“Sağlıklı beslenme bilincine sahip nüfustaki büyüme, bakliyat pazarının büyümesine katkıda bulunan önemli bir faktör. İklim değiştikçe ve nüfus arttıkça, bakliyat sürdürülebilir gıda sistemlerinin oluşturulması konusunda kilit rol alacak. Bu nedenle gıda sektörü bu talebi karşılamak için bakliyata yöneliyor.”
Denis Plenkin
Direktör
Agropa Trading
Hızla artan dünya nüfusu için en önemli konulardan biri gelecek nesillerin nasıl besleneceği. 2050 yılında dünya nüfusunun 9,5 milyara ulaşacağı ve bu nüfusun gıda talebinin %60 oranında artacağı tahmin ediliyor. Bu istatistikler, sürdürülebilir protein güvencesinin hayati bir anahtarı olması bakımından bakliyat üretimini kritik hale getiriyor. Bakliyatlar besin açısından yoğun ve yüksek kaliteli bir protein kaynağı olduğu için açlık, yetersiz beslenme ve obezite sorunlarıyla başa çıkılmasından yardımcı olabilir. Bakliyat talebinin artış göstermesi de bu noktada ümit veriyor. Gıda endüstrisi bu talebi karşılamak için bakliyata yöneliyor. Bitki bazlı gıdaların popülaritesi artıyor. Bakliyattan yapılan gıda ürünleri giderek daha fazla kullanılıyor.
Küresel bakliyat piyasalarındaki son gelişmeleri ve piyasayı yönlendiren başlıca faktörleri, tarımsal danışmanlık şirketi Agropa Trading’in Direktörü Denis Plenkin ile konuştuk.
Sn. Plenkin, öncelikle bize kendinizden ve şirketinizden bahseder misiniz?
Agropa Trading’in direktörlüğünü yürütüyorum. Agropa Trading, emtia broker’ı olarak hizmet veriyor. Tüm ana tarımsal piyasalarda faal haldeyiz. Ana odak noktamız ise Karadeniz menşeili tahıllar. Bu bölgeden Türkiye, Akdeniz, Hazar Denizi, Avrupa, Basra Körfezi ve Asya’ya yönelik ticaret yapıyoruz. Tüm tahıllar, yağlı tohumlar, yağlar, bakliyat ve yem hammaddeleri ile ilgileniyoruz. Buna ek olarak, piyasa raporlarımız ile Thompson Reuters’e (Refinitif) katkıda bulunuyoruz.
Sizce küresel bakliyat pazarını yönlendiren başlıca faktörler neler?
Sağlıklı beslenme bilincine sahip nüfustaki büyüme, bakliyat pazarının büyümesine katkıda bulunan en önemli faktörlerin başında geliyor. İklim değiştikçe ve nüfus arttıkça, bakliyat sürdürülebilir gıda sistemlerinin oluşturulması konusunda kilit rol alacak. Bu nedenle gıda sektörü bu talebi karşılamak için bakliyata yöneliyor.
COVID-19 salgınının küresel bakliyat piyasasını nasıl etkiledi?
COVID-19 elbette bakliyat tüketimini etkiledi. Salgın sürecinde et, kümes hayvanları ve balık tüketiminde olduğu gibi bakliyat tüketiminde de düşüş olduğunu söyleyebilirim. Bu pandemi sırasında et ve kümes hayvanı ürünlerinden kaçındıklarını görüyoruz, ancak henüz deneysel bir kanıt yok. Bloomberg, ayrıca biyoyakıt üreticilerinden gelen fasulye ve diğer mahsullere olan talebin de fiyatlardaki artışa somut bir katkı sağladığını belirtiyor.
Baklagiller neden ‘geleceğin gıdası’ olarak niteleniyor?
Bugün dünya büyük bir zorlukla karşı karşıya: Gıda güvencesini ve gezegendeki tüm insanlar için dengeli beslenmeyi sağlamak. Ancak istatistikler hayal kırıklığı yaratıyor. Yaklaşık 800 milyon insan kronik açlıktan ve yaklaşık iki milyar insan da besin eksikliğinden muzdarip. Öte yanda ise yarım milyardan fazla insan obez. Kanser gibi hastalıkların da yaygınlaşması ivme kazanıyor. Giderek daha fazla tüketici, bitki bazlı protein kaynağı olarak baklagillere yöneliyor. Dolayısıyla baklagiller beslenme ve sağlıkta, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmada, biyoçeşitliliği artırmada ve gıda güvencesine sağladıkları katkı sebebiyle oldukça önemlidir.
Hangi ülkeleri bakliyat piyasasının kilit oyuncuları olarak sıralarsınız?
Bakliyattan yapılan bitki bazlı et popüler hale geliyor. Büyüyen bitki bazlı protein pazarı ve bu piyasanın geleceği hakkında düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
Giderek daha fazla insan et tüketimini azaltıyor. Diyetlerini çeşitli nedenlerle değiştiriyorlar. Bu nedenler bazılarını geleneksel hayvancılığın çevreye verdiği zarardan dolayı duyulan kaygılar, sağlıklı beslenme bilincinin artışı ve hayvan refahına dair endişeler. Ekonomik açıdan gelişmiş ülkelerde, giderek artan sayıda insan bitki bazlı gıdalara geçiyor. Daha fazla insan vegan veya flexitarian diyeti tercih ediyor ve mümkün olduğunca az et yiyor.
Çeşitli araştırmalar et yemenin kalp hastalığı ve kanser riskinizi artırabileceğini gösteriyor. Science dergisine göre, insanın doğa üzerindeki etkisini azaltmanın en etkili yollarından biri et ve süt ürünlerinden uzak durmak. Birleşmiş Milletler raporlarına göre hayvancılık, küresel insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının yüzde 14.5’inden sorumlu.
Baklagillerden yapılan yapay et, giderek büyük bir popülerlik kazanıyor. Ancak bitki bazlı et hâlâ geleneksel etten daha pahalı. Tahminlerimize göre Beyond Meat bitki bazlı etin alış fiyatı, dana etinden yaklaşık %40-45 daha yüksek. Tabi bu şu an oldukça pahalı bir alternatif gıda. Ancak bu durum anlaşılabilir. İnsanlar o şirkete yarım milyar dolar yatırım yaptı ve bir şekilde bu yatırımın hissedarlara geri dönüşü olması gerekiyor. Ancak genel olarak bitkisel et üretimi, hayvan eti üretiminden daha ucuzdur. Bu ürünün küresel piyasalarda büyük umutlar doğurduğunu ve daha şimdiden meyvelerini vermeye başladığını söyleyebiliriz.
Siz bakliyatın yanında Karadeniz tahıl piyasalarını da yakından takip eden bir uzmansınız. Sıradaki sorum buğday ticaretine ilişkin…Moskova’nın buğday ihracatında uyguladığı dinamik gümrük vergisi, Rusya’nın uluslararası piyasalardaki rekabet gücünü nasıl etkiledi?
Yeni vergiler ve kısıtlamalar, Rus buğdayının rekabet gücünü elbette etkiledi. Getirilen vergiler sebebiyle Rus tüccarlar Rus buğdayı için teklif fiyatlarını yükseltmek zorunda kaldı. Bu durum da onları diğer tedarikçilere kıyasla daha az rekabetçi hale getirdi ve buğday ihracatını yavaşlattı.
Moskova, Rus buğdayının rekabet gücünü yeniden sağlamak amacıyla, değişken buğday ihracat rejimindeki mevcut 200$/ton taban fiyatı yükseltmek veya vergi hesaplama formülündeki %70 oranını düşürmek gibi bazı değişiklikleri değerlendirebilir.
Rusya geçtiğimiz sezon ihracat kısıtlamaları nedeniyle en az 8 milyon ton buğday ihracat potansiyelini kaçırdı. Rus hükümeti, mevcut ihracat politikasıyla önceki sezondaki deneyimi tekrarlayarak bu sezon da buğday ihracat hedefini kaçırma riskiyle karşı karşıya.
Sizce dünya çapındaki konteyner sıkıntısı ne zaman biter?
Konteyner talebi hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Aynı şekilde bekleme sürelerinin de hiç bu kadar uzun olduğuna şahit olmadık. Tüketiciler mallara daha az, hizmetlere ve deneyimlere daha fazla harcama yapmaya başladıkça, limanlar ve üreticiler pandemi öncesi personel seviyelerine döndükçe, aşıların kullanıma sunulmasıyla birlikte bu lojistik kabusun hafifleyeceğine dair bir umut vardı. Ancak geçen yıl örülen bu karmaşık ağ o kadar kolay çözülmüyor. Uzmanlar şimdi, nakliye teslimatlarının istikrar kazanmasından önce en az 2022’nin ilk çeyreği olacağını söylüyorlar.
Sonunda, nakliye endüstrisi konteyner sıkıntısının kendi kendine çözüleceğini düşünüyor. “Durumun iyileşmesi bekleniyor, darboğazların giderilmesi bekleniyor, satın alma kalıplarının normalleşmesi muhtemel ve 2021’de piyasaya yeni gemi ve konteynerlerin girmesi, mevcut gemi ve konteyner sıkıntısının doğası gereği geçici olduğu anlamına geliyor.” Lars Mikael Jensen, nakliye devi Maersk’te yönetici.
Bunun ne kadar süreceği, kimsenin tahminidir. Triton CEO’su (Dünyanın En Büyük Konteyner Kiralama Şirketi) Nisan ayı kazançları hakkında tahminde bulunan Sondey, kıtlığın 2022’ye kadar süreceğini söyledi: “işlemlerini.
Ancak Harvard profesörü Shih’e göre, kıtlığın nasıl sona ereceğine dair herhangi bir tahmin, bir tuz tanesi ile alınmalıdır. Süveyş Kanalı tıkanması veya Çin’i devasa Yantian Limanı’nı kapatmaya zorlayan koronavirüs salgını gibi ticari sıkıntıları şiddetlendiren son beklenmedik olaylara işaret ediyor. Bu şeyler olmaya devam ediyor çünkü küresel tedarik zincirinde yeterince gevşeklik yok ve daha fazla şey olmazsa gelecek yıl kıtlık daha iyi olacak - ama bu son zamanlarda iyi bir varsayım değil.