne getirdiğiniz yenilikçi ürünler dikkat çekiyor. Bize bunlardan bahseder misiniz?
Klasik pirinç ve bakliyat ürünleri, pişirilmeye hazır pratik, katkısız pilav ve çorba karışımları, gurme ürünler (Chia, kinoa, keten tohumu vb.), Türkiye’de bir ilk olan “Yemek Hazır” serisi, haşlanmış ürünler gibi farklı ihtiyaçlara seslenen geniş bir ürün yelpazemiz bulunuyor. Pirinç ve bakliyatta yıllık yaklaşık 1 milyon ton, paketli yemek hazırda yıllık yaklaşık 35 milyon adet üretim kapasitesine sahibiz. 6 kıtada 100’den fazla ülke ile dış ticaret ilişkimiz bulunuyor. 65’ten fazla ülkeye ihracat yapıyoruz.
Ulusal marketler, discount marketler, yerel zincirler, gross marketler, ev dışı tüketim noktaları, geleneksel toptancılar ve bayiler aracılığıyla tüketicilerin beğenisine sunduğumuz ürünlerimiz; Yayla, A’la Çiftçi, İri DANEM, Yunus markalarıyla raflarda yerini alıyor. ‘Pişir Ye’ kategorisi altında klasik pirinç, bulgur ve bakliyatların yanı sıra mevsiminde kurutulmuş sebzelerle harmanlanmış bulgur, pirinç ve çorba karışımları, gurme ürünler (Chia, kinoa, keten tohumu, amarant vb.), 'Aç Kullan’ kategorisi altında haşlanmış bakliyat çeşitleri, ‘Aç Ye’ kategorisi altında pilaki, salata hazır, zeytinyağlı yemekler ve hoşaflar, ‘Isıt Ye’ kategorisi altında çeşit çeşit çorbalar, makarnalar, bulgur pilavları, pirinç pilavları ve etli yemekler üretiyoruz.
Peki bu ürünleri yurt dışı pazarlarına da gönderiyor musunuz?
Yurtdışında ağırlıklı olarak Legurme markasıyla hizmet veriyoruz. Legurme ile ‘Pişir Ye’, ‘Aç Ye’, ‘Isıt Ye’ ve 'Aç Kullan' ürünleri üretiyoruz. Legurme’nin klasik pirinç ve bakliyat ürünleri, gurme lezzetler (Chia, kinoa, keten tohumu vb.) ve hemen yemeye hazır pratik, katkısız ürünlerden oluşan geniş bir yelpazedeki ürünleri, Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde tüketicilerle buluşuyor.
Sürdürülebilir üretim ve çevre konusunda çalışmalarınız var. Bize bu konudaki hedeflerinizden bahseder misiniz?
Sürdürülebilir büyüme hedeflerimiz doğrultusunda yaptığımız çalışmalar sonucunda bakliyat sektöründe Karbon Ayak İzi Beyan Raporu alan ilk şirket olduk. Hedefimiz 2050 yılına kadar “Karbon Nötr” şirket olmak.
2018 yılında kurduğumuz, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı onaylı Ar-Ge Merkezimiz değişen tüketici alışkanlıkları ve müşteri taleplerine uygun yeni ürün ve teknolojiler geliştirmek amacıyla çalışmalar yürütüyor. Katkısız, koruyucusuz, ev yapımı tadında pek çok yemek seçeneğinin olduğu Yemek Hazır serisi, Ar-Ge çalışmalarımız sonucunda pazara sunduğumuz ürünler arasında.
Pandemi, beslenme alışkanlıklarımızı nasıl etkiledi?
Yaşam koşulları çok hızlı değişiyor. Geleneksel mutfağımızdan ve yeme tarzımızdan giderek uzaklaşıyoruz. Diğer taraftan pandemi ile birlikte daha da yükselişe geçen bir sağlıklı ve kaliteli beslenme trendi var. İçinde ne olduğunu bildiğimiz, güvenilir, besleyici, hijyenik ve kaliteli yiyecekler ile beslenmek istiyoruz.
Yediklerimiz; sağlığımızdan yaşam tarzımıza, kendimizi nasıl hissettiğimize kadar birçok şeyi belirliyor. Yemek Hazır serimiz ile hayatı kolaylaştıran, pratik, hijyenik ve herkesin güvenle tüketebileceği ürünler sunuyoruz. Çeşit çeşit çorbalar, bulgur ve pirinç pilavları, pilakiler, etli yemekler, hoşaflar gibi katkısız, koruyucusuz, ev yemeği tadında lezzetlerimiz 2 dakikada yemeğe hazır hale geliyor. Üretim tesislerimizde en son teknoloji ve kalite standartlarında ürettiğimiz yemekler, renklendirici ve koruyucu gibi katkı maddeleri olmadan pişirildiği haliyle hijyenik şekilde tüketiciyle buluşuyor.
BPA’sız yeni nesil ambalajlar sayesinde yemekler tadını, besin öğelerini kaybetmeden 36 aya kadar saklanabiliyor. Soğuk zinciri de gerektirmiyor. Ambalajlarımız, cam ve teneke kutulara oranla 10’da 1 daha az yer kaplamaları, yeterli küçük depolama alanıyla önemli avantaj sağlarken lojistik sırasında harcanan karbon emisyonunu azaltan yönüyle çevreyi de koruyor.
Yemek Hazır ürün serimiz ile 2021 NielsenIQ BASES Çığır Açan İnovasyonlar, “Gıda” kategorisinde ödüle de layık görüldük. Son olarak Gıda İçecek ve Tarım Politikaları Araştırmaları Merkezi (GİFT) tarafından düzenlenen Gıda ve Gastronomi İnovasyon Zirvesi ve Gıda Plus Ödüllerinde, “En Yenilikçi Hazır Yemek” kategorisinde ödül layık görüldük.
Peki piyasaya yeni inovatif ürünler sunmak için çalışmalarınız var mı? Ar-Ge merkezinizde ne gibi çalışmalar var?
Ar-Ge Merkezimizde, hazır yemek portföyümüzü genişletme hedefimize uygun çalışmalar yanında, fonksiyonellik kazandırılmış ürün çalışmaları da yapılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye beslenme ve sağlık araştırması göz önünde bulundurularak diyetisyen desteği ile toplumsal eksiklik ve ihtiyaçları analiz edilerek bu konuda ürünler tasarlanıyor. Fonksiyonel gıdaların geliştirilmesi yanında glutensiz ve vegan ürünlerin sayısının artırılması da önümüzdeki döneme yönelik hedefler arasında.
Yayla Agro’nun önümüzdeki döneme yönelik hedefi nedir?
Tarım ve gıdanın stratejik öneminden hareketle, ülkemizin sahip olduğu potansiyeli ve avantajları katma değerli ürünlere dönüştürerek dünyaya ihraç etmek, global ölçekte kendi alanımızda sayılı markalar arasına girmek öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor.
Ülkemiz her açıdan çok büyük bir tarımsal potansiyele sahip. Ülkemiz bakliyatın anavatanı, gen merkezi konumunda. Dünya genelinde bakliyat ürünlerini en fazla tüketen ve mutfak kültürünün bir parçası haline getiren bir ülke olarak da ayrıcalıklı bir yere sahibiz. Aynı zamanda ihracatçı ve girişimci sektör yapısı ile dünya bakliyatını yöneten bir konumda yer alıyoruz. Dünya bakliyat üretiminde ülkemiz ekiliş alanı olarak 20’nci, üretimde ise dünyada 14’üncü sırada yer alıyor. 2022 yılının da sektör açısından verimli bir yıl olacağı kanaatindeyiz. Nisan ve mayıs ayları da tarımsal kuraklık oluşturmaz ise başta kırmızı mercimek olmak üzere nohut dahil bakliyat ürünlerinde ekiliş ve dolayısı ile üretim artışı bekliyoruz.
Pandemi sürecinde gıda ve tarımın hayatî önemi daha iyi anlaşıldı. Peki Türkiye, tarımsal potansiyelini tam olarak kullanmak için neler yapmalı?
Gıda ülkeler için çok stratejik bir konu ve Covid-19 pandemisi ile yaşanan süreçte bu gerçek daha net görüldü. Sağlık ve gıda dışındaki tüm ihtiyaçlarımızı erteleyebilme olanağımız varken, insanoğlu yeme ve içme ihtiyacını her durumda karşılamak zorunda. Ülkelerin bu süreçte tarımsal ürünlerin ihracına yönelik getirdikleri kısıtlamalar ve sınırların kapanması, tarım ve gıdada kendi kendine yetebilmenin önemini gösterdi. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle ortaya çıkan durum da bir kez daha bu gerçeği teyit etti.
Türkiye, bir tarım ülkesi olarak önümüzdeki süreçte topraklarını daha verimli kullandığı, daha katma değerli ürünlerle değerlendirdiği, çiftçiyi daha fazla desteklediği, sanayici ve sektör paydaşları ile birlikte tarıma dönüşü gerçekleştirdiği takdirde sahip olduğu avantajlarını çok daha iyi kullanabilecektir.
Ülkemiz tarım potansiyelinin tam olarak kullanılması için yönetimde toplulaştırmanın elzem olduğuna inanıyoruz. Arazi toplulaştırması yanında tarımsal üretimde de toplulaştırma yapılması gerekiyor. Ayrıca toprağı besleyen, verimini artıran ve daha az suya ihtiyaç duyan bakliyat üretiminin teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda sektöre sağlanacak teşvik ve desteklerle sözleşmeli üretimin gerek çiftçi gerekse sanayici açısından garanti sağlayacağı bir yapıya kavuşturulması önem taşıyor. Kamunun hakem rolünü üstlenerek bilgi ve sermayenin sanayici vasıtası ile toprakla ve çiftçi ile buluşturulması gerekiyor.
Anadolu genelinde özellikle kırsalda şehirlere ciddi bir göç var. Çiftçi nüfusunun yaşlanması, gençlerin tarımsal üretime ilgilerinin azlığı ve nüfusun kentlerde yoğunlaşması önemli bir sorun olarak karşımızda duruyor. Geldiğimiz noktada ülkenin toplam arz talep dengesi, vatandaşını besleme, temel ürünlerinde tedariki sağlama anlamında riskleri artırıyor. İklim kaynaklı, kuraklık vb. riskler de bunu tetikliyor. Son yaşadığımız Rusya-Ukrayna savaşında olduğu gibi uluslararası riskler de artıyor. Önümüzdeki süreçte üretemeyen, kendi ihtiyacını karşılayamayan ülkeler için bu riskler daha fazla artacak görünüyor. Türkiye gibi ülkelerin ise potansiyeli ve daha fazla üretme imkânı var. Gıda güvenliği ve arzı, önümüzdeki yıllarda da dünyanın en stratejik konularından biri olmaya devam edecek.
Sürdürülebilir tarımsal üretim konusunda özel sektör nasıl bir katkı sağlayabilir?
Yayla Agro Gıda olarak, sözleşmeli üretimi artırmak ve kendi tedarikimizi garanti altına alabilmek için önümüzdeki süreçte Anadolu genelinde üretim seferberliğine katkı sağlayacağız. Gıda güvenliği riskleri; tarımla, toprakla, çiftçiyle daha fazla ilgilenme ihtiyacı doğurdu. Tarım, bilgi ve sermayenin toprakla buluşabilme kapasitesi ile ölçülür. Gelişmiş bütün ülkelerde bilgi ve sermaye toprakla çok güçlü şekilde buluştuğu için tarım son derece ileri ve başarılı bir noktada. Türkiye’de de sanayicilerimiz yüzlerini daha fazla toprağa dönmek zorunda. Yayla Agro Gıda olarak önümüzdeki süreçte bunun öncülerinden biri olmayı hedefliyoruz.
Bakliyat sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bakliyat sektörü, önümüzdeki yıllarda da büyüme ivmesini artıracak ve önemini koruyacaktır. Dünya genelinde bitkisel proteine ve daha sağlıklı, sürdürülebilir gıdalara yönelik bir eğilim var. Bakliyat ürünleri değerli birer bitkisel protein kaynağı olmaları sebebiyle tüketim oranları artıyor. Bilimsel araştırmalarda, baklagiller için hem düşük kalorili olmaları hem de yüksek protein değerleri ve yüksek lif içerikleri ile “değerli besin” tanımlaması yapılıyor. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini yakından hissettiğimiz günümüzde bitkisel protein kaynağı olan bakliyatlar, çevresel etkileri bakımından hayvansal protein kaynaklarına göre önemli avantajlar sunuyor. Hayvansal kaynaklı proteinlerin sera gazı emisyonu miktarı, bitkisel proteinlerin ortalama 400 katı. Karbon ayak izimizi azaltmak, su kaynaklarını verimli kullanmak ve gezegenimizin geleceğine iyi izler bırakmak için beslenme tercihlerimizi yeniden gözden geçirmemiz ve bakliyat ürünlerine sofralarımızda daha fazla yer açmamız gerekiyor.
“Geleceğin Sağlıklı Nesillerini İnşa Etme” misyonumuz çerçevesinde biz de baklagillerin günümüz tüketim alışkanlıklarının getirdiği sağlık, kolaylık, pratiklik ve ulaşılabilirlik kriterlerine uygun şekilde tüketimini artırmaya dönük ürünler geliştirmeyi topluma karşı duyduğumuz bir sorumluluk olarak görüyoruz.