BLOG

Değişen iklimler ve buğday

05 Temmuz 20215 dk okuma

“Dünyanın farklı bölgelerinde iklim değişikliği tahıl alanları üzerinde etkili olsa da Uluslararası Hububat Konseyi’nin son raporuna göre dünya buğday üretiminde sıkıntı yaşanmayacağı tahmin ediliyor. Buğday üretiminin 774 milyon tondan 790 milyon tona çıkacağı öngörülüyor. Üretimde bir sıkıntı görünmese de buğdaya yönelik yoğun talep sebebiyle piyasada fiyat baskısı oluşacak gibi görünüyor.”

Ayten Çandar Işık Yönetim Kurulu Üyesi Çandaroğulları Derya Un ve Yem Sanayi

Korona salgını bize sağlık sektörünün, eğitimin en çok da tarımın ne kadar değerli olduğunu hatırlatmış oldu. 21. yüzyılda maskelerin, güçlü ekonomiye sahip ülkelerin bile sağlık malzemelerinin yetersiz olduğuna ve hatta diğer ülkelere destek amaçlı giden sağlık malzemelerine bile el koyulduğuna şahitlik ettik. Pandemi, bütün sektörlerin ekonomisinin hızını kesti, bazılarını durdurdu, bazılarını da geriletti. Global bir karantinaya girdik. Tarih sanki ‘korona öncesi’ ve ‘korona sonrası’ olarak ikiye ayrıldı. Yaptığımız tüm analizlerin, yıl boyu planlamaların oluşturulan hedeflerin, beklentilerin anlamını yitirdiğini gördük. Aynı zamanda uzun vadede öngörü yapabilme ve stratejik hareket etme yeteneğimizi de yitirdik. Ülkelerin, sektörlerin durması ve hatta gerilemesi sürecinde doğal olarak en öncelikli hedefleri nüfuslarının temel gıda (un, makarna, buğday vs.) ihtiyaçlarının karşılanması oldu. Dolayısıyla en önemli sektörlerinden birini de tarım sektörü oluşturdu. Pandemi sürecinde ülkemiz ciddi önlemler aldı ve almaya devam ediyor. Özellikle temel ihtiyaç maddeleri tedariğinde dışa bağımlı ülkelerde, gıda ürünlerine veya diğer ürünlere erişim sıkıntısı görüldü. Böylelikle ürünlerin arz-talep dengesindeki bozulma, kısa dönemde fiyatların artmasına sebep oldu. Bu fiyat artışı ve yaşanan olumsuzluklar tarımsal üretimin önemini ön plana çıkardı.

Pandemi nedeniyle artan işsizlik, büyüme sıkıntısı, yüksek enflasyon sıkıntısı, faiz artışları ve dalgalanan döviz kuru, düşen ihracat rakamları, gerileyen turizm sektörü ve buna benzer birçok sıkıntıların bize bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını da göstermektedir. Önemli olan krizdeki hasarı görüp, krizden sonra nasıl bir ekonominin bizi beklediğini öngörebilmektir. Çünkü ekonomi, yaşamın içindedir, hatta yaşamın tam da kendisidir. Salgın bittikten sonra tahmin ediyorum ki Çin’deki üretim, Endonezya, Malezya ve Türkiye başta olmak üzere başka ülkelere kayacaktır. Bu durumda bizler, bu fırsatı iyi değerlendirerek yeni sektörlere yatırım yapıp üretim kapasitemizi de arttırmalıyız ki ülkemize daha çok katma değer sağlayabilelim.

Örneğin İMF, açıkladığı son raporda, bu yıl için küresel büyüme tahminini yüzde 5,5’ten yüzde 6’ya çıkardı. Dünya ekonomisinin geçen yıl yüzde 3,3 daraldığı kaydedilen raporda, küresel ekonomik büyüme tahmininin bu yıl için yüzde 5,5’ten yüzde 6’ya çıkarken, 2022 yılı için yüzde 4,2’den yüzde 4,4’e revize edildiği belirtildi.

Türkiye ve dünya buğday durumuna baktığımızda üretimde bir sıkıntı görünmese de doğacak olan yoğun talepler fiyat politikasını da belirleyecek ve böylelikle piyasada fiyat baskısı oluşacak gibi görünüyor. Pandemi dolayısıyla ihracatçı birçok firma kısıtlama, kota uygulaması ve yüksek vergilendirmenin üstüne konteyner sıkıntısı, yüksek navlun fiyatları ve lojistik sıkıntılar da yaşamaktadır. Son günlerde mısır başta olmak üzere soya fasulyesi, ayçiçeği tohumu gibi ürünlerin fiyatlarının da artması, buğday gibi ürünlere daha çok talep olmasına sebep olmaktadır. Sadece mısır fiyatı birkaç gün içinde 10 dolar artarak 280 dolar/ton ulaşmış durumdadır. Arpa fiyatı 225 dolar, kepek 200 dolar gibi ciddi artışlara ulaştı. Fiyatlar artış gösterirken sezonu da öngörememenin başlıca sebeplerinden birisi de iklim değişiklikleridir.

Ülkemizde bu yıl yaşanan kuraklık buğday rekoltesini olumsuz etkileyecek. Ancak son dönemde bölgesel bazda yaşanan aşırı yağışlar da, birçok yerde buğday tarlalarına ciddi manada zararlar verdi. Brezilya’da yağışın olmaması ve havaların çok kurak, Amerika’da ise çok soğuk gitmesi üretime nasıl bir etki bırakacağı sezonda daha net görülecektir.

Türkiye’ye baktığımızda Ekim 2020-Nisan 2021 arasında normali 441.9 mm olması gerekirken 337.5 mm olarak yağış gerçekleşti. Geçen yıl 414.3 mm olarak kaydedilen yağışlar, normale göre %24, geçen yıla göre %19 azalmış durumdadır. Böylelikle ülke genelinde yağışlar hem normale hem geçen yıla göre düşük gerçekleşti. Havaların kurak gitmesinden dolayı buğday ve arpa üretiminde de düşüş bekleniyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanımız Şemsi Bayraktar, ülkemizde bu yıl rekoltenin yaklaşık %10 düşerek 18.5 milyon ton olacağını öngördü. Bu da 2007 yılından bu yana en düşük sezona işaret ediyor.

Türkiye’de buğday durumu bu yönlü gelişirken, dünya buğday durumuna baktığımızda her ne kadar üretimde sıkıntı görünmese de az önce de belirttiğim faktörler (doğal afetler, emtia fiyatları vs.) piyasadaki fiyatları belirleyecek. Avrupa’da fiyatlar 2018 yılından bu yana 216 Euro/ ton ile en yüksek seviyeye ulaşmış durumdadır. Sezonda ise fiyatların 220 Euro/ ton bulacağı tahmin edilmektedir. Aynı zamanda Uluslararası Hububat Konseyi (IGC), çıkarmış olduğu son rapora göre dünya üretiminde sıkıntı yaşanmayacağının altını çizerken, bütün ülkelerin kendilerini güvence altına almak adına hammaddelere talebin yoğun olarak seyredeceğini vurguladı.

Dünya buğday üretiminin geçen sezon 2020/2021 yılına göre artarak, 790 milyon ton civarında olacağını belirten IGC, aynı zamanda talebin artmasıyla beraberinde dünya buğday ticaretin önümüzdeki 2021/2022 sezonunda 182 milyon ton olacağını öngördü. Konsey aynı zamanda Ukrayna, Avrupa Birliği, Arjantin, ABD ve İran ülkelerinde üretimin azalmasını beklenirken Avustralya, Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkelerde üretimin artış yönünde olacağını öngördü. Bununla birlikte 2021/2022 sezonunda stokların da artacağını öngören Konsey, geçen sezon 289 milyon ton olarak kayıtlara geçen devir stoklarının önümüzdeki 2021/2022 sezonunda 9 milyon ton artarak 298 milyon civarında olacağını kaydetti.

Buğday gelişmeleri bu yönde hareketli ve hararetli seyrederken un sanayicileri için buğday alımı, un üretimi, hammadde temini, stok riski, teknolojik sıkıntılar dışında bir de sermaye yönetimi ve finansal yönetim öncelikli amaçlar arasına girdi. Türkiye de aktif çalışmakta olan 563 kayıtlı un fabrikası, pandemi döneminde atıl kapasitelerini de harekete geçirip üretim kapasitelerini yüzde 50’den yüzde 85’e çıkarmış durumdadır. Fakat bununla beraber tahsilat ve stok riskleri arttı (depo içinde kızışma, böceklenme, su baskını gibi riskler vs.).

Un sanayicilerini zorlayan bir diğer kısım da buğday fiyatlarındaki dalgalanmalar oldu. Rusya vergileri 2 Haziran’a kadar yükseltirken, bundan sonraki izleyeceği yol haritasında haftalık vergilendirme açıklayacağını belirtti. Örneğin, 2-8 Haziran için vergilendirmeyi yüzde 28,1/ton olarak belirledi. Böylelikle vergilendirme hafta bazında değişeceği için uzun vadede fiyatlar nasıl değişir ayrı bir belirsizlik taşıyor. Yoğun rekabetin yaşandığı sektörümüzde düşük kâr payı ile çalışan fabrikalarımız bu sıkıntılarla karşı karşıya gelirken aynı zamanda yeni teknolojilere de bütçe ayırmak durumunda kalıyor. Buna rağmen un sanayisi, 163 ülkeye un ihracatı yaparak ülkemize de bunun karşılığında 1 milyar doların üzerinde gelir kaynağı oluşturmuş ve milli gelirimize en büyük desteği sağlayan sektörlerden biri haline gelmiştir.

Herkese hayırlı bereketli bir hasat diliyorum, önce sağlık sonra bayram havasında bir sezon geçirmemizi temenni ediyorum.

Dosya Kategorisindeki Yazılar