
Atomika Makina, dünyanın önde gelen hububat ve bakliyat işleme teknolojileri üreticisi Bühler’in bakliyat işleme grubuna yönelik teknolojilerinin Türkiye’deki temsilcisi. Kurulduğu günden bu yana Türk üreticilerle Bühler teknolojisini buluşturan firmanın Satış Mühendisi Şahin ŞENEL, ürünlerin temizlenme aşamasında iyi ürün kaybını önlemenin ve yüksek kapasitelerde çalışmanın, özellikle bitkisel ürünlere yönelik artan ihtiyaç nedeniyle günümüzde artık bir gereklilik haline geldiğini belirtiyor. Teknolojinin bu noktada son derece önemli olduğunu belirten ŞENEL, Bühler teknolojilerinin dayanıklı tasarımı, küçük ebatlarda çok yüksek kapasiteler sunması, verimliliği artırması ve ürün temizleme aşamasında iyi ürün kaybını önlemesi gibi avantajlar sunduğunu vurguluyor. Bakliyat sektörü ve işleme teknolojileriyle ilgili detayları Şahin ŞENEL’den alıyoruz.
Sayın Şenel, öncelikle Atomika Makina hakkında bize biraz bilgi verir misiniz? Firmanız ne zaman kuruldu ve ne tür hizmetler veriyor?
Firmamız Atomika Makina, 1989 yılında Ankara’da kuruldu. Halihazırda gıda sektörüne yönelik makine satışı, satış sonrası kullanıcı eğitimi, yedek parça ve servis hizmeti alanlarında faaliyet gösteriyoruz.
Kurulduğumuz günden itibaren Bühler UK Ltd. firmasının Türkiye temsilciliğini yürütmekteyiz. Sortex firmasının Bühler grubuna dahil olmasıyla, makine portföyümüz Bühler Schmidt-Seeger, Bühler Barth, Bühler Aeroglide ve Bühler pirinç-çeltik işleme hatlarını da içine alarak genişlemiştir.
Peki Bühler markasının Türkiye’deki konumu nedir? Sizin de özellikle yoğunlaştığınız bir sektör olan pirinç ve bakliyat sektörünü göz önünde bulundurduğumuzda, temsilciliğini yaptığınız makinelerin Türkiye’de tercih edilme oranı nedir?
Türkiye’de hububat temizleme ve işleme sektöründe Bühler marka makineler, yaygın olarak kullanılıyor. Bühler, un ve irmik değirmenlerinde, çeltik işleme tesislerinde ve makarna fabrikalarında yüksek kalitesi ve kapasitesiyle sektördeki öncü rolünü dünden bugüne devam ettiriyor. Ancak Türkiye’nin dünya pazarında büyük bir rol üstlendiği bakliyat işleme sektöründe Bühler’in ürettiği başarılı çözümlerin bilinirliği hububat sektörüne göre daha geri planda kaldı. Kuruluşu 1862 yılına dayanan Almanya menşeili Schmidt-Seeger firmasının 2010 yılında Bühler AG’ye dâhil olmasıyla, Bühler bakliyat sektöründe de en son teknolojiyi yakalamak isteyen firmaların tercihi olmaya başladı.
Bakliyat sektörü için sunduğunuz Bühler teknolojilerine ve özelliklerine geçmeden önce biraz Türkiye bakliyat piyasasından bahsedebilir miyiz? Bakliyatın Türkiye’deki yeri ve üretimiyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Dünyada bakliyat üretim ve tüketiminden kısaca bahsedecek olursak; dünya genelinde 2 milyardan fazla insan için önemli bir protein kaynağı olan bakliyatlar, değerli bitkisel protein içeriğinin yanı sıra karbonhidrat ve diyet lifi içeriğiyle de besleyici ve sağlıklı bir gıda kaynağı olma özelliğine sahip. Bununla beraber bu ürünler, “Dünya Gıda Programı” ve diğer “Gıda Yardım Girişimleri” kapsamında genel gıda sepetlerinin önemli bir parçası olarak kullanılıyor. Baklagiller familyasına ait türler, gerek sürdürülebilir tarım ve ekim nöbeti açısından, gerekse hayvan beslenmesindeki rolü ve kırsal ekonomiye yaptığı katkı bakımından oldukça önemlidir.
Ülkemizde 1981 yılında başlatılan “Nadas Alanlarının Daraltılması Projesi” ile yemeklik dane bakliyatlarda ekim alanı hızla artmaya başladı. O yıl 740 bin hektar olan ekim alanları 1982 yılında yüzde 60 oranında genişleyerek 1,2 milyon hektara yükseldi. Ancak projenin sona ermesiyle birlikte ekim alanları da gerilemeye başladı. 1990’ların başında 2 milyon hektara ulaşan yemeklik bakliyat ekim alanları, yüzde 60 azalarak günümüzde 800 bin hektara düştü. 1990 yıllında Türkiye’de 2 milyon 13 bin ton olan bakliyat üretimi, günümüzde 1 milyon 100 bin ton civarına gerilemiştir. Bu süreçte bakliyat üretiminde büyük bir düşüş gözlense de, ülkemiz bakliyat eleme ve işleme faaliyetleri açısından önemli bir konuma geldi.
Sizin de belirttiğiniz gibi Türkiye bakliyat işleme açısından dünyanın önemli ülkelerinden biri. Bakliyat işleme sektörünün gelişimi, Türkiye’de makine üretiminin de gelişimini sağlamış durumda. Peki Bühler teknolojilerinin Türkiye’deki rakiplerinden farkı ne?
Bugüne kadar başta Mersin bölgesi olmak üzere Türkiye’nin her bölgesinde bakliyat, hububat temizleme ve işleme faaliyetlerinde bulunan birçok firma kuruldu ve bu işletmelerde kullanılmak üzere makine teknolojisi ihtiyacı doğdu. Fakat bu ürünlerin işlenmesi tüketicilerin bulunduğu coğrafyaya göre şekillendiğinden, teknoloji ihtiyacımız da kendi coğrafyamıza özgü olmuştur. Örneğin birçok Asya ülkesinde nohut, fasulye gibi ürünler kırılarak veya toz haline getirilerek tüketilirken, Türkiye’de bu ürünler tane olarak tüketiliyor.
Bu durum bakliyat işleme süreçlerini farklılaştırdı ve kendi makinelerimizi üretme ihtiyacı doğurdu. Ancak sahip olduğumuz teknoloji kendimize özgü makineler imal etmeye elverişli olmadığından, yabancı ülkelerin bu konudaki teknolojisinden yararlanmaya çalıştık. Bundan dolayı, üretiliş amacı farklı olan makineler, üretim hatlarımızın ihtiyacına göre adapte edilmeye çalışıldı. Bunun bir sonucu olarak da, üretim tesislerinde kullanılan birçok makinenin, ebat ve kullandıkları enerji tüketimi bakımından büyük, yaptıkları iş açısından ise boyutlarına göre etkisiz olduklarını görüyoruz.
Tam da bu noktada, Bühler makineleri, kapladıkları alan ve yaptıkları iş açısından farkını ortaya koyuyor. En küçük ebatlarda en yüksek kapasite ve verimi yakalamayı temel felsefe edinen Bühler firması, bakliyat ve hububat temizlemede tatmin edici çözümler sunuyor. Bühler makinelerinin farklılığı; dayanıklı tasarımı, küçük ebatlarda çok yüksek kapasiteler sunması, verimliliği artırması ve ürün temizleme aşamasında iyi ürün kaybını önlemesidir.
Ayrıca ülkemizde bakliyat firmalarını ziyaret ettiğinizde büyük çoğunluğunun üretim tesislerinde yoğun toz barındırdığını görürsünüz. Ortamda bulunan bu yoğun toz, hem işçi sağlığını hem de ürün kalitesini olumsuz yönde etkilerken aynı zamanda fabrikada meydana gelebilecek toz patlaması riskini artırıyor. Bühler makineleri ise tamamen kapalı hava emiş sistemiyle çalıştığından, işletmelerdeki toz sorunu otomatik olarak çözülüyor.
Söz ettiğiniz avantajları ve farklılıkları makineler bazında biraz örneklendirebilir misiniz?
Elbette. Örneğin bakliyat ve hububat ön temizlemede yoğun olarak kullanılan Bühler Schmidt-Seeger TAS serisi makineler, ürünün cinsine bağlı olarak saatte 250 ton kapasiteye kadar ulaşabiliyor. Özellikle hasat zamanlarında, yüksek kapasite sağlayan ve temizlikte etkili sonuçlar sunarak ürünlerin siloya alınma süresini kısaltan TAS serisi makineler, sadece bu açıdan bile işletmeye büyük avantaj sağlıyor.
Diğer bir örnek olan Bühler Grovamat yoğunluk sınıflandırma makinesi, saatte 10 ton ürün besleme kapasitesi ile çalışıyor ve hem kırmızı mercimek hem de buğdayda başarılı bir şekilde kullanılıyor. Kapalı ve katlı bir sisteme sahip olan makine, beslenen ürünü 4 farklı yoğunluk sınıfına göre (yüksek yoğunluk, karışık, düşük yoğunluk ve elek altı) ayırarak temizleme yapıyor. Bu makinelerin ebatlarını, aynı kapasiteyi yakalamak için kullanılması gereken açık tabla hafif tane makineleriyle karşılaştırırsanız aradaki büyük farkı görmeniz daha da kolaylaşır.
Aynı şekilde Bühler Sortex, renk ve yabancı madde ayıklamada Bühler Sortex Z+ serisi ile yakaladığı başarıyı Bühler Sortex B serisi ile daha üst seviyeye taşıdı. 5 kanal ve MultiVision renkli kameralarla donatılan Sortex B serisi ile elde edilen saatlik kapasite verileri, ayıklanmış üründeki temizlik kalitesi ve atık ürün içerisine karışan iyi tane oranını minimum düzeye indirmesi bakımından dünyada hiçbir optik ayıklama makinesinin yakalayamadığı bir başarıyı yakaladı. Bu üç kıstasın aynı anda başarılamadığı bir optik ayıklama makinesinin, kaliteli bir çözüm olarak kabul edilebilmesi de mümkün değil.
Bakliyat ve hububat ürünlerini işlemede teknoloji neden bu kadar önemli? Bu konuda neler eklemek istersiniz?
Dünya genelinde ve Türkiye’de bakliyat ve hububat gibi bitkisel sürdürülebilir ürünlere olan ihtiyaç yıldan yıla artıyor. Buna paralel olarak, tarımda kullanılan yeni teknolojiler ve geliştirilen yeni tohumlar ile elde edilen üründen daha fazla verim alınıyor. Dolayısıyla bu ürünlerin işlenmesinde modern teknolojiyi kullanmak, ürünlerin temizlenme aşamasında yabancı maddelerle birlikte iyi ürün kaybını önlemek ve yüksek kapasitelerde çalışmak da artık bir gereklilik haline geldi.