2007-2008 döneminde gıda fiyatlarında görülen büyük artıştan 10 yıl sonra tarım ürünleri piyasalarında durum artık çok farklı. OECD ve FAO tarafından ortak hazırlanan Tarımsal Görünüm 2018-2027 Raporu’na göre 2017’de tarımsal emtia üretimi genel olarak güçlü şekilde artarken, birçok tahılda rekor seviyeye çıktı ve stoklar da tüm zamanların en yüksek seviyelerini gördü. Talepteki artış ise zayıflamaya başladı. Bunların sonucu olarak, tarımsal emtia fiyatlarının düşük seyrini sürdürmesi bekleniyor. Sahra-altı Afrika ve Hindistan ise önümüzdeki 10 yıl içinde tahıl ürünlerine ekstra talebin söz konusu olacağı iki bölge olarak öne çıkıyor.

Ekonomik İşbirliği Örgütü (OECD) ve BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) birlikte hazırladığı yıllık rapora göre global tarımsal üretimde birçok emtia için giderek yükselen bir artış görülürken, 2017 yılında çoğu tahıl ile et türleri, süt ürünleri ve balıkta rekor seviyeler görüldü. Tahıl ürünlerinde stok seviyeleri ise tüm zamanların rekorunu kırdı. Rapor, tarımsal ürünlerin ticaretinin gıda güvenliğini destekleme konusunda önemli bir rol oynadığına dikkat çekerek, bu yüzden de ticaret politikalarında serbestliğin sağlanması gerektiğini belirtiyor.
OECD ve FAO’nun yayınladığı 14. ‘Tarımsal Görünüm 2018-2027’ adlı rapor, önde gelen tarım ürünleri ile biyo-yakıt ve balıkçılıkla ilgili 10 yıllık piyasa projeksiyonları sağlıyor. Raporda, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da tarım ve balıkçılıkla ilgili olumlu ve olumsuz beklentiler üzerinde de özellikle duruluyor. Dünya genelinde tarımsal ürün piyasaları, fiyatların fırladığı 2007-2008 döneminden bu yana çok değişti. Zira üretim güçlü şekilde artarken talep artışı zayıflamaya başladı. Rapor, önümüzdeki on yıl içinde, tarım ürünlerinin reel fiyatlarının, gıda ve yeme olan talep artışındaki zayıflamaya bağlı olarak düşük kalmaya devam edeceğini öngörüyor.
ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA’DA
TAHIL İTHALATI ARTACAK
Rapora göre başta Kuzey ve Güney Amerika’daki ülkeler olmak üzere geniş arazilere sahip ülkelerin net tarımsal ihracat değerleri artma eğiliminde. Sınırlı doğal kaynaklara sahip, nüfusu hızla artan ve üretim artışı düşük kalan ülkelerde ise gıdada net ithalat değerleri artacak. İthalata olan bağımlılığın özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da artması bekleniyor. Çünkü bu ülkelerde ekilebilir arazinin az ve su kaynakların kıt olması, tarımsal üretimi sınırlandırıyor.
Rapora göre, tarımsal ürünler ve gıdada global talepteki artış zayıflarken, sektörde verimliliğe yönelik iyileştirmeler ise sürecek. Sonuç olarak, başlıca tarımsal emtia fiyatlarının önümüzdeki on yıl için düşük kalmaya devam edeceği öngörülüyor. OECD Genel Sekreteri Angel Gurría ve FAO Genel Direktörü José Graziano da Silva tarafından Paris’te açıklanan rapor, talep artışındaki zayıflamayı, gelişmekte olan büyük ekonomilerde temel gıda maddeleri tüketimindeki durgunluğa ve global nüfus artış hızındaki yavaşlamaya bağlıyor.
TARIMSAL ÜRETİMİN ARTACAĞI BÖLGELER
OECD ve FAO, tarım ve balıkçılık alanındaki global üretimin on yıl içinde yüzde 20 oranında artacağı tespitinde bulunuyor. Fakat bölge bölge ele alındığında büyüme oranlarının farklılık arz etmesi bekleniyor. Nüfus artış hızı daha yüksek olan gelişmekte olan bölgelerde güçlü büyüme bekleniyor. Bu bölgeler; Sahra-altı Afrika, Güneydoğu Asya ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika olarak sıralanıyor. Başta Batı Avrupa ülkeleri olmak üzere, gelişmiş ülkelerde üretim artışının çok daha düşük kalması bekleniyor.
TAHILA TALEP FREN YAPACAK
Rapordaki öngörülere bakıldığında, küresel talepteki zayıflama önümüzdeki 10 yıl boyunca devam edecek. Bunun sebepleri arasında nüfus artış hızındaki düşüş, temel gıda maddelerinin kişi başına tüketim oranının yatay bir seyir izlemesi ve et ürünlerine olan talep artışının yavaşlaması gösteriliyor. Özellikle ete olan talep artışı hızındaki yavaşlama, hayvan yemi için kullanılan tahıllar ve protein bakımından zengin ürünlere yönelik talebi de frenleyecek. Tüketim ve üretim artışındaki yavaşlamayla birlikte, tarım ürünleri ve balık ticaretindeki artış oranının da geçtiğimiz on yılın ortalamasına göre yarı yarıya düşeceği tahmin ediliyor. Başta Amerika kıtasındaki ülkeler olmak üzere, geniş arazilere sahip olan ülkelerin net ihracatının artmaya devam etmesi bekleniyor. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Sahra-altı Afrika ve Asya’da yüksek nüfus artışına sahip ülkelerin net ithalat değerleri artacak.
Raporun tanıtım toplantısında konuşan Gurria, “Geniş arazilere sahip ülkelerin genel ihracatı artarken, nüfusu artan ancak kısıtlı araziye sahip olan birçok fakir ülke, halkını doyurabilmek için gıda ithalatına giderek daha fazla bağımlı hale gelecek. Fakat hem ithalatçıların hem de ihracatçıların açık ve öngörülebilir bir ticaret politikası ortamına sahip olmaları çok önemli.” uyarısında bulundu.
FAO Genel Direktörü José Graziano da Silva ise, “Son yüzyılda görülen Yeşil Devrim, dünyanın kendini besleme kapasitesini artırdı. Ancak şimdi bir sürdürülebilirlik devrimine ihtiyacımız var.” dedi ve şöyle devam etti: “Çevreye yüksek maliyet getiren yüksek girdili ve kaynak yoğun tarım sistemleri de buna dahil edilmeli. Toprak, ormanlar, su, havanın kalitesi ve biyolojik çeşitlilik kötüleşmeye devam edecek. Sağlıklı ve besleyici gıdalar sunarken çevreyi ve biyolojik çeşitliliği koruyan, sürdürülebilir ve üretken gıda sistemlerini benisememiz gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
On yıllık dönemde biyo-yakıt üretimine yönelik tahıl ve bitkisel yağ talebinde önemli bir değişiklik beklenmiyor. Geçtiğimiz on yıl içinde, başta mısır olmak üzere 120 milyon tondan fazla tahıl biyo-yakıt üretiminde kullanılmıştı. Gelişmiş ülkelerdeki mevcut politikalar, biyo-yakıt talebini artırıcı etkiye sahip olmadığından, talebin çoğunluğunun gelişmekte olan ülkelerden gelmesi bekleniyor. Özellikle de şeker kamışının bu amaçla kullanımının artacağı tahmin ediliyor.
YEME TALEP ARTIŞI YAVAŞLAYACAK
Tahıllar ve yağlı tohumlar için talep artışının en önemli kaynağı yem ve ardından gıda olacak. Ekstra talebin büyük bölümü Çin’den gelmeye devam edecek. Fakat, canlı hayvan üretiminin yoğunlaşmasına rağmen yeme olan talep artışı yavaşlamaya devam edecek. Ekstra gıda talebinin çoğu Ortadoğu, Kuzey Afrika, Sahra-altı Afrika ve Asya gibi yüksek nüfus artışına sahip bölgelerden kaynaklanacak.
TAHILDA RUSYA VE UKRAYNA
ETKİSİ DEVAM EDECEK
Neredeyse tüm tarım ürünleri için, ithalat kilit tedarikçi ülkeler grubunda yoğunlaşmaya devam edecek. Burada önemli bir değişiklik; Rusya ve Ukrayna’nın tahıl piyasasındaki güçlenen varlığı ve bu trend devam edecek. İthalat piyasalarının bu şekilde yoğunlanlaşması, dünya piyasalarını doğal ya da siyasi faktörlerden kaynaklanan arz şoklarına karşı hassas hale getirebilir.
Raporda, mevcut politikaların gelecekte de devam edeceği öngörülüyor. Tarımsal piyasaları etkileyen geleneksel risklerin dışında, tarımsal ürünlerin ticaretine yönelik politikalarda artan belirsizlikler ve korumacılığın global ölçekte yükselmesi ihtimali de söz konusu. Tarımsal ticaret, gıda güvenliğinin sağlanmasında önemli bir rol oynuyor ve liberal ticaret politikaları da bu açıdan önem taşıyor.
TAHIL TÜKETİMİNDEKİ ARTIŞ NÜFUS
ARTIŞINA BAĞLI
Rapor, Sahra-altı Afrika haricindeki tüm bölgelerde buğday ve pirinç ağırlıklı beslenmenin devam edeceğini gösteriyor. Söz konusu bölgede ise tahıl tüketiminde ve kalori alımında mısır büyük bir rol oynuyor. Global olarak, kişi başına düşen tahıl tüketimi önümüzdeki 10 yıl içinde %2 oranında artacak. Bu düşük artış, daha çok dünyanın birçok bölgesinde açlık sınırında olan tahıl tüketimiyle açıklanıyor. Bu yüzden, kişi başına düşen tahıl tüketiminin sadece düşük gelirli Sahra-altı Afrika ülkelerinde %6 oranında artacak. Bunun gibi düşük gelirli bölgelerde, tahıllar günlük enerji ihtiyacının üçte ikisini karşılarken, gelişmiş ülkelerde bu oran üçte bir civarında.
Neredeyse değişmeyen kişi başına düşen tüketim göz önünde bulundurulduğunda, önümüzdeki on yılda tahıllara yönelik talep artışının başlıca belirleyicisi nüfus artışı olacak. En yüksek nüfus artışının beklendiği Sahra-altı Afrika, Hindistan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ilse tahıllara yönelik ekstra tüketimin önemli bir kısmını üstlenecek.
GIDA, YEM VE YAKIT: TAHIL TALEBİNİN
REKABET HALİNDEKİ KAYNAKLARI
Önemli ve nispeten düşük maliyetli bir kalori kaynağı olan tahıllar; yem ve yakıt olarak yaygın şekilde kullanılmakta. Zira tahıllar diğer formlara kolaylıkla dönüştürülebilmektedir. Tahıllardan çok yönlü olarak faydalanılabilmesi, farklı kullanım şekilleri arasındaki rekabeti de beraberinde getirmekte.
2005 ile 2017 yılları arasında tahıllara olan global talep 520 milyon tonluk artışla 2,6 milyar ton civarına yükseldi. Önümüzdeki on yıl içinde talep artışı 360 milyon tonu bulacak olsa da bu talebin kompozisyonu değişmekte. Geçtiğimiz on yılda talep artışının önemli bir bileşeni (talebe 120 milyon tondan fazla katkı ile) yakıt amaçlı olsa da bu durum önümüzdeki dönemde söz konusu olmayacak. Bunun yerine artışı sürükleyen etmenler gıda ve yem amaçlı kullanım olacak.
Geçtiğimiz on yıl boyunca, ekstra buğday talebi olan 520 milyon tonun neredeyse 330 milyon tonunu, yani yüzde 60’ından fazlası mısıra yönelikti. Önümüzdeki dönemde ise mısıra talep 164 milyon ton artarak, talep artışının sadece yüzde 46’sını oluşturacak. Talep artışındaki bu yavaşlama, biyo-yakıt piyasalarındaki değişimle uyumlu bir seyir izleyecek. Çoğu gıda amaçlı olan pirinç ve buğdaya olan talepteki artışın ise sırasıyla 97 milyon ton ve 66 milyon ton olması bekleniyor. Son on yılda talebin sabit kaldığı diğer iri taneli tahıllarda ise 32 milyon tonluk ek talep gelmesi bekleniyor. Tahıllara yönelik taleple ilgili trendler; gıda, yem ve yakıt amaçlı taleplerdeki trendleri yansıtacak.
Geçtiğimiz on yıla güçlü talep ve yüksek fiyatlar damga vurduğundan, tarımsal emtia genelinde üretim artışı güçlü olmuştu. Bununla birlikte, önümüzdeki on yıllık dönemde global tarımsal üretimde daha düşük artış oranları görülecek. Mevcut öngörülere göre, tarım ve balıkçılıkta üretim hızı yıllık yüzde 1,5; on yıllık dönemde ise yüzde 16 artacak. Bu büyüme daha çok verimlilikteki artışa bağlı olacak; küresel ölçekte tarım arazilerinin alanında önemli bir artış beklenmiyor.
ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA: EKONOMİK
BÜYÜMEDEKİ ARTIŞ, TAHIL ÜRETİMİNİ
TETİKLEYECEK
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da tarım sektörü, yakın tarih boyunca tahıl üretimi için olumsuz ekolojik şartlar ve siyasi istikrarsızlık sebebiyle engellerle karşılaştı. Fakat önümüzdeki 10 yılda bölgenin daha hızlı bir ekonomik büyümeye kavuşması sayesinde, tarım ve balıkçılık alanında yüzde 16’lık bir üretim artışı beklenmekte. Bölgedeki su kıtlığı ve ekilebilir arazinin azlığı dikkate alındığında, daha fazla tarımsal üretim için verimlilik artışı sağlayan inovasyonların uygulanması gerekmektedir.
DOĞRU AVRUPA VE ORTA ASYA: GLOBAL
TAHIL PİYASASINDA ARTAN ETKİ
Rusya, Ukrayna, Kazakistan ve Türkiye gibi başlıca tarım ülkelerinin yer aldığı Doğu Avrupa ve Orta Asya’da tarımsal üretim; bölgedeki ekonomik toparlanma ve tarımda modernleşme için yapılan hatırı sayılır yatırımlar sayesinde son on yılda hızlı bir artış gösterdi. Önümüzdeki on yılda da bölgede tarım ve balıkçılık sektörleri yüzde 14’lük bir büyüme sergileyecek.
Tarla bitkileri açısından, bölge dünyadaki en büyük ikinci buğday üreticisi olma konumunu koruyacak ve 2027 yılı itibariyle global üretimdeki payını yüzde 27’ye çıkaracak. Mısır üretimi de bu dönemde %17 artacak fakat global üretimdeki pay, 2027 itibariyle %6’nin altında kalacak.
Bölgedeki mahsul üretimindeki değişiklik; soya fasulyesi ile diğer yağlı tohumlar, tahıllar ve şeker pancarında üretim alanlarını artıran Rusya’ya bağlı olacak. Bölgenin geri kalanının büyümeye katkısı verim artışlarından kaynaklanacak.
AVRUPA’NIN BUĞDAY ARZINDAKİ PAYI DÜŞECEK
Avrupa Birliği ile birlikte İsviçre ve Norveç’i içine alan Batı Avrupa, iri taneli tahıllar, (arpa, yulaf ve çavdarda global üretimin %31); yağlı tohumlar (kolza ve ayçiçeğinde %20), buğday (%20), süt (%21), et (%15) gibi ürünlerde önemli paylara sahip. Fakat önümüzdeki 10 yıl içinde, diğer ülkeler ve bölgelerde yüksek büyüme görülecek olması bu bölgenin payını azaltacak.
Özellikler biyo-yakıtta bölgenin küresel üretimdeki payı %40’tan %34’e düşecek. Batı Avrupa, buna rağmen dünyadaki en büyük ikinci biyo-dizel üreticisi olmayı sürdürecek. Bölgedeki önemli bir belirsizlik kaynağı, zorunlu paçallama oranlarının düşürülmesi ihtimali. Bu gerçekleşirse üretim önemli ölçüde düşecek.
TARIMSAL TİCARETTEKİ BÜYÜME YAVAŞLIYOR
Tarımsal Görünüm Raporu’nda incelenen emtia genelinde ticaret hacimlerindeki büyümenin önemli ölçüde düşmesi bekleniyor. Soya fasulyesi ve tahıllar gibi emtiada önceki 10 yılda ticaret hacimleri yıllık %4 ila %8 gibi güçlü büyümeye sahne olmuştu. Önümüzdeki 10 yılda ise daha düşük talep artışı sebebiyle ticaret hacimleri daha yavaş bir hızla artacak. Ticaret hacmindeki en büyük artış yıllık %2,2 ile pirinçte beklenirken, biyo-yakıtlar gibi bazı emtianın ticaretinde artış görülmeyecek.
FİYATLARDA DÜŞÜŞ BEKLENİYOR
Tahıllar, yağlı tohumlar, süt ve et ürünleri gibi farklı ürün gruplarında fiyatlar birbirleriyle büyük oranda bağlantılı. Gelecek 10 yılda, önemli ürün gruplarında fiyatların reel bakımdan düşmesi bekleniyor. Yani, reel fiyatların 2006-2008 döneminde tahıllar ve yağlı tohumlar, 2013-2014 döneminde ise et ve süt ürünlerinde gördüğü zirvenin altında olması, fakat yine de 2000’li yılların başlarında olduğundan daha yüksek olması bekleniyor.
Hem talep hem de arzın kısa dönemli fiyat hareketlerine nispeten daha az duyarlı olduğu bir ortamda, tarımsal ürün fiyatlarında dalgalanma eğilimi bekleniyor. Yani, geçici şoklar ve projeksiyonlardaki belirsizlikler; tüketim ya da üretim seviyelerinden ziyade fiyatlar üzerinde etkili olacak.
GLOBAL TAHIL ÜRETİMİ YÜZDE 13 ARTACAK
Global tahıl üretiminin 2027 itibariyle, daha çok yüksek verim sayesinde %13 artması bekleniyor. Mısır ve buğdayda Rusya, uluslararası piyasalarda büyük bir oyuncu olarak ortaya çıkmaya başladı. Rusya, 2016’de Avrupa Birliği’ni geride bırakarak dünyanın en büyük buğday ihracatçısı oldu. Brezilya, Arjantin ve Rusya, mısırda pazar payını artırırken, ABD’nin payı ise azalacak. Tayland, Hindistan ve Vietnam, uluslararası pirinç piyasalarında başlıca tedarikçiler olmaya devam edecek, fakat Kamboçya ve Myanmar da pazar paylarını artıracak. Gelecek 10 yıllık dönemde fiyatların nominal olarak hafif şekilde yükselmesi, fakat reel olarak biraz düşmesi bekleniyor.
ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA’DAKİ BUĞDAY
AÇIĞI 58 MİLYON TONA ÇIKACAK
OECD ve FAO’nun hazırladığı Tarımsal Görünüm Raporu’nda Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesine özel bir bölüm ayırıldı. MENA bölgesi gıda güvenliğiyle ilgili sorunlar, yetersiz beslenmede artış ve kıt kaynakların yönetimi konusunda güçlüklerle karşı karşıya. Çatışmalar ve siyasi istikrarsızlıklardan etkilenen ülkelerde yetersiz beslenme sorunu yoğun olarak görülüyor. Bölgedeki diğer ülkelerde, nüfus artışı dolayısıyla gıda talebi de hızla artıyor. Çok yüksek buğday tüketiminin yanı sıra şeker ve yağ tüketiminin de sürekli artması sebebiyle aşırı kilo ve obezite sorunlarının tehlikeli şekilde yaygınlaşmasından endişe ediliyor.
Bölgede tarım ve balıkçılık alanlarında üretimin yıllık %1,5 oranında artması beklense de toprak ve su kaynaklarının sınırlı ve ekstrem hava şartlarının sık sık etkili olması ihtimali, bu öngörülerin gerçekleşmesini engelleyebilir. Sonuç olarak, bölgede birçok ürün için dışa bağımlılık yüksek kalmaya devam edecek.
Raporda, bölge ülkelerinin suyu seven tahıl ürünleri için teşvik vermeyi bırakması, bunun yerine kırsal kalkınmaya, farkirliğin azaltılmasına ve daha yüksek değere sahip bahçe bitkilerine yönelmesi tavsiye ediliyor.
Tahıl yoğunluklu tarımsal üretim
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da su kıtlığı, tarıma uygun arazilerin kısıtlı olması ve bu arazilerin de bölünmüş olması gibi etmenler verimliliği sınırlandırmakta. Bölgede düşük verimlilikteki tarım faaliyetleri, arazilerin büyük bölümüne tahıl ekilmesi dolayısıyla çeşitlilikten de mahrum. 2014’te ekilebilir arazilerin %60’ında yetiştirilen tahıllar, toplam tarımsal üretim değerinin ancak %15’ini oluşturabildi. Tahıl ekimi, ithalata olan bağımlılığı azaltmak amacıyla devlet tarafından desteklenmekte.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın iki dev ekonomisi İran ve Mısır,bölgenin toplam tarımsal üretim değerinin yaklaşık yarısını üretiyor. Onları takip eden Sudan, Fas ve Cezayir dörtte bir oranında bir paya sahipken, kalan 15 ülke ise geri kalan dörtte birlik kısmı paylaşmakta.
Tahıl ağırlıklı beslenme sürecek
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da kişi başına düşen yıllık tahıl tüketimi, dünya ortalamasının 60 kilogram üzerinde, yani yaklaşık 200 kilogram civarında. Önümüzdeki 10 yıl boyunca da bu düzeyin korunması bekleniyor. Geleneksel olarak bölgenin temel besin kaynağı olan buğdayın tüketiminde önemli bir değişiklik beklenmezken, Körfez ülkelerindeki Güneydoğu Asyalı göçmen işçilerden dolayı pirinç tüketiminin artacağı tahmin ediliyor. En az gelişmiş ülkelerde ise başta darı olmak üzere yerel olarak yetiştirilen iri taneli tahılların kullanımı da artmakta.
Alınan kalori miktarında tahılların payı, bitkisel yağ ve şeker gibi daha değerli ürünlere yönelik talep artışı dolayısıyla hafif şekilde düşmekte. İşlenmiş gıdaların ve hazır yemeklerin tüketimindeki artış sebebiyle, bölgede kişi başına düşen yıllık bitkisel yağ tüketiminin 2027’ye kadar 19 kilogramdan 22 kilograma çıkması bekleniyor. Bu miktar, diğer Batı Asya ülkelerinde 25 kilograma kadar çıkarken, en az gelişmiş ülkelerde ise 7 kilograma kadar düşebilecek.
İthal buğdayın yüzde 27’si MENA’ya
Ortadoğu ve Kuzey Afrika, dünyanın en büyük net gıda ithalatçısı bölgelerinden ve neredeyse tüm gıda ürünlerini ithal etmekte. Ticaret, bölgede gıda tedarikinin en önemli kalemlerinden biri olmaya devam edecek. Şu anda uluslararası ölçekteki sevkiyatlarda buğdayın %27’si, şekerin %21’i, tavuk etinin %20’si, koyun etinin %39’u, yağsız süt tozunun %20’si ve tam yağlı süt tozunun %30’u bu iki bölgeye gönderilmektedir. Bölgedeki yerel piyasalar genel olarak global tarım ürünleri piyasalarına sıkı şekilde entegre olmuş durumda ve söz konusu karşılıklı bağımlılık durumunun devam edeceği kesindir. Bu bağımlılığın buğday ve mısırda daha da derinleşmesi beklenmektedir.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da temel gıda ürünlerinde tüketimle üretim arasındaki farkın daha da açılmasıyla birlikte net ithalatın da büyük ölçüde artacağı öngörülmektedir. 2027 itibariyle buğdaydaki açığın 58 milyon ton ve iri taneli tahıllardaki açığın ise 65 milyon tona ulaşması bekleniyor. Birçok ürün için ithalatta en büyük payı Kuzey Afrika ve onu takiben Batı Asya ülkeleri alacaktır.
Sonuçlar
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya bakıldığında, tarım, doğal kaynaklar ve ekonomik büyümeyle ilgili politikalarda fazla bir değişiklik beklenmemekte. Bu sebeple de gıda talebi, arzı ve ticaretiyle ilgili mevcut durumun devam edeceği söylenebilir. Yani gıda tüketiminde hafif artış, beslenme alışkanlıklarında hayvansal ürünlerin daha fazla tüketilmesine yönelik trendin kademeli olarak sürmesi, suyun sürdürülemeyecek şekilde kullanılmaya devam etmesi ve dünya piyasalarına bağımlılığın artarak sürmesi. Geçmişteki trendlere göre en önemli farklılık; hayvansal protein tüketimindeki artış dolayısıyla et, süt, mısır ve yağlı tohum üretiminde yükselme olacaktır.
Mısır ve süt üretimindeki artış, son on yıldaki düşük performansın ardından bir toparlanmaya işaret ederken, et üretimindeki artış ise iyileşen ekonomik ortamın daha fazla yatırım ve verimlilik artışıyla sonuçlanacağı yönündeki beklentiye dayanmaktadır. Bu gelişmeler, bölgenin ithalata olan bağımlılığındaki artışı bir miktar sınırlasa da geri çevirmeyi başarması muhtemel görünmemektedir.
Bölgedeki mevcut tarım politikaları kapsamında yerel buğday üreticilerinin korunmakta, ekilebilir arazinin %60’ına suyu seven tahıllar ekilmektedir. Buna alternatif olarak; kırsal kalkınma, küçük çiftliklerde yüksek değere sahip bahçe bitkilerinin yetiştirilmesinin desteklenmesi ve ziraatçilerin eğitilmesine yönelik programların güçlendirilmesi düşünülebilir. Bu yaklaşım, bir ülkede gıda güvenliğinin sağlanması için buğdayda kendi kendine yeterlilik yerine fakirliğin ortadan kaldırılmasına odaklanılmasına yönelik anlayışa dayanmaktadır. Zira meyve-sebze üretimi daha az su ile daha büyük ekonomik getiri sağlamaktadır ve bölge ülkelerinin bahçe bitkilerini tercih etmesi durumunda daha büyük avantaja sahip olacağı açıktır.
Beslenme açısından bakıldığında, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da beslenme alışkanlığı başta buğday olmak üzere tahıl ağırlıklı olmaya devam edecektir. Bitkisel yağ ve şekerin yanı sıra et, balık ve süt ürünlerinin payı yavaş da olsa artacaktır. Çatışmaların sona ermesi durumunda, yetersiz beslenmenin yavaş yavaş azalması ve gıda tüketimi seviyesinin yükselmesi beklenmektedir. Bununla birlikte, beslenme alışkanlıklarının obezite oranlarının artmasına ve dolayısıyla sağlık sorunlarının artmasına sebep olacağı da öngörülmektedir. Tahıl tüketen halka yönelik mevcut destek politikaları, beslenmede çeşitliliği sınırlandırmaktadır ve sağlık sorunlarının artışına engel olmak adına bu politika gözden geçirmelidir.