BLOG

‘Yurt dışında hammadde ve fabrika yatırım iştahımız artıyor’

05 Aralık 202312 dk okuma

“Türkiye’nin un ihracatı özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yoğunlaşıyor ve bu bölge ihracatımızın büyük bir kısmını oluşturuyor. Rusya’nın un pazarına girmesi konusunda en büyük engel, lojistik, navlun ve konteyner yüklemelerindeki sınırlamalar ve yüksek maliyetler. Bu gibi stratejik kısıtlamalar, şirketimizi yurt dışında hammadde ve fabrika yatırımları iştahımızın artmasına, tedarik ve lojistik destekli operasyonlara yönelik pazar araştırmalarına yönlendiriyor. Böylece, depo bazında ve yıllık anlaşmalarla farklı ülkelerde buğday ve un tedarikini planlama stratejimizi de şekillendiriyoruz.”

Eksim Gıda Grubu Başkanı ve
Eksun Gıda Genel Müdürü Ahmet Demir

Türkiye un üretim ve ihracatının önde gelen firmalarından Eksun Gıda, enerji, depolama ve fabrika yatırımlarına devam ediyor. Yaptığı Ar-Ge çalışmalarıyla kendisini sürekli yenileyen ve Sinangil markasını bünyesinde barındıran Eksun Gıda, yıllık 600 bin ton üretim kapasitesiyle Türkiye’nin ilk 500 sanayi şirketi içinde yer alıyor. Eksim Gıda Grubu Başkanı ve Eksun Gıda Genel Müdürü Ahmet Demir ile firmanın geleceğe yönelik yatırımlarını ve sektörü konuştuk. Hammadde zengini komşu ülkelerin yaşadığı stratejik kısıtlamaların, şirketlerini yurt dışında hammadde ve fabrika yatırımları iştahını artırdığını, tedarik ve lojistik destekli operasyonlara yönelik pazar araştırmalarına yöneldiklerini ifade etti. 

Ahmet Demir, sosyal sorumluluk projesi olarak başlayan Sinangil Gluten Yok markası ile çölyak hastalarının ve glütensiz beslenmek isteyenlerin tüketimine uygun ürünleriyle bu alanda da öncülüklerini sürdürdüklerin söyledi. 

Sn. Demir,  öncelikle bize Türkiye’nin ilk paketli unu Sinangil’i bünyesinde barındıran Eksun Gıda’nın faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?

Eksim Holding çatısı altında 1996 yılından bugüne faaliyet gösteren Eksun Gıda, Türkiye’nin ilk paketli ununu üreten öncü markası olarak lider un üreticileri arasında faaliyetlerine devam ediyor. Tekirdağ’da ve Konya’da bulunan fabrikalarımızda toplam 96 bin metrekare alanda yeni nesil üretim hatlarımızda üretim gerçekleştiriyoruz. Yıllık 600 bin ton üretim kapasitemiz ve yaklaşık 52 bin ton buğday depolama kapasitemiz bulunuyor. Endüstriyel ve geleneksel kanallarda ev içi ve ev dışı tüketime uygun Eksun Gıda ürünleri ile geniş bir yelpazenin ihtiyaçlarına cevap verebiliyoruz. 

Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu (İSO ilk 500) listesinde 255. sırada bulunuyoruz. Ayrıca Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) hazırladığı 2022 yılının Türkiye’nin İlk 1000 İhracatçı Firması arasında yer alıyoruz. Eksun Gıda olarak 200’ü aşkın ürün çeşidini bünyemizde barındırıyoruz. Un pazarında Türkiye’nin ilk gramaj paketli ununu satışa sunan markası Sinangil ile lider konumda sürdürdüğümüz marka yolculuğumuzun bu sene 60. yılını kutluyoruz. Sinangil ile çok amaçlı unlar, fonksiyonel unlar, geleneksel unlar, düşük proteinli unlar, hazır ekmek karışımları, irmik, kek unları, geleneksel ürünler, özel amaçlı unlar, glütensiz unlar, pastacılık malzemeleri, pişirme yardımcıları ile tatlı serisi kategorilerinde ürünler sunuyoruz.

Eksun Gıda çatısı altında bir sosyal sorumluluk projesi olarak başlayan Sinangil Gluten Yok markası ile çölyak hastalarının veya glütensiz beslenmek isteyenlerin tüketimine uygun ürünlerimizle bu alanda da öncülüğümüzü sürdürüyoruz. Karabuğdaylı baton ekmek, dilimli tost ekmeği, sandviç ekmeği, hamburger ekmeği, zerdeçallı-kırmızı biberli kurabiye, susamlı-çörek otlu kurabiye, kuş üzümlü kurabiye, hindistan cevizli kurabiye ve leblebi kurabiyesi seçenekleri ve geçtiğimiz aylarda ürün gamına dahil olan glütensiz pizza ile damak tadına uygun farklı tatlar sunuyoruz. Perakendede 40, ev dışı tüketimde 150’nin üzerinde çeşit unumuzu bayiye ve doğrudan müşterilere ulaştırıyoruz.

Bu yılın başında yatırımcıların büyük rağbet gösterdiği başarılı bir sürecin ardında Borsa İstanbul’da hisselerinizi halka arz ettiniz. Borsaya açılmanın size kazandırdıklarını ve size yüklediği sorumlukları anlatır mısınız?

Tamamı sermaye artışı şeklinde gerçekleştirdiğimiz halka arzla birlikte Eksun Gıda’nın paylarının %28,63’ü Borsa İstanbul’da işlem görmeye başladı. Halka arzın o döneminde tüm zamanların en yüksek katılımıyla gerçekleşen süreçte 48,90 TL fiyata yaklaşık 15 kat talep alındı. Bu tabi ki markamızın verdiği güveni gösteren farklı bir gösterge oldu ve hepimizi ayrıca mutlu etti. Bunun yanında sürdürülebilirlik ilkesiyle hedeflenen yatırım süreçlerimiz devam etti. 

Tekirdağ ve Konya’da bulunan Eksun Gıda fabrikalarının elektrik ihtiyacının karşılanması için 28 MW’lık yenilenebilir enerji - rüzgar santrali kurma çalışmalarına başladık. Bu proje tamamlandığında üreteceğimiz enerjinin yaklaşık %30’u ihtiyaç fazlası olacak ve bu fazla enerjiyi piyasaya sürmeyi planlıyoruz. Bunun yanında Konya fabrikamızda un depolama kapasitemizi artırmak amacıyla 12 adet 90 tonluk un silosu yatırımı için anlaşmalarımızı tamamladık. Ayrıca sıfır atıkla üretim kapsamımızda da Ar-Ge merkezimizle birlikte organik atıkların, yem dışında gübre ve ambalaj gibi alanlarda kullanılmasına yönelik geri dönüşüm çalışmaları yürütüyoruz.

Market raflarındaki en yaygın markalardan birine sahipsiniz. Firmanızın endüstriyel kullanıma yönelik üretim ve ihracat pazarlarıyla ilgili bilgi verebilir misiniz? 

Bu ay itibarıyla, discountlar hariç “Markalar” kategorisinde market raflarında lider konumdayız. Yurt içindeki ev dışı tüketim (EDT) alanında toplam pazarın yaklaşık %3,5’lik payına sahip olmamıza rağmen, miktar bazında sektörde öncüyüz. Ekmeklik, Kurumsal, Lüks, Çeşitlik gibi EDT kullanımları, kalite ve fiyat çarpanıyla belirleyici olup kalite standartlarını sürdürülebilir kılan markalara yöneliktir. İki farklı buğday merkezinde ve üretim tesisinde maksimum kapasiteyle sürekli ve kusursuz tedarik sağlamamız, gücümüzün temelini oluşturuyor. Bu hususta yılların getirdiği tecrübeyi de göz ardı etmemek gerekiyor. İhracat pazarında ise limana yakınlık ve cazip buğday konjonktürü önemli rol oynuyor. Bununla birlikte dünya jeopolitiği ve değişen şartlara göre ihracat stratejisi geliştirmek bizim için en önemli kritiktir. 

Covid-19 öncesi insanların ekmek, un ve buğdaya olan yaklaşımı, pandemi sonrası çok değişti. Pandeminin sektörünüze ne tür yenilikler kattı?

Pandemi sürecinde evde kaldığımız dönemde özellikle evde ekmek yapımının popüler olduğu bir değişim yaşandı. Bu süreçte sadece evde ekmek yapımına değil, aynı zamanda iyi bir ekmek için gerekli olan kaliteli malzemeler ve ekmeğin devamlılığı için gerekli olan üretim süreçlerine ilişkin bilincin ve ilginin de arttığı bir dönem yaşadık. Ev tüketimine yönelik un çeşitlerinin satışlarına artış olarak yansıyan bu dönemde ayrıca farklı ekmek çeşitlerine karşı merak da arttı. Dolayısıyla bu anlamda hedef kitlemizin ürünlerimiz ve üretim süreçlerimiz hakkında organik olarak bilgi edindiği verimli bir dönem geçirdik. Bunların haricinde gıda zincirinin devamlılığı için üretim, tedarik, lojistik gibi süreçlerin taşıdığı hayati önem bir kez daha fark edildi. Bu aşamaların savaş, pandemi vb. süreçlerden en az etkilenmesini hedefleyen projeler ve politikalar hayata geçirilmeye başlandı.

FARKLI KARIŞIMLARLA KALİTEDEKİ DALGALANMALARI MİNİMİZE EDİYORUZ

İklim değişikliğinin unlu mamuller üzerinde ne tür etkileri oluyor? Özellikle kuraklıktan dolayı buğdayın kalitesinin düşmesi unlu mamullerin üretiminde ne tür zorluklara yol açıyor?

Küresel olarak üretimin durduğunu düşündüğümüzde, dünyanın mevcut stoku 1 yıldan fazla, 2 yıldan ise azdır. Dolayısıyla dünyayı uzun süreler idame edilebilecek kritik stoklar bulunmuyor. Tahıl ülkesi olan Türkiye, buğdayda kendine yetebilen bir ülke ve yakın gelecekte iç pazar için bir tehlike görünmüyor. İklim değişikliklerinin miktar ve kalitede bölgesel değişikliklere yol açmasına karşın, paçal adı verilen buğday karışımlarımız, unlu mamül üretimindeki dalgalanmaları minimize ediyor. Bu karışımlar, reçetelerde farklı buğday türlerinin oranlarını değiştirerek gerekli standartların sağlanmasını mümkün kılıyor. Ayrıca, yakın bölgelerden ve yurt dışından sağladığımız hammadde tedarik imkânları, ürünlerimizin kalite standartlarının korunmasını ve sürdürülebilirliğini destekliyor.  Bu tedarik stratejisi, piyasada istediğimiz kalite ve özelliklere sahip buğdaya erişimimizi kolaylaştırıyor ve üretim sonrası un ürünlerimizin kalitesini güvence altına alıyor.

Buğday bütün dünyada farklı alanlarda kullanılıyor. Siz de firma olarak çok gelişmiş laboratuvar ve Ar-Ge ekibine sahipsiniz. Türkiye’den dünyaya açılan bir firma olarak unu üretirken neler yapıyorsunuz?

2020 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından onay alınarak kurulan Eksun Gıda’nın Ar-Ge merkezindeki çalışmalar ile unun hem kalitesini yükseltecek hem de farklı talepleri karşılayacak projeler geliştiriyoruz. Merkezimizde glutensiz un, glutensiz ekmek, unlu mamüller, yeni un çeşitlendirmeleri ve buğday paçallarının en uygun karışımlarıyla yüksek kalitede un üretilmesi gibi konularda projeler yürütüyoruz. Bütün bunları yaparken hem ülkemize hem de Eksun olarak yer aldığımız dış pazarlara yönelik ihtiyaçları göz önüne alıyoruz. Uluslararası rekabetçiliği yüksek, literatüre katkı sağlayan, araştırma ağırlıklı, üniversite, sanayi ve kamu kuruluşu iş birliklerinin yer aldığı projeleri önceliklendiriyoruz. Eksun Gıda Ar-Ge merkezimizde; baklavalık böreklik-mantılık un, ekmeklik poğaçalık-simitlik un, makarna-pizza hamuru için ideal sarı semolina unu, antioksidan nitelikli mor un, kek unları ve ekmek karışımları gibi çok sayıda farklı tüketici taleplerine yönelik un çeşitleri geliştirildi.

Hali hazırda 3 Ar-Ge projesine yönelik yoğun çalışmalarımız devam ediyor; 

1- Hamur bileşenlerinin ekmek kalitesi üzerindeki etkisinin araştırılması: Aynı lokasyonda farklı ekmek kalitelerinin ortaya çıkmasıyla ilgili bu projeyle, hamurda önemli rol oynayan su ve diğer girdilerin kalitesinin, nihai ürünü ve hamur kalitesini nasıl etkilediğinin sayısal verilerle ortaya koyulması hedefleniyor.

2- Gıda üretiminde ortaya çıkan atıl ya da yan ürünlerin katma değerinin araştırılması: Gıda sanayinde yan ya da atıl olarak ortaya çıkan ürünlerin katma değerli hale getirilmesine yönelik bu çalışma ile ekmeğin tat, koku gibi fiziksel özelliklerinin iyileştirmesi ve doğal yollarla kalitesini artırılması amaçlanıyor.

3- Tıbbi ve aromatik bitki ekstraktlarının hamur ve ekmek kalitesi üzerine etkilerinin araştırılması: Bu projede, farklı gıda ürünlerinde kullanılan tıbbi ve aromatik bitki ekstralarını, unlu mamullerde deneyerek, doğal yollarla nihai ürünün zenginleştirilmesi hedefliyor. Özellikle bazı tıbbi ve aromatik bitkiler içerdiği lifler ve antioksidan özellikleriyle hamur gelişimini ve fortifikasyonunu (güçlendirme) destekliyor.

BM projeleri kapsamında Gana için özel un ürettiğinizi biliyoruz. Bu ülke için özel ürettiğiniz un hakkında bilgi verebilir misiniz? Yardıma muhtaç bölgeler için ürettiğiniz unlara beslenmeye daha fazla katkı sağlaması açısından nasıl bir zenginleştirme yapıyorsunuz?

Bu kapsamdaki üretimlerimiz, dönem itibariyle çalışılıp sonrası için kapanan projelerimiz arasında yer alıyor. Geçmiş Gana üretimi, yereldeki ihtiyaçlara cevap verebilecek kalite çizgisinin piyasa açısından cevabı niteliğinde gerçekleştirilmişti. Beslenmeye daha fazla katkı sağlaması açısından un içeriği, BM’nin belirlediği reçete standartları kapsamında vitamin ve mineraller ile zenginleştirilmiş biçimde arz edildi.

SOSYAL SORUMLUĞUN DOĞURDUĞU MARKA: GLUTEN YOK

Son yıllarda hem tıp alanındaki gelişme hem de insanların sağlığına daha fazla dikkat etmesiyle çölyak hastalarına yönelik unlu mamul üretimi artıyor. Ayrıca birçok kişi diyetlerine glutensiz ürünlere yer vermeye başladı. Glütensiz pazarı ülkemizde ve dünya hızla büyüyor. Sizin de bu pazara yönelik çalışmalarınız var. Gluten Yok markanız ile ilgili çalışmalarınızı anlatır mısınız? Buradaki hedefiniz nedir?

Bu soruyu cevaplamadan önce kısaca glütensiz pazarın lider markası Gluten Yok’un doğuş hikayesini sizlerle paylaşmak isterim. Glütensiz ürünler yakın tarihe kadar çoğu yurt dışından gelen ürünlerle yiyecek hazırlama süreçlerini gerçekleştiriyorlardı. Bu süreçte Sinangil markasına güvenen birçok müşterimizden bu alanda çalışmalar yapmamız için talepler aldık. Bir sosyal sorumluluk projesi olarak gördüğümüz glütensiz un üretim çalışmalarımız için kolları sıvadık. Kendi bilgi birikimimiz, öz sermayemiz ve altyapımızı kullanıp Ar-Ge çalışmalarına yoğunlaşarak hammadde deneme ve reçetelendirme sürecini gerçekleştirdik. Eş zamanlı olarak hat kurulum çalışmalarımızı tamamladık. Nihai ürünlerde belirli bir aşamaya ulaştığımızda ise çölyak dernekleri ile iletişime geçtik ve buralara numuneler gönderdik. Gelen yorumlar neticesinde ürünlerimizi daha da geliştirdik. Böylece, ürünlerimiz mevcut hallerini aldı. Tüm bunları yalnızca bir yıl içinde gerçekleştirdik. Çölyak hastalarına uygun geliştirdiğimiz Türkiye’nin ilk yerli glütensiz ununun ardından fenilketonüri (PKU) hastaları için geliştirilen düşük proteinli nişasta karışımıyla eş zamanlı glütensiz un plus ve karabuğdaylı un gibi ürünleri tüketicilerimize sunduk. Son olarak ise Sinangil Gluten Yok markasıyla glütensiz kurabiye ve atıştırmalıklar ürettik.

Bu süreçte çölyak hastalığına yönelik çalışmalar yapan derneklerle de iş birliği içinde çalışarak sektörde konuyla ilgili bilincin artırılmasına yönelik projeler gerçekleştirdik. Ticari faydanın çok daha ötesine geçerek insanı merkeze alan önemli adımlar attık. Çölyak hastalığı konusunda farkındalığı artırmak amacıyla Çölyak Vakfı ile birlikte bu yıl Çölyak ve Glütensiz Yaşam Zirvesi’ni düzenledik. Zirvemizde beslenme programını glütensiz yönde tutmak durumunda kalan ya da yaşamını bu yönde dizayn edenlerin deneyimlerine yer verdik. Çölyak hastalarının bu süreçte yaşadıkları zorluklara karşın çözüm önerilerini masaya yatırdık. Böylece kamuoyunun dikkatini bir kez daha çölyakla mücadele edenlerin karşılaştıkları zorluklara çekerek toplum bilincinin tazelenmesine katkı sunduk. Bu alandaki çalışmalarımıza gerek ürün geliştirmelerimiz gerek çölyak dünyasıyla olan temaslarımızla birlikte devam ediyoruz.

YÜKSEK VERİMLİLİK SAĞLAYAN MAKİNA YATIRIMLARIMIZLA GIDA GÜVENLİĞİNİ ÖNCELİKLİ TUTTUK

Değirmen makineleri sektöründe teknoloji sürekli gelişiyor. Türk makine sektörü de bu gelişmelerde büyük rol oynuyor. Fabrikalarınızda kullandığınız teknolojiler hakkında bilgi verebilir misiniz?

 Değirmen makineleri sektöründe teknolojinin hızla geliştiği ve Türk makine sektörünün bu alandaki gelişmelerde önemli bir rol oynadığı bir dönemdeyiz. Fabrikalarımızda sürekli kaliteli un üretimi hedefi için süreç ve ürün takibinin büyük bir önemi bulunuyor. Bu amaçla, otomasyon ve dijitalleşmeyi değirmencilik faaliyetlerimizin temel bir parçası haline getirdik. Üretim süreçlerimizi dijitalleştirmek suretiyle otomasyon ve ERP sistem entegrasyonlarını başarıyla tamamladık. Ayrıca bu dijital ve otomasyon süreçlerini geliştirirken, yüksek verimlilik sağlayan makina yatırımları yaparak gıda güvenliğini her zaman öncelikli tuttuk. 

Tekirdağ’daki fabrikamızda, 400 ton/gün kapasiteli İsviçre menşei Bühler üretimi makina parkının yanında, geçtiğimiz yıllarda devreye aldığımız 280 ton/gün kapasiteli Türkiye menşei Selis üretimi makina parkı ve önümüzdeki dönemde devreye alacağımız 600 ton/gün kapasiteli yine Selis üretimi makina parkı bulunuyor. Konya fabrikamızda ise, 145 ton/gün, 200 ton/gün ve 260 ton/gün kapasiteli Bühler makine parkımız ile üretim gerçekleştiriyoruz. Bu çeşitlilik ve sürekli teknolojik yenilenme, üretim kapasitemizi ve verimliliğimizi artırmanın yanı sıra, pazardaki rekabetçi konumumuzu da güçlendiriyor.

Özellikle enerji maliyetlerinde yaşanan artış sanayicileri kendi enerjisini üretme konusunda harekete geçirdi. Sizin de firma olarak yenilenebilir enerji yatırımlarınız var. Bunlarla ilgili bilgi verebilir misiniz? Bu yatırımlarınız tahminen ne zaman devreye girecektir? 

Şirket olarak, halka arz izahnamemizde de vurgu yaptığımız yenilenebilir enerji alanındaki yatırımımıza devam ediyoruz. Lisanssız Elektrik Üretimi kapsamında fabrikalarda tükettiğimiz elektriği yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamak üzere projelendirme çalışmamızı sürdürüyoruz. Mevcut durumunda rüzgar enerjisinden üretilmesi planlanan 24.6 MW kapasite için kamu otoritelerinden teknik onayları alınmış durumdayız. İşlemler çerçevesinde süreç yönetimine devam ediyoruz ve Şubat/Mart 2024 sonuna kadar ilgili projeler için çağrı mektuplarını alıp çalışmaları hızlandırmayı hedefliyoruz. Planladığımız bu yatırımlar ile Konya ve Tekirdağ’da bulunan un fabrikalarımızın tükettiği tüm elektriği yenilenebilir enerji kaynaklardan sağlamayı planlıyoruz. Ayrıca yapacağımız yatırım ile tüketimimizin üzerinden bir yenilenebilir elektrik üretimi sağlayarak temiz enerji üretimine de destek vermiş olacağız. Bu yatırım sayesinde mali açıdan kazanılacak fayda ile operasyonel verimliliğimizi arttıracak yönde çalışmalar yapmayı planlıyoruz.

TÜRKİYE, DÜNYANIN KABUL ETTİĞİ KALİTEDE UN ÜRETİMİNİ BAŞARMIŞ BİR ÜLKE

Türkiye dünya un ihracatında son 9 yıldır ilk sırada. Ancak ihracat pazarına baktığımızda bunun büyük bir bölümünün komşu ülkelerimiz olan Irak ve Suriye’ye gerçekleştiğini görüyoruz. Özellikle Irak, kendi ununu içeriden temin etmek için değirmen fabrikası kurulumuna ağırlık veriyor. Yine en büyük buğday tedarikçilerimizden biri olan Rusya da dünyaya un satmanın yollarını araştırıyor. Türk un sektörünün önümüzdeki dönemde ihracatta sıkıntılar yaşamaması için ne gibi önlemler alınmalı?

Buğday, dünya genelinde kritik bir hammadde. Türkiye bu alanda unu kendi işleyip pazarlayabilen dünyadaki az sayıda ülke arasında, özellikle lojistik noktada bulunduğu konumu itibarı ile ön plana çıkan ülkeler arasında yer alıyor. Maliyet açısından kritik öneme sahip deniz yollarına yakın olmanın da avantajını kullanarak kaliteli buğday ürünlerinin ihracatında önemli bir rol üstleniyor. 

Rusya elbette önemli bir pazar. Teknolojik gelişmeleri adapte edebilecek önemli bir güce sahip. Ancak, sadece un pazarı için değil, dünyadaki tüm sektörlerde sadece üretim gerçekleştirme kapasitesi tek başına bir sektörü domine etme avantajı sağlamıyor. Burada tüm yönleriyle sürdürülebilir lojistik faaliyetler kritik öneme sahip. Bir tarım ülkesi olan Türkiye uzun yıllardır dünyanın kabul ettiği kalite ve şartlarda tedarikten üretime, lojistiğe ve satış sonrası desteğe kadar tüm süreçleri standardize etmeyi başarmış bir ülke. Şayet Rusya bu alanda büyümek istiyorsa mutlaka Türkiye’nin bu alandaki tecrübesinden istifade etmek isteyecektir.

YURTDIŞINA YATIRIM İŞTAHIMIZ ARTIYOR

Türkiye’nin un ihracatı özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yoğunlaşıyor ve bu bölge ihracatımızın büyük bir kısmını oluşturuyor. Bu bölgede, en yoğun un fabrikalarımız faaliyet gösteriyor. Elbette, ihracatımız sadece hammaddeye, yani buğdaya bağlı değil. İhracat sürecinde tali ürünler, fabrika işlemleri, enerji ve lojistik gibi faktörlerin fiyat ve kalite üzerindeki etkisi büyük. Irak ve Suriye gibi pazarlarda hammadde rekoltesi ve saklama şartları, serbest piyasa koşullarında değişkenlik göstererek ihracat rakamlarımızı etkileyebiliyor.

Rusya’nın un pazarına girmesi konusunda ise en büyük engel, lojistik, navlun ve konteyner yüklemelerindeki sınırlamalar ve yüksek maliyetler. Bu gibi stratejik kısıtlamalar, şirketimizi yurt dışında hammadde ve fabrika yatırımları iştahımızın artmasına, tedarik ve lojistik destekli operasyonlara yönelik pazar araştırmalarına yönlendiriyor. Böylece, depo bazında ve yıllık anlaşmalarla farklı ülkelerde buğday ve un tedarikini planlama stratejimizi de şekillendiriyoruz.

Röportaj Kategorisindeki Yazılar