Küresel ekonomik belirsizliklerin, jeopolitik gerginliklerin ve devrim niteliğindeki teknolojik dönüşüm rüzgarlarının yaşandığı bir ortamda, Türk değirmen makineleri sektörü gücünü korurken, daha da büyümeye hazırlanıyor. Değirmenci’ye röportaj veren Değirmen ve Sektör Makineleri Üreticileri Derneği (DESMÜD) Başkanı Zeki Demirtaşoğlu, sektörün gücünün ardındaki temel etkenleri ve ihracat hacmini 2024’te 5 milyar dolarlık rekora taşıyacak stratejik vizyonu anlattı.
DESMÜD Başkanı Zeki Demirtaşoğlu
Pandemi sürecinde gıda güvencesi açısından kritik önemi daha iyi anlaşılan bu sektörün, 2023 performansını ve gelecek hedeflerini DESMÜD Başkanı Zeki Demirtaşoğlu ile konuştuk. Demirtaşoğlu, buğdayın ve dünyanın en eski sanayi kolu olan değirmenciliğin anavatanı Türkiye’nin, bu sektördeki olağanüstü küresel yolculuğunu anlattı, sürdürülebilir ve yenilikçi uygulamalara olan kararlılıklarına vurgu yaptı.
Zeki bey, bize öncelikle Türk değirmen makineleri sektörünün dünyadaki konumunu ve rolünü değerlendirir misiniz?
Türk değirmen sektörü, dünyada ihracat lideridir ve bu konumunu da uzun yıllardır devam ettirmektedir. Türkiye’de irili ufaklı 300 kadar firmanın faaliyet gösterdiği bu sektörün, maliyetlerdeki rekabet gücü, kalitede ve hizmette gösterdiği üstün başarılar sayesinde önümüzdeki yıllarda da dünyadaki liderliğini devam ettireceğini öngörüyoruz.
Sektörün 2023 yılındaki genel performansı nasıldı? 2023’te öne çıkan önemli başarıları paylaşır mısınız?
2022 yılını 3.43 milyar dolar ihracat ile tamamlayan Türk değirmen sektörü, 2023 yılını da dünyadaki ekonomik sıkılaşmaya ve savaşlara rağmen, -elimizde henüz net rakamlar olmamakla birlikte-, 3,5 milyar doların üzerinde bir rakamla tamamladı. Sektörümüzün 2024’ün sonunda ise 5 milyar dolar hedefine ulaşarak tarihi bir rekor kıracağına inancımız tamdır. Değirmencilik sektörü; depolama, taşıma ve boşaltma, öğütme, eleme, otomasyon, tartım ve laboratuvar sistemlerine kadar her bir alanda kendine göre çok önemli başarılara imza atmaya devam etmektedir. Dünyadaki en büyük kapasiteli un, yem, nişasta, kahve fabrikaları, Türk değirmen makinecileri tarafından kurulmaktadır. Depolama işlemlerinden, taşıma, öğütme, eleme ve otomasyon sistemlerine kadar endüstri 4.0’ın kullanıldığı bu tesislerin tamamı Türk teknisyenleri tarafından çalıştırılmaktadır.
Türk değirmen makineleri sektörünün şu anda karşı karşıya olduğu temel zorluklar ve fırsatlar neler?
Dünyada ekonomik sıkılaşmanın devam ettiği bir dönemde devletler, ellerinde bulundurdukları döviz cinsinden kıymetlerini ülke dışına göndermek istemiyor. Bu nedenle üretiminin %94-97’sini yurt dışına satan Türk değirmen makine sektörü yurt dışında yapılacak büyük yatırımlarda krediye ulaşma, kredilerin nakit paraya dönmesi ve bu nakit paranın ihraç edilen ülkeden dışarı çıkıp Türkiye’ye gelmesi konusunda zorluklar yaşıyor. Bu nedenlerle maalesef dünyada birçok proje ertelenmiş ya da bazıları iptal edilmiş durumdadır. Bu zorluklar ihracat yaptığımız tüm ülkelerde benzer şekilde devam etmektedir.
Dünyayı neredeyse 3 yıl esir alan pandemi…Arkasından yanı başımızda patlak veren Rusya-Ukrayna savaş ve son olarak Ortadoğu’da tırmanan gerilim... Sektör, bu global ve jeopolitik gelişmelerden nasıl etkilendi?
ABD’de başlayıp dünyaya yayılan ekonomik sıkılaşma modelinin, 2024’ün üçüncü ve dördüncü çeyreğinde ortadan kalkmasını bekliyoruz. Bundan dolayı Türk değirmen sektörü de stoklarını güçlendirerek yeni dönem için hazırlığını yapıyor. Firmalarımız, ellerindeki projeleri de devam ettiriyor. Hemen hemen Tüm değirmen makine imalatçılarımızın elinde, 1-1.5 yıllık siparişler ve projeler mevcut. 2024’ün ikinci altı ayında, yani yılın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde, yeni ve güçlü siparişler alarak 2025 ve 2026 siparişleriyle en az iki yıllık fabrika üretim kapasitelerini doldurmayı hedeflemektedirler.
Pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı ve Orta Doğu’da yükselen tansiyon…Tüm bunlar gıda, gıda hammaddelerine erişimin ve ulaşılabilirliğin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuş, gıda güvenliği ve güvencesini ön plana çıkarmıştır. Bu süreç, gıdayı işleyerek yarı mamul ve mamule dönüştüren değirmencilik sektörünün de önemini tüm dünyada artırmıştır. Bu anlamda özellikle tahıl depolama ve taşıma sistemleri üreten üyelerimize olan ilgi dünya çapında artmıştır. Bunun yanında insanların besin ihtiyacını karşılamada önemli rol oynayan değirmen makinelerine olan talepte beklenenin ötesinde bir ilgi oldu ve kapasite artışı yaşandı. Bu nedenle, gelecek yıllarda insanlığın karşılaşabileceği muhtemel savaş, sağlık ve diğer krizlere karşı stok miktarlarının artırılması gerekmektedir. Un ve yem gibi sektörümüzün ana üretim kalemlerine olan ihtiyaç da artacağı için sektörde ciddi bir talep artışı beklenmektedir, özellikle 2024’ün ikinci yarısından itibaren.
Sizce dünyada değirmencilik sektörünü şekillendiren ana trendler neler? Teknoloji, sektörün dönüşümünde nasıl bir rol oynuyor?
Şanlıurfa’daki Göbeklitepe, dünyada ilk buğdayın ve ilk unun üretildiği yerin Anadolu olduğunu gösteriyor. Dünyanın en eski sanayi kolu olan değirmenciliğin ortaya çıktığı bu coğrafya, bu kritik önemdeki endüstriye öncülük etmenin gururunu yaşıyor. Altın dönemini yaşayan sektörümüz, Endüstri 4.0’ın kullanıldığı, teknolojinin tüm imkânlarından faydalanan bir sektör haline gelmiştir. Kurduğumuz fabrikalarda, neredeyse insansız diyebileceğimiz sadece altı personel ile günlük 600.000 kg. un üretilip, paketlenip, yüklenilebilir hale gelmiştir. Bu da sektörün teknoloji ile barışıklığını ortaya koymaktadır. Dünyadaki rakiplerinin Japonya’da Almanya’da, İtalya’da ve Çin’de olması nedeniyle teknoloji ile barışık olmak ve bu rekabet ortamında teknolojinin son imkanlarını kullanılabilmek zorunlu hale gelmiştir.
Dünyada sürdürülebilirlik inisiyatifleri ve çevresel kaygılar artıyor. Tüm sektörlerde bu yönde çalışmalar yapılıyor, projeler geliştiriliyor. Türk değirmen makineleri sektörü bu trende nasıl uyum sağlıyor?
Sektörümüz, özellikle üretim tesislerinde ihtiyaç duyduğu enerjiyi, yeşil enerji kaynaklarından temin ederek karbon ayak izini düşürmek amacıyla ciddi yatırımlar yapıyor. Her geçen gün yeni yenilebilir enerji yatırımları devreye sokuluyor. Sektörün yeşil enerji kaynaklarına olan ilgi ve alakasının her geçen gün artacağını düşünmekteyiz.
2024 yılına baktığımızda, sektörün büyümeye yönelik temel projeksiyon ve beklentiler neler? Önemli gelişmeler beklediğiniz pazarlar veya bölgeler var mı?
2023 yılında 3,5 milyar dolar ihracat yapan sektörümüz, 2024 yılında ise 5 milyar doları yakalayacaktır. Bu anlamda özellikle Türk değirmen makinecilerinin ve dünyanın ilgi ve alakasını kendi üzerine toplayan Afrika, yeni yılda sektörümüzün ciddi hedef pazarları arasındadır. Bunun yanında Latin Amerika’da da değirmen makinelerine olan ihtiyaç önemli miktarda artmıştır. Bu bölge, sektörümüz için ciddi anlamda hedef pazardır. Bunun dışında ürünlerimizi beğenen her zaman güçlü bir şekilde ihracat yaptığımız Türki cumhuriyetler, Asya ve Orta Doğu sürekli çalıştığımız pazarlardır. İhracat yoğunluğumuzun tüm bu pazarlarda artarak devam edeceğini öngörüyoruz.
DESMÜD’DEN EĞİTİM HAMLESİ
Türk değirmen makineleri sektörü için küresel ölçekte uzun vadeli vizyonunuz nedir? DESMUD, bu vizyona nasıl katkıda bulunmayı planlıyor?
DESMÜD, Türk değirmen sektörü makinecilerini bir araya getirerek, ‘birlikten güç doğar’ mantığıyla, üyelerinin ihtiyaçları nezdinde politikalar ortaya koyan, bu ihtiyaçları gidermek için faaliyet gösteren, dünyanın en güçlü derneklerinden biridir. Üyelerinin yıllık ihracatı 3,5 milyar doları bulan dünyadaki sınırlı sayıda derneklerden biriyiz. Dolayısıyla kıymetli derneğimizin hem sektörden hem de devletten aldığı destekleri önümüzdeki yıllarda da almaya devam edeceğini düşünmekteyiz. Özellikle sektörümüzün büyümesi ve dünyadaki liderliğini devam ettirmesi adına en büyük ihtiyacımız eğitimli mavi yaka ve beyaz yaka personel ihtiyacımızı karşılamaktır. Bu anlamda 2017 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan protokol uyarınca 3 şehirde meslek liselerinde değirmencilik bölümü ve Ankara’da mükemmeliyet merkezi açtık. Bu yıl YÖK ile yapacağımız görüşmeler neticesinde iki yıllık bir meslek yüksek okulu ve yüksek lisans programları açarak değirmenciliğe olan ilgi ve alakanın her geçen yıl arttığı bu dönemde mavi ve beyaz yaka personel ihtiyacımızı buralardan karşılamayı öngörüyoruz. Bunun dışında Ankara’da uluslararası bir kurs merkezi inşa etmeyi planlıyoruz. Dünyanın farklı ülkelerinden değirmencilere burada belirli periyotlarla sertifikalı kurslar vererek dünyanın dört bir yanında kurduğumuz fabrikalarımızın teknik personel ihtiyacını karşılamayı hedefliyoruz.