“Stratejik ürünler konusunda, en az kendimize yetecek kadar ürün üretmek için, gerekli tüm adımları acilen planlı bir şekilde hayatımıza geçirelim. Artık sorun oluştuktan sonra çözüm arayışlarını bir kenara bırakalım ve oluşabilecek sorunları gerçekleşmeden çözümleyecek tarım politikaları üretelim. Un ve makarna ihracatında elde ettiğimiz gücün kaybedilmemesi ve ihracatın geliştirilmesi, desteklenmesi için buğday politikalarının doğru yönetilmesi gerekiyor.”
Hasan Hacıhaliloğlu
CEO
Taban Gıda
Özellikle pandemi sonrası bütün dünyanın dikkat çektildiği stratejik ürün buğday, ekonomileri adeta sarsıyor. Kuraklık ve ülkelerin panik alımlarıyla fiyatı hızla artan ürün, dünyada gıda enflasyonunu artıran etmenlerin başında geliyor. Ekmek, makarna, bisküvi ve diğer unlu mamullerin ham maddesi olan sarı altının geleceği en çok merak edilen konuların başında geliyor. Biz de sektörü yurt içinden ve yurt dışından dikkatle takip eden ve Türkiye’de yüzde 20 pazar payıyla buğday tedarik pazarında özel sektör lideri olan Taban Gıda’nın CEO’su Hasan Hacıhaliloğlu ile masaya yatırdık. 2016 yılında kurulan ve Türkiye’nin 500 Büyük Şirketi sıralamalarında ilk 200’de yer almayı başaran sektörün parlayan yıldızı Taban Gıda’ın gelece yönelik hedeflerini, piyasada yaşanan sıkıntıların giderilmesi için tavsiyelerini dinledik.
Buğday üretim ve tedarik konularındaki yatırım planları ile zincirin önemli bir halkası olmayı planlayan Taban Gıda CEO’su Sayın Hacıhaliloğlu’nun sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
Sn. Hacıhaliloğlu, öncelikle röportaj talebimizi kabul ettiğiniz ve vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Türkiye'nin önde gelen buğday tedarik firmalarından biri olan Taban Gıda’nın çalışmaları hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Taban Gıda’nın sektördeki konumunu anlatır mısınız?
Dünyanın farklı pazarlarından buğday başta olmak üzere tahıl, yem grubu ve yağlı tohum tedariki yapıyoruz. 2016 yılından bu yana doğru pazarlarda, doğru ürün, doğru fiyat politikası ve hizmet kalitesiyle büyüme gerçekleştiriyoruz. Farklı ürün grupları ile dünyanın birçok ülkesine talep ve ihtiyaç odaklı transit ticaret gerçekleştiriyoruz. Türkiye’de yüzde 20 pazar payıyla ithal buğday tedarik pazarında özel sektör lideriyiz ve “Türkiye’nin 500 Büyük Şirketi” sıralamalarında ilk 200’de yer alıyoruz.
Pandemi ve kurdan dolayı artan ham madde fiyatları konusundaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız? Bu fiyatlarla nasıl mücadele ediyorsunuz?
Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de tarımsal emtia fiyatları son yılların en yüksek seviyelerinde seyrediyor. Yine Türk lirasında yaşanan değer kaybı ülkemizdeki sektör paydaşlarının bu durumdan daha da fazla etkilenmesine sebep olmakta. TMO özellikle ekmek, makarna ve yem fiyatlarının daha da yükselmesini önlemek amacı ile çeşitli adımlar atıyor. Aldığı önlemlerin başında piyasa fiyatlarının neredeyse yarı fiyatına piyasaya sunduğu hammadde satışları geliyor. Ancak piyasaya sunduğu bu satışları çeşitli taahhütlere dayandırması piyasada kafa karışıklığına sebep oluyor. Örneğin TMO’nun istemiş olduğu çok düşük fiyatlı satış taahhüdünü destek verdiği tonaj ile üretilebilecek miktar için değil de tüm fabrika kapasitesi için istemesi birçok üreticinin bu desteği kullanamamasına sebep oldu. Bu durum piyasa hammadde satış fiyatlarının daha da yukarı çıkmasına sebep oldu. Bu şekilde düşük fiyatlı hammadde satışı aynı zamanda ekim yapacak çiftçinin de gözünü korkutuyor, ekim miktarlarının azalmasına sebep oluyor. Düşük fiyatlı hammadde satışı yerine, sıkı kontroller eşliğinde üreticilerin piyasaya sundukları son ürünlere destek verilmesi her açıdan çok daha faydalı olacaktır.
Satışlarımızı mümkün olduğunca peşin bedel karşılığı gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bu şekilde kurdan minimum düzeyde etkileniyoruz. Çünkü kur arttıkça iç piyasa fiyatları da beraberinde artışa geçiyor.
YAKIN ZAMANDA BUĞDAY FİYATI 400 DOLARIN ÜZERİNİ GÖRÜR
Buğday ihracatçısı ülkeler yasaklar, kısıtlamalar ve ek vergiler getirdi. Bunlara kuraklığın sebep olduğu rekolte kaybı da eklenince daha fazla buğday ithalatı gündeme geliyor. Bütün bunlar fiyatların yükselmesine yol açıyor. Fiyatların daha ne kadar yükseleceğini düşünüyorsunuz?
Geçtiğimiz günlerde İsviçre’nin Cenevre şehrinde düzenlenen Global Grain konferansında uluslararası sektör temsilcilerinin de benzer kaygılara sahip olduğunu gördük. Genel görüş olarak başta buğday olmak üzere önümüzdeki günlerde de tarımsal emtia fiyatlarının artışı devam edecek gibi bir görüntü oluşmuş durumda. Özellikle dünyanın en büyük buğday ihracatçısı Rusya’nın yılbaşı itibari ile uygulayacağı kota, fiyatların artış hızını destekleyecek gibi duruyor. Yakın zamanda buğday metrik ton fiyatı 400 USD üzerini görür diye tahmin ediyoruz.
TMO’NUN DÜŞÜK FİYATLI BUĞDAY SATIŞLARI ÇİFTÇİYİ ÜRETİMDEN UZAKLAŞTIRIR
Şu anda çok zor bir süreçten geçen hububat sektörünü için atılması gereken adımlar nelerdir?
Global emtia fiyat artışlarının üzerine kur hareketleri sektörü oldukça zor durumda bıraktı. Haftalık hatta günlük fiyat artışları sektördeki oyuncuların hayatlarını oldukça zorlaştırıyor. Her ne kadar sektörde bu dalgalanmaları kaldırabilecek birçok firma olsa da ticari faaliyetlerini sürdüremeyecek sektör temsilcileri de olacaktır. Özellikle ekmek fiyatlarını belli seviyede tutma çabası, fırıncıların çok zor günler geçirmesine sebep oluyor. Ayrıca TMO’nun piyasa hammadde fiyatlarının yükselmemesi için yaptığı düşük fiyatlı satışlar, önümüzdeki dönem için çiftçilerin bu ürünleri tercih etmemesine neden oluyor. Bir şekilde çiftçilerin bu ürünleri ekmesini sağlayacak güven onlara sağlanmalı. Umarım en kısa zamanda daha kalıcı daha planlı adımlar atılarak sektör sorunları çözüm yoluna sokulabilir. Unutulmamalıdır ki; çözüm kendi ihtiyaçlarımızı üretebilmekten geçiyor. Bu kadar stratejik olan ürün gruplarının ihtiyaçlar odağında yeteri kadar üretilebilmesini sağlayacak tüm destek ve planlamalar en kısa zamanda hayatımıza girmeli.
Sürdürülebilir tarım ve iklim değişikliğiyle mücadele oldukça önemli. Sizin firma olarak bu konudaki düşüncelerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Kuraklık tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ciddi kayıplara yol açıyor. Sektör olarak öncelikle sürdürülebilir tarım ve iklim değişikliğiyle mücadele etmeliyiz. Taban Gıda olarak tarımın, üreticinin desteklenmesi adına yapılacak tüm çalışmalarda, projelerde yer almaya hazırız.
Taban Gıda’nın buğday dışında, yağlı tohum ve yem pazarına yönelik çalışmaları da var. Bu çalışmalarız nasıl gidiyor?
Buğday kepeğinde pazarda güzel bir yer edindik. Ayrıca yerli mısır alım satımında da piyasada kendimizi hissettiriyoruz. Ancak yağlı tohum ve yem hammaddeleri pazarında istediğimiz konumda değiliz. Bu dönemdeki fiyat artışları ve ilgili sektörlerin dengesiz dönemlerinin fazla oluşu hedeflerimizi bir sonraki yıla bırakmamıza sebep oldu.
GÜNLÜK 1000 TON KAPASİTELİ UN FABRİKASI HAZIRLIĞI
Kısa ve uzun vadeli yatırım hedeflerinizi anlatabilir misiniz?
Önümüzdeki 3 yıllık süreçte tedarik zincirini destekleyecek üretim ve lojistik yatırımları ile buğday dışında soya ve ayçiçeği küspesi, arpa, mısır, buğday kepeği gibi yem hammaddeleri çeşitliğinin yer aldığı ürün grubunda da pazar payını yükseltmek hedefindeyiz. Yurt içi veya yurt dışında 1000 ton/gün kapasiteli bir un fabrikası yatırımı için fizibilite çalışmalarına başladık. Halihazırda Türkiye’nin birçok limanında yüksek depolama kapasiteli kiralamalar yapıyoruz. 2 yıl içerisinde 100 bin tonluk depolama kapasitesine ulaşacak kendi silolarımızı kurma hedefimiz var.
Dünyanın birçok ülkesine ticaret gerçekleştiren bir şirketsiniz. Enerji maliyetleri ve kırılan tedarik zinciri yüzünden birçok sektör zor günler geçiriyor. Siz de firma olarak çatı şirketiniz Vivalon AG tarafından satın alınan 3 kuru yük gemisi ile navlun piyasasına girdiniz. Bu yatırımınızın amacı ve buradaki hedefiniz hakkında neler söylemek istersiniz?
Çatı şirketimiz Vivalon AG’nin toplam 25 milyon dolarlık yatırımıyla 3 kuru yük gemisini filomuza ekledik. Bu yatırımları, taşıma maliyetlerini kontrol altına alma gerekliliği önem arz eden transit ticaret pazarında söz sahibi olabilmek için yaptık. Navlun piyasasını gider olarak kontrol edebilmeyi, bunu gelir kalemine dönüştürüp, ticareti dengelemeyi planlıyoruz. Navlun piyasaları yön değiştirecek olsa dahi, faaliyet alanımız dolayısı ile kendi yüklerimiz olduğu için bu durumu tolere edebilecek avantaja sahibiz. Hacmimizi artırma stratejimize daha hızlı ulaşmayı hedefliyoruz.
Faaliyet gösterdiğiniz ülkeler hakkında bilgi verir misiniz?
Faaliyet gösterdiğimiz ülkeler arasında Almanya, Arjantin, Brezilya, Bulgaristan, Gürcistan, Hindistan, Irak, İsrail, İtalya, Kazakistan, Letonya, Litvanya, Lübnan, Meksika, Mısır, Polonya, Rusya, Romanya, Ukrayna bulunuyor.
UN VE MAKARNA İHRACAT PAZARLARINI KAYBETMEMELİYİZ
Ülke olarak gerçekleştirdiğimiz un ve makarna ihracatında firma olarak büyük katkılarınız var. İklim Değişikliği ve Küresel Salgın’ın sektöre etkileri hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Türkiye un ihracatında dünyada birinci, makarna ihracatında ise ikinci sırada yer alıyor. Bu büyük bir sanayi ve sektörü ifade ediyor. Biz, Taban Gıda olarak, neredeyse orta ve üzeri ölçekteki tüm üreticilere buğday tedariki sağlayarak destek oluyoruz. İhracata yönelik ürün tedarik ediyoruz diyebiliriz. Bu gücün kaybedilmemesi ve ihracatın geliştirilmesi, desteklenmesi için buğday politikalarının doğru yönetilmesi gerekiyor. Sürdürülebilir tarım için tüm dünyada ciddi projeler oluşturulup acil eylem planları yürürlüğe girmeli. Dünyanın ısısının 1,5 derece artacağı konuşuluyor, bu öngörüye karşı kuraklığa dayalı akıllı tohumların üretilmeye başlanması gerekiyor. Küresel salgın daha çok tüketim alışkanlıklarının değişmesine ve farklı problemler nedeni ile (deniz ve kara nakliyesi gibi) düzensiz ticaret hacimlerine sebep oluyor. Dönem dönem bu durum sektör oyuncularını zora sokuyor.
Sn. Hacihaliloğlu, sizlerin eklemek istediği, okuyucularımızla, sektörle paylaşmak istediğiniz başka hususlar var mı?
Aslında söylenmesi gereken çok şey var. Fakat tekrar en önemli noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bu stratejik ürünler konusunda, en az kendimize yetecek kadar ürün üretmek için, gerekli tüm adımları acilen planlı bir şekilde hayatımıza geçirelim. Artık sorun oluştuktan sonra çözüm arayışlarını bir kenara bırakalım ve oluşabilecek sorunları gerçekleşmeden çözümleyecek tarım politikaları üretelim. Umarım daha güzel günler göreceğiz.