BLOG

“Üreticilerin pazarlık gücü arttı global tahıl devlerinin kâr marjları düşüyor”

02 Nisan 20199 dk okuma

Andrey Sizov, SovEcon: “Global tahıl piyasasına genel olarak baktığımızda, üreticilerin pazarlık güçlerinin daha da arttığını düşünüyorum. Üreticiler daha iyi satıcılar haline geliyor. Bu da geleneksel tüccarların bu piyasada para kazanmasının zorlaşacağına işaret ediyor. Artık bilgiye ulaşmak çok daha kolay. Finansal risklerden korunmanız çok daha kolay ve ucuz. Çiftçiler ayrıca artık tahılları daha ucuz ve kolay yolla depolayabiliyor. Bu da tüccarların kâr marjlarının azaldığı anlamına geliyor. Bence bu süreçte en çok zarara uğrayacak olanlar global tahıl ticaretinin ABCD’si olarak adlandırılan dev tüccarlar olacak.”

Son 10 yılda tahıl piyasalarında büyük değişiklikler meydana geldi. Tahıl piyasalarında artık ‘Karadeniz etkisi’ söz konusu. 2017/18 sezonunda; Rusya, Ukrayna ve Kazakistan küresel buğday ticaretinin %37’sini gerçekleştirdi. Rusya, buğday üretiminde rekorlar kırıyor. Tarımsal üretimi ve gıda ihracatını 2000 yılından bu yana 16 kat artırdı. Karadeniz bölgesindeki tahıl ekim alanları ve hasadı, dünya tahıl ticareti için büyük önem kazanmış durumda.

Bu özel sayımızda, tahıl sektörü tarafından yakından takip edilen kıdemli bir uzman olan Andrey Sizov ile röportaj yaptık. Sizov, 1998 yılından bu yana, tarım piyasalarında araştırma ve danışmanlık hizmetlerinde uzmanlaşmış olan SovEcon şirketinin genel müdürü. Wall Street Journal, Financial Times, Bloomberg ve Reuters gibi uluslararası basın kuruluşları tarafından özellikle Karadeniz tahıl piyasasıyla ilgili olarak görüşüne başvurulan uzmanlardan biri. Sizov aynı zamanda, uluslararası tahıl konferanslarında en çok aranan uzmanlardan.

SovEcon Genel Müdürü Andrey Sizov’a tahıl sektöründeki son gelişmeleri ve zorlukları, buğday piyasasındaki risk faktörlerini ve Rusya’nın tahıl ihracatı konusundaki öngörülerini sorduk. Sayın Sizov, dünya tahıl piyasalarını yirmi yıldan fazla bir süredir takip ediyorsunuz. Bu süreçte global tahıl ticaretinde ne tür değişiklikler gözlemlediniz? Tespitlerinizi bizimle paylaşır mısınız? Tabii ki. Öncelikle Karadeniz’den bahsetmek istiyorum. Karadeniz bölgesi, dev bir tahıl tedarikçisi haline geldi. Başta buğday ve tabii ki biraz mısır da olmak üzere tahıl ihracatında dev ve en hızlı büyüyen bir merkez haline geldi. Bence mısır potansiyel olarak orta ve uzun vadede bu bölge için daha önemli bir ürün haline gelebilir. Özellikle de genetiği değiştirilmiş ürünler kabul edildiğinde. Zira şu anda Rusya ve hatta Ukrayna’da GDO’lu ürünlerin yetiştirilmesi resmen yasaklanmış durumda. Yani, Karadeniz’in önemli ve dev bir ticaret merkezi, buğday ve mısır konusunda en hızlı büyüyen ihracat merkezi olduğunu söyleyebiliriz.

Dünya geneline bakarsak da, tahıl ticaretin tamamen değiştiğini görüyoruz. Çiftçilerin daha fazla pazarlık gücüne sahip olmaya başlamasını önemli bir değişiklik olarak söyleyebiliriz. Artık bilgiye ulaşmak çok daha kolay. Finansal risklerden korunmanız (hedge) çok daha kolay ve ucuz. Çiftçiler ayrıca tahıllarını, çiftliklerindeki depolarda ve çuvallarda çok daha ucuz ve kolay şekilde depolayabiliyor. Bu da tüccarların kâr oranlarının düşüşe geçtiğini anlamına geliyor.

Üreticiler ile tüccarların durumunu kıyasladığımızda, tabii ki birbirinden farklı kesimler ancak ortak olan şu: 2011’den bu yana gördüğümüz gibi fiyatlar ve kâr marjları düşük olduğunda hem çiftçiler hem de tüccarlar bu gelişmeden zarar görüyor. Ancak günün sonunda, çiftçiler yerel yönetimler tarafından destekleniyor. Ancak tüccarlar için böyle bir durum söz konusu değil. Bence çiftçiler daha iyi tüccarlar haline gelirken, tüccarlara da çok küçük bir kâr marjı bırakıyorlar.

Bazıları, yakında tüccarların katma değer sağlayamadığı için bu piyasadan ekmek yiyemeyeceğini düşünüyor. Ancak ben buna katılmıyorum. Bence tüccarlar hâlâ ürün toplama, hedge etme, finansman, ticaret gibi birçok alanda faaliyet gösteriyor ve piyasada tutunmaya devam edecekler. Yüksek miktarda tahıl almaya istekli olduklarından çoğu durumda hâlâ önemlerini koruyorlar. Bir çiftçinin 50 bin ya da 500 bin ton tahılla baş etmesi çoğu zaman mümkün değil. Bu yüzden, tüccarlar bu piyasada kalmaya devam edecek.

Bence bu süreçten en çok zarar görecek olan taraf, global tahıl ticaretinin ABCD’si olarak bilinen çok uluslararası emtia şirketleri. Bu şirketlerde yasal zorunluluklar gibi bir çok dahili kısıtlamalar, bürokrasi ve dahili ayak oyunları söz konusu. Ayrıca şu anda verdikleri hizmet ve kattıkları değeri orta ölçekli şirketler de aynen yapabiliyor. Bu şirketler de hedge yapabiliyor, ticareti düzenleyebiliyor. Artık, 10-20 yıl öncesindeki gibi büyük bir şirket olmak o kadar da önemli değil. Bu yüzden, söz konusu büyük şirketler muhtemelen en çok sorun yaşayan şirketler olacak. Geçtiğimiz yıl Louis Dreyfus’tan çok sayıda tüccarın ayrılarak Sirientz adında daha atak ve tabii ki o kadar da büyük olmayan yeni bir şirket kurması çok güzel bir örnek. Bu şirket ayrıca Karadeniz tahılının ticaretine odaklanmış durumda.

TAHIL TİCARETİNİN ABCD’Sİ DAHA ATAK OLMAK ZORUNDA Peki, tahıl ticaretinin ABCD’si olarak bilinen şirketlerde herhangi bir konsolidasyon atağı bekliyor musunuz? Örneğin, geçtiğimiz yıldan bu yana Bunge ile ilgili satın alma söylentileri dolaşıyor... Potansiyel olarak evet. Tabii, Bunge hakkında birçok söylenti dolaşıyor. Şirket hisseleri her ay değer kaybediyor, hissedarlar memnun değil ve önceki CEO da yakın zamanda istifa etmek zorunda kaldı.

Belki bazı durumlarda konsolidasyon söz konusu olabilir ancak bu büyük şirketlerdeki başlıca trend, daha atak ve orta ölçekli şirketlerle hızlı şekilde rekabet edebilir hale gelecekler ve daha bilinçli üreticilerle iş yapacaklar. Bazı durumlarda, büyük şirketler rekabetçi hale gelmek için bazı iş birimlerini satmak zorunda kalabilir ve bir konsolidasyon durumu söz konusu olabilir.

Tahıl piyasalarıyla ilgili öngörülerde bulunmak gerekirse, gelecek sezon için buğday fiyatlarında hangi faktörler belirleyici olacak? Fiyatlar nasıl şekillenecek? Bence fiyatlar, bu sezon gördüğümüz seviyelerde olacak. Sezon sonuna yaklaşıyoruz. Dünya genelinde ve ihracatçı bölgelerin çoğunda stoklar azalıyor. İhracatçı ülkeler arasında hâlâ yüksek stoklara sahip olan ülke ABD. Ancak diğer bölgelerde stoklar azalıyor. Bu da destekleyici bir nokta olarak öne çıkıyor. Bu arada, 2019 için kış buğdayı açısından en azından şimdilik bir sorunumuz yok. Bazı bölgelerde tahıl ekim alanlarında bir miktar düşüş söz konusu ancak Karadeniz, Ukrayna, Rusya gibi bölgelerde buğdayın durumu kış mevsiminin ardından çok iyi görünüyor. Rusya muhtemelen, kış buğdayı ekiminde yeni bir rekor kırabilir. Özellikle Kuzey Yarımküre’de hava şartlarıyla ilgili ciddi bir sorun olmazsa, önümüzdeki yıl da bereketli bir hasat görebiliriz.

Karadeniz piyasasına baktığımızda ise, eski/yeni buğday farkı 40 dolar civarında. Şu anda yeni Rus mahsulünün tonu 195 dolar civarından fiyatlanıyor. Önümüzdeki beş ay içinde ciddi bir sorun olmazsa, 2019/20 sezonunda fiyatların 180-250 dolar aralığında olmasını bekliyorum.

ABD İLE ÇİN ARASINDAKİ TİCARET SAVAŞININ UZUN DÖNEMLİ ETKİLERİ OLACAK Tahıl fiyatlarını etkileyen sıcak bir konu olan ABD ile Çin arasındaki ticaret anlaşmazlığını sormak istiyorum. İki ülke arasında görüşmeler sürüyor. Müzakerelerden olumlu bir sonuç çıkacağına inanıyor musunuz? Muhtemelen er ya da geç bir anlaşmaya varacaklar. ABD, Çin’e ihracata devam edecek ancak, pazarın kısmen diğer rakipler tarafından kapılması sebebiyle bu ihracat daha küçük ölçekte olabilir. Ancak aynı zamanda, bir anlaşmaya varsalar bile bu ticaret savaşının uzun vadeli sonuçları olacağını düşünüyorum. Zira Çin, ithalatını çeşitlendirmeye çalışacak ve soya fasulyesini ülke içinde üreterek ithalata bağımlığı azaltmak isteyecek.

Bu arada, Çin’de Afrika domuz gribi yayılıyor ve ülkenin besicilik sektörü bu duruma hazırsız yakalandı. Bence piyasa, bu olayın boyutunu henüz tam olarak anlayamadı. Bu durum, kısa vadede soya fasulyesi talebini azaltabilir.

Rusya, global tahıl piyasasındaki nüfuzunu artırdı ve buğday ihracatında dünya lideri haline geldi. Rusya’nın bu pozisyonunu önümüzdeki dönemlerde de konsolide edeceğini düşünüyor musunuz? Gelecek sezondan bahsediyorsak, Rusya’nın en büyük buğday ihracatçısı pozisyonunu koruma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Stoklar daha düşük olsa da mahsulün durumu şu anda çok iyi görünüyor. Kış buğdayında ekim alanlarının arttığını da görüyoruz. Eğer hava şartları mutedil olmaya devam ederse, Rusya’nın 2017’den sonraki ikinci büyük rekolte olan 80 milyon ton buğday üretimine ulaşmasını ve 35 milyon ton civarında ihracat yapmasını bekliyorum. Yani, ihracat bu sezonkine yakın olacak. İhracat 35-37 ya da belki 33 milyon ton civarında gerçekleşecek. Bu durumda da Rusya yeniden ihracatçılar arasında ilk sıradaki yerini alacak.

Önümüzdeki on yıl için tahmininiz nedir? Eğer uzun dönemli bir tahminde bulunacak olursak, Rusya’nın sezona göre değişmekle birlikte 1 ya da 1 numara olmaya devam etme ihtimali yüksek. Burada iki ya da üç önemli faktörü göz önünde bulundurmak gerekiyor. Birincisi hükümet politikaları ve hükümetin özellikle ihracat düzenlemeleriyle tarıma müdahil olması. Rusya, hükümet piyasalara ve ihracata karışmadığı için en büyük ihracatçı olmayı başardı. Fakat maalesef son yıllarda ihracat düzenlemeleriyle çok fazla müdahil olmaya başladı. Rusya’da buğday ihracatıyla ilgili bir vergi söz konusu. Bu vergi şu anda yüzde 0 oranında. Ancak yine de böyle bir vergi mevcut ve gerektiğinde yeniden devreye sokulabilir. Bunu son yıllarda birkaç kez yaşadık... Aslında her şey 2010’da başladı. Rusya’nın ihracatı yasakladığı, durdurduğu ya da geçici vergiler ve sınırlandırmalar getirdiği dönemler oldu. Bu tabii ki ticaret için iyi bir durum değil. Ne ihracat ne de üreticilerin kâr marjı ve onların daha fazla buğday üretme hevesleri açısından. Yani, hükümetin ihracatı nasıl düzenleyeceği konusu, Rusya’nın dünya buğday ihracatı konusundaki yeri açısından birinci faktör. Piyasadaki oyunculardan birçoğunun, hükümetin adımları konusunda çok endişeli olduğunu görüyorum. Yani uzun dönem için ihracat perspektifinde bir numaralı risk faktörünün bu olduğunu söyleyebilirim.

İkincisi yerli buğday tedariki. Çiftçiler çoğu kez buğdaydan diğer mahsullere geçmek isteyebiliyor. Örneğin, en büyük bahar buğdayı üreticisi bölge olan Sibirya’da şu anda olan tam da bu. Buğdayı bırakıp, Çin’e satmak üzere yağlı tohum ve kolza ekmeye başladılar. Bence çiftçiler, buğday yerine başka ürünler ekmeye devam edecek. Özellikle de limanlardan uzak bölgelerde. Yani, Volga vadisinde, Sibirya’da ve buna benzer bölgelerde.

Üçüncü ve muhtemelen çok etkili olabilecek faktöre gelirsek…Şu anda hem Rusya ve Ukrayna hem de büyük bir üretici ve ihracatçı olan AB için buğday pazarının biyoteknolojik bakımdan, üretilen buğday çeşitleri bakımından nasıl bir hal alacağı önemli. Şu anda AB ve Rusya’da değil ama dünyanın farklı yerlerinde ıslah edilmiş CRISPR buğdayı denilen birçok yeni buğday çeşidi söz konusu. Genetik mühendislikle elde edilen bu buğday çeşitleri; glutensiz olmak, kuraklığa dayanıklı olmak gibi birçok yeni özelliğe sahip. Ancak AB diğer GDO’lu ürünler gibi bunlara da izin verilmeyeceğini söyledi. Bu da Avrupalı çiftçiler ve araştırmacılar için büyük bir darbe anlamına geliyor. Aynı hikayenin GDO’lu ürünlerin resmen yasaklandığı Rusya ve Ukrayna’da da tekrarlanabileceğini düşünüyorum. Eğer dünyanın geri kalanı önümüzdeki 10-15 yıl içinde CRISPR buğdayını memnuniyetle üretiyor olursa; Rusya, AB ve Ukrayna’nın bu buğday çeşitlerini yasaklayarak rekabet güçlerini nasıl koruyabileceklerini bilemiyorum. Bence bu büyük bir meydan okuma olacaktır ve hesaba katılması gerekmektedir.

İhracat kısıtlamasının yanında, global tahıl piyasası için diğer bir endişe de Rusya’nın buğdayı dünya pazarlarına nakletmesindeki lojistik sorunlar. Vagon eksikliği, limanlardaki problemler ve yetersiz depolama kapasitesinden bahsediliyor. Bu problemler, Rusya’nın buğday ihracatını nasıl etkiler? Depolama kapasitesi ile ilgili bir sorun söz konusu değil. Her yıl sürekli bundan bahsediliyor ama çoğu durumda depolamayla ilgili bir sorun ya da depo sıkıntısından bahsedemeyiz. Çünkü depolama ücretleri her sene pek de değişmiyor. Örneğin bu yıl ve hatta bereketli bir hasadın yapıldığı 2017’de bile depolama konusunda büyük bir sıkıntı yaşanmadı. Sadece Volga bölgesinde birkaç ay boyunca sorun vardı, hepsi bu kadar! Çiftliklerde depolar mevcut ve tahılı depolamak için çuval kullanan çiftçilerin sayısı sürekli artıyor. Yani, depolama konusu, ihracatı sınırlandıran bir etkiye sahip değil.

Lojistik ve liman söz konusu olduğunda, evet, sorunlar var. Ama Rusya’nın tüm tedarik zincirindeki altyapısı, düşünülenden daha etkin şekilde çalışıyor. Örneğin, 2017/18 sezonunun başında büyük bir hasat kaldırıldığında, altyapı engelleri sebebiyle ancak 40-44 milyon tonluk ihracat bekliyorduk. Ama sezon sonunda Rusya, 55 milyon ton ihracat yaptı. Beklentimizi 10 milyon ton kadar aştı. Altyapı gerçekten etkin şekilde çalıştı. Tabii darboğazın farkında olan şirketler de altyapı konusunda sıkı çalıştı. Zaten bunu yıllardır yapıyorlardı, fakat 2017’de çalışmalar yoğunluk kazandı. Çünkü 2007 yılındaki büyük hasat ve terminal hizmetlerine yoğun talep herkesin aklında. Bu yüzden de şu anda birçok tahıl terminalinin genişletilmesine yönelik birçok proje var. Ayrıca birkaç sene içinde hizmete açılması bekleyen sıfırdan yatırımlar da sırada. Rusya’nın ihracat kapasitesini en azından 7-10 milyon ton artırmasını bekliyorum ve bu miktar daha da artabilir. Terminal sahipleri çok para kazanıyor ve bu sayede daha fazla yatırım yapabiliyorlar. Tabii hükümet ihracat hacimlerini etkileyen bir karar almazsa...

Röportaj Kategorisindeki Yazılar
08 Kasım 20189 dk okuma

“Türkiye’ye robotların ürettim yaptığı fabrika kazandırdık”

“Yeni faaliyete aldığımız Endüstri 4.0 değirmenimiz; günümüzün en yüksek teknolojilerine, en yüksek...

29 Mayıs 20206 dk okuma

Siemer Milling: 140 yıla dayanan köklü un tedarikçisi

Martha Siemer Stice Direktör ve Hissedar Siemer Milling “Siemer Milling, ABD’deki en büyük onunc...